resm-i şehir
evet: resm-i şehir...
bir başka deyişle: 'şehrin resmi'...
evet 'resm-i şehir' de olabilirdi bu yazının başlığı. nedenini, yazımın sonunda açıklamayı düşünüyorum...
ya, bu yazımı, sonuna dek okumayanlar olursa!
evet! iyisi mi, şimdiden yapayım ben açıklamamı...
'blogdaş ferkul', şiirimsi adlı sitesinde 25 mayıs tarihinde, 'şehr_i şiir' başlıklı,
dizeleriyle başlayan bir şiir yayımladı {isterseniz bu yazımı okumayı, burada kesip, önce sözünü ettiğim bu şiiri okuyun}. 'İçinde yaşanılmamış' bir kente yazılmış bir 'güzelleme' sayılması gereken bu şiirini, şu dizelerle bitiriyor 'blogdaş ferkul':
yahya kemal'in o ünlü 'Sana dün yine bir tepeden baktım aziz İstanbul' diye başlayan şiirine bir 'nazire/benzeti' de sayılmalı blogdaş ferkul'un bu şiiri (münir murettin'den, şarkı olarak da dinlemişsinizdir yahya kemal'in o şiirini).
blogdaş ferkul, kendi İstanbul'una tepeden bakmıyor!
'İstanbul, hiç bir tepeden bakmadığım şehir'...
bu arada, yahya kemal'e ve onun güzel istanbul şiirine de toz kondurmuyor ferkul...
'Hiç bir kaldırımında yürümediğim şiir'...
sanıyorum, niçin 'resm-i şiir' de olabileceği anlaşıldı bu yazının olası başlığının.
sanıyorum, şimdi bir başka şey daha anlaşıldı: o da, bu yazımı, neden bu blogdaşıma sunduğum.
sanıyorum anlaşılmayan bir bir nokta var yine de...
öyle ya! niçin başlıkta 'Yeni 1 ? | Farklı 1 ?' yazılı...
çünkü, bugün 25 mayıs: ve ben 'yeni bir insan'la karşılaştım...
hayır! 'farklı bir insan'la karşılaştım...
...
biri kara öbürü mavi, iki denizi buluşturan...
ve suları gibi, içinden geçen hemen her şeyin yalnızca geçmediği, bir renkten öbürüne aktığı bir kent...
ve bir vapur... bir iskele... bir kıyı...
kıyıda, elinde çalgısıyla sıradışı bir adam...
[ 'blogdaş ferkul'a sunulmuştur]
evet: resm-i şehir...
bir başka deyişle: 'şehrin resmi'...
evet 'resm-i şehir' de olabilirdi bu yazının başlığı. nedenini, yazımın sonunda açıklamayı düşünüyorum...
ya, bu yazımı, sonuna dek okumayanlar olursa!
evet! iyisi mi, şimdiden yapayım ben açıklamamı...
'blogdaş ferkul', şiirimsi adlı sitesinde 25 mayıs tarihinde, 'şehr_i şiir' başlıklı,
Sana hiç bir tepeden bakmadım İstanbul,
Hiç bir kaldırımında yürümedi ayaklarım,
dizeleriyle başlayan bir şiir yayımladı {isterseniz bu yazımı okumayı, burada kesip, önce sözünü ettiğim bu şiiri okuyun}. 'İçinde yaşanılmamış' bir kente yazılmış bir 'güzelleme' sayılması gereken bu şiirini, şu dizelerle bitiriyor 'blogdaş ferkul':
İstanbul, hiç bir tepeden bakmadığım şehir
Hiç bir kaldırımında yürümediğim şiir
Hiç kimse beni sende görmemiştir
Bende senin kadar
Hiç bir şehir,
Hatta hiç bir sevgili
Senin kadar sevilmemiştir...
blogdaş ferkul, kendi İstanbul'una tepeden bakmıyor!
'İstanbul, hiç bir tepeden bakmadığım şehir'...
bu arada, yahya kemal'e ve onun güzel istanbul şiirine de toz kondurmuyor ferkul...
'Hiç bir kaldırımında yürümediğim şiir'...
sanıyorum, niçin 'resm-i şiir' de olabileceği anlaşıldı bu yazının olası başlığının.
sanıyorum, şimdi bir başka şey daha anlaşıldı: o da, bu yazımı, neden bu blogdaşıma sunduğum.
sanıyorum anlaşılmayan bir bir nokta var yine de...
öyle ya! niçin başlıkta 'Yeni 1 ? | Farklı 1 ?' yazılı...
çünkü, bugün 25 mayıs: ve ben 'yeni bir insan'la karşılaştım...
hayır! 'farklı bir insan'la karşılaştım...
...
biri kara öbürü mavi, iki denizi buluşturan...
ve suları gibi, içinden geçen hemen her şeyin yalnızca geçmediği, bir renkten öbürüne aktığı bir kent...
ve bir vapur... bir iskele... bir kıyı...
kıyıda, elinde çalgısıyla sıradışı bir adam...
bugün mayıs 25: 'yeni bir' insan tanıdım...
bugün mayıs 25: 'yeni bir' insan tanıdım... öyle diyorum ama; bu yabancı uyruklu şarkıcıya, bu kentin öbür yakasında da bir yerde daha önce raslamıştım...
'öbür yaka bu yaka' başlıklı yazımdaki alıntı şiirinde, şair pirhasan ne diyordu?
öte tarafta martılar
biraz daha büyük ve siyah
müzik daha koyu
hele nefesli çalgılar
iki yakalı bir kentte yaşıyorsanız, hangi yakada olursanız olun... nedense hep, bulunduğunuz yakada değil de, karşı ya da öbür yakadaki 'martılar biraz daha büyük ve siyah'tır. 'müzik'se, 'daha bir koyu'dur... 've hele nefesli çalgılar...'
ama bugün, iş biraz ters gitti!
bugün mayıs 25: 'yeni bir' insan tanıdım...
ve sanki bugün, karşı yakanın değil, beri yakanın 'martıları biraz daha büyük ve siyah'tı. ya da bana öyle geldi: bilmiyorum...
bugün mayıs 25: 'yeni bir' insan tanıdım... öyle diyorum ama; bu yabancı uyruklu şarkıcıya, bu kentin öbür yakasında da bir yerde daha önce raslamıştım...
'öbür yaka bu yaka' başlıklı yazımdaki alıntı şiirinde, şair pirhasan ne diyordu?
öte tarafta martılar
biraz daha büyük ve siyah
müzik daha koyu
hele nefesli çalgılar
iki yakalı bir kentte yaşıyorsanız, hangi yakada olursanız olun... nedense hep, bulunduğunuz yakada değil de, karşı ya da öbür yakadaki 'martılar biraz daha büyük ve siyah'tır. 'müzik'se, 'daha bir koyu'dur... 've hele nefesli çalgılar...'
ama bugün, iş biraz ters gitti!
bugün mayıs 25: 'yeni bir' insan tanıdım...
ve sanki bugün, karşı yakanın değil, beri yakanın 'martıları biraz daha büyük ve siyah'tı. ya da bana öyle geldi: bilmiyorum...
hayır! 'farklı bir' insan tanıdım...
şarkıcıyı dinliyordum, karşısındaki banketlerden birinde oturmuş...
sol yanıma baktım bir ara... kaldırım taşlarının üzerinde oturan yabancı kılıklı bir kadın, omzunda genişçe bir şal...
şalı sıyırdı omzundan kadın, yavaşça ayağa kalktı...
çalınan şarkının ritmine uydurdu ayaklarını... başladı dans etmeye yalınayak...
fotoğraf makinemi kendisine doğrulttuğumda: 'No!No picture please!' diye seslendi duyulur duyulmaz bir sesle... çoktan çekmiştim ben fotoğrafımı oysa.
sol yanıma baktım bir ara... kaldırım taşlarının üzerinde oturan yabancı kılıklı bir kadın, omzunda genişçe bir şal...
şalı sıyırdı omzundan kadın, yavaşça ayağa kalktı...
çalınan şarkının ritmine uydurdu ayaklarını... başladı dans etmeye yalınayak...
fotoğraf makinemi kendisine doğrulttuğumda: 'No!No picture please!' diye seslendi duyulur duyulmaz bir sesle... çoktan çekmiştim ben fotoğrafımı oysa.
hayır! hayır! hem 'yeni', hem de 'farklı' bir insan tanıdım bugün...
'yeni' olsun, 'farklı' olsun da: ne olursa olsun! yakın durmak istiyor insan yeniye, farklı olana...
yaklaşmak istiyor... yeni bir öykücük daha ekleyecek çünkü yaşamına: bak! bu filanca! bu da benim! şu kişi benim! bu da o kişi!
'yeni' olsun, 'farklı' olsun da: ne olursa olsun! yakın durmak istiyor insan yeniye, farklı olana...
yaklaşmak istiyor... yeni bir öykücük daha ekleyecek çünkü yaşamına: bak! bu filanca! bu da benim! şu kişi benim! bu da o kişi!
'farklı insan', ürker gibiydi varlığımdan: uzaklaştı...
biraz önce iskeleye yanaşan vapur, içindeki yolcuları boşalttı. bu yolcuların bazıları, bu şarkıcı 'yeni insan'ın önünden geçtiler. bakındılar, dinlediler: gittiler...dans ede ede, biraz öteye doğru uzaklaştı o 'farklı insan'. bu farklılığı sezen başkaları da vardı. onlar da, hafiften makinelerini hazırlamaya başladılar. 'farklı insan' da, farkını anlamış olmalı ki, aldırmadı sonraki fotoğraf çekimlerine, sürdürdü durdu dansını...
iyice yaşlı biri - bu kadın da yabancı herhalde, şu şarkıcı gibi...
ben - evet, böyleleri genellikle birlikte dolaşırlar. arkadaş olmalılar.
orta yaşlı biri - yok, bu kadın bizden! yabancı değil... birazcık deli, o kadar!
iyice yaşlı biri - bu kadın da yabancı herhalde, şu şarkıcı gibi...
ben - evet, böyleleri genellikle birlikte dolaşırlar. arkadaş olmalılar.
orta yaşlı biri - yok, bu kadın bizden! yabancı değil... birazcık deli, o kadar!
1 YorumYorum:
burda ben, varım!...
burda olmak çok guzel!!...
teşekkür ederim
Yorum Gönder