Yaş 64 | Kaotik Uyum

Bugün, benim doğum günüm: 18 Ağustos 2015. 63’lü günlerin yolculuğu bitti, 64’lü günlerinki başladı. Bu dünyada 63 bahar ve 63 kış yaşamış olmak, ne anlam taşır acaba? Bu anlam irdelenip yazılacak olsa, bir sayfaya, bir deftere, bir kitaba sığar mı? Sığsa, kim duyar, kim görür, kim okur?

Geçen bir yıllık sürede, “geriye dönüşü olanaksız nice olaylar, nice durumlar” yaşadım. “Yolun sonu”na yaklaşıyormuş gibi geçti 63'lü yıl.

Sağlık sorunlarım, daha bir arttı. “Öbür taraf”a açılan kimi yollara düşüp, kimi “kapalı kapılar”ı çalıp döndüğüm anlar,  giderek sıklaşmaya başladı.
Eğreti dostluklar, daha bir eğretileşti: yeri geldi, koptu kimisi. Unutulmaya yüz tutmuş birkaç eski dostluk, yakından olmasa da uzaktan uzaktan tazelendi, yenilendi.
Sevdiklerimle (çoğu, sokak gezgini “Pisipisi”ler) olan bağlarım, daha bir pekişti.
Sevmediklerimle (kendiliğinden ve istemsizce kurulmuş) kimi “kalıntı ya da çürük bağlar”ı koparıp attım.

{{Leblebiciye verilip, karşılığında ancak bir “horoz şekeri” alınabilecek değerdeki “naylon akraba” sayısı, daha bir arttı. Bu akrabalar (aslında “akbabalar”) arasındaki birkaç “haramzade”, “haramilik”lerini daha bir artırdılar. Eskisinden daha kapalı, daha gizli, daha danışıklı dövüşlü davranışlarla, “aşırı çıkarcı” ve “sonu karanlık ya da ‘pis’ işler”in peşine düştüler. Birbirlerini daha bir koruyup kollayıp, haramice işlerini “yeni yetmelerine” de bulaştırmaya, “fitnecil yaşayış”larına onları da ortak etmeye başladılar. Kendi “fitne, fesat ve yalancılık”ları içinde, “aşırı çıkar düşkünlükleri” ve “düzenbazlıkları” yüzünden “topluca boğulup gitmeleri”, görünen o ki: “çok yakın”!}}


"bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzun
bir tatlı yolculuk, dalından inmek yere

ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgârda
ve bir yeni ömür...
vardığın çimen yeşilliğince"
"Yapraktı" | Can Yücel

Bu arada, özellikle şu günlerde, üzerimdeki “gökyüzü” de, aynı gökyüzü değil. Umudun “mavi” rengi gitti; ölümün “kızıl”rengi sardı, yaşadığım şehrin, yurdun dört bir yanını.
“Yeryüzü” de, aynı yeryüzü değil. Üzerine bastığım toprak, insanlara verdiği ne varsa, sorgusuzca geri alıyor. Bu toprağa yıllar boyu “rüzgâr” ekenler, “fırtına”larını, mevsimli mevsimsiz biçmeye başladılar.
Ya “denizler”? Ege ve koca Akdeniz, kaçıp göçmeye çalışan nice işsiz insanın (erkek, kadın, çoluk çocuk) “kurtuluş mezarlığı”na dönüştü.
Yaşamları boyu, bile bile “yoksullaştırılan” insanlar, artık, göz göre göre, uluorta “yok ediliyorlar”! Yurtlarından sürülen; yakılan, yıkılan evlerinden kaçan  insanlar, başlarını sokacak bir “delik” bile bulamaz oldular.

Öyle bir “kaos”a dönüştü ki yaşam, ne anlamak olası, ne anlaşmak. Olanlara direnmek yetmiyor. Öfkelerin sonu, sınırı yok. Sessizce onaylıyor artık insanlar olanları…

Yapımda, yaratıda, üretimde değil, yok edimde “oran” aranıyor artık.
Hiçbir şeyde “düzenlilik, doğurganlık” söz konusu değil. Uyumun, orantının, “kaotik” olanı göz dolduruyor artık.

İyiliğin yokluğu, şaşırtmıyor hiç kimseyi. Kötülüğün azlığı ya da çokluğu üzerine oturttu herkes yaşam anlayışını.    
Var mı bütün bunlardan “daha ötesi”: bilmiyorum!

İnsanlık dışı böylesi yaşantılarla dolu bir yaşam içinde, yaşanacak bir doğum günü, “kutlu” olsa n’olur, “kutsuz” olsa n’olur!

Susarak, yok sayarak geçiştirse miydim yoksa bu günü?

Yorumla|Paylaş

Bayramlık

Okur ve yazarlarımızın bayramını kutlar,
sağlık ve esenlik dolu günler dileriz.
— Logistanbul. Yorumla|Paylaş

Sooobeee!

"armut dersem çıkma, elma dersem çık..."

diyorsun ki:

ölmek: bir bedenin toprakla buluşmasıysa
beden: toprağa muhtaç

diriliş: ruhun kalemle buluşmasıysa
ruh da: kaleme...

—yazmadım ne zamandır
yazacak ne çok şey varken—

gökkuşağım! bul beni: sobele!
...
dur, peki! başlıyor oyun:

997, 998, 999... bin! bin bir!
önüm arkam, sağım solum: sobe!

arıyorum, bildiğim her yerde seni: bulmak, ne mümkün!
bir başka ağaç buluyorsun, her defasında: saklanacak ardına.

tamam ordasın. o ağacın ardında:
buldum seni "sarıçiçek": çık!
diyorum, çıkmıyorsun:
hep yanılgı. hep yanılgı. hep yanılgı.

"çömlek patladı!" diyor. başını çıkarıp
bir "gelincik". o ağacın ardından:
yine ben ebe. yine ben ebe. yine ben ebe.

997, 998, 999... bin! bin bir!
önüm arkam, sağım solum: sobe!

{biliyorum: "uzak, güzeldir".
biliyorsun: "uzak"laşmak da öyle.}

"elma dersem çık, armut dersem çıkma!" diye bağırıyor bir "papatya" sana.
o ağacın ardı, bu ağacın ardı: ben, arayıp duruyorum seni.

ne zaman, ben "uzak"laşsam "sobe yeri"nden
sen gelip, "sobe!"liyorsun beni:
yine ben ebe. yine ben ebe. yine ben ebe.

997, 998, 999... bin! bin bir!
önüm arkam, sağım solum: sobe!

sen sürdür, "dizeler"in ardında kaybolmayı.
ben sürdüreyim, "yazılar"ın ardına saklanmayı.
{biliyorum: "saklanmak" güzel şey.
biliyorsun: "kaybolmak" da öyle.}

sen: "sekizinci renk (tek)".
ben: "gökkuşağı (yedi)".
zaten, ne ben seni bulabilirim
ne de sen beni...

ben: hep "ebe" kalayım, bırak!
sen: hep "sobele" dur beni.
sürsün gitsin bu güzel oyun!

dizelerinle gel: sobele beni!
{kiraz! gördüm seni, ordasın!}
bırak, yazılarımda patlasın:
çömlek...

{armut! armut! armut! armut! armut! armut!}

{{el ... ma!}}

"küçük ve basit şeylerin arkasına saklandım hep: bulasın diye beni... —yuannis ritsos."


Yorumla|Paylaş

Beale Sokakları Çivitmavi | B. B. King Öldü!


Afrika kültüründe Blues (Çivitmavisi), ölüm, cenaze ve yas törenlerinde, ölenin ardında bıraktıklarının acısını dile getiren "ağıt"lardı. Bilindiği gibi, Avrupalıların 15. yüzyılda "Afrika'ya hücum!" narasıyla başlattıkları ve uzun yıllar süren "köle ticareti", Amerika'ya satılan Afrikalı kölelerin bu "ağıt" kültürünü de dönüşüme uğratmıştır. Önceleri, anayurtlarıyla bağları tümüyle koparıldığı için, sıla özlemiyle yanıp tutuşan kölelerin, tarlalarda çalışırken söyledikleri "yanık" ya da "içli" sitem dolu "deyiş"lere; ardından da yine onların, derin acı ve hüzünlerinin yanı sıra özgürlük umutlarını da yansıtan "ezgi"lere dönüşmüştür. Bir yandan kölelik düzeninin acımasız yanlarını vurgulamış, bir yandan da bu düzenin yıkımına "tuz-biber" ekmiştir.

Köleliğin yıkılması ya da kaldırılmasıyla birlikte, Amerikan kentleri ve toplumu içinde daha da yaygınlaşan bu "yanık ezgiler", 1910'lu yıllarda, gezindikleri her yerde, yeniden harmanlandı. Sonunda, kendisi de "çivitmavisi" olmakla birlikte Batı dünyasının da geleneksel renklerini içeren "caz" müziğini de etkisi altına alarak, yepyeni bir "dünya müziği"nin doğmasına yol açtı.

Blues'un söyleniş ya da çalınışı, genellikle Afrika ve Afro-Amerikan müziğinde bulunan "çağrı/soru ve yanıt" ("Aldı, Ferhat / Aldı, Şirin") düzeni içinde, akor dizilerinin yinelenip durduğu bir ses ve söz döngüsü oluşturularak gerçekleştirilir. Günümüzün Blues'u, türediği Afrika'nın yanı sıra, yayılmış olduğu Amerikan kentlerinin söz ve ses renklerini de içinde taşır.
Başlangıçta yalnızca çalgılara yönelik notaları yayımlanan kent havalı Blues'a, zamanla söz de eklendi. 1918'de yayımlanan böylesi bir Blues'da, hem söyleyeni hem de dinleyeni ağlatan, derin bir sıla özlemi sezilir.

[EN] "There's a place I know, folks won't pass me by,
Dallas, Texas, that's the town, I cry, oh hear me cry.
And I'm going back, going back to stay there 'til I die, until I die."

[TR] "Biliyorum bir yer var, hiç kimse tutamaz artık beni burda,
Orası, Teksas'ın Dallas'ı; duysun hıçkırıklarımı: o, doğduğum kasaba.
Döneceğim geri, geri döneceğim yaşamak için: ölünceye dek orda."

"Tutmasın kimse beni, kaçıp gidip, kendi sılamda/anayurdumda öleceğim!" havasında anlatılan öyküsüne ve daha çok da uyak düzenine uyma kaygısı güderek Türkçeleştirdiğim bu şiiri (deyiş), bir bu haliyle okuyun; bir de "Teksas'ın Dallas'ı" yerine, Afrika'dan bir "memleket" adını, sözgelimi "Burundi'nin Bujumbura'sı" sözcüklerini yerleştirerek okuyun.
Yorumla|Paylaş

Anneler Günü | 10 05 2015


TÜM ANNELERİN, KIZLARIN ve OĞULLARIN 
(KEDİLER, MARTILAR ve BALIKLARIN) 
"ANNELER GÜNÜ" KUTLU OLSUN! 

"Bırak kalsın masada ekmek, testide su 
Ayna puslu, pencere camı kirli 
 Bırak kalsın saçların dağınık, gözlerin uykulu. 
Saksıdaki çiçek susuz, kedi yalını bekler bir köşede
Bırak kalsın meyve ağaçta, kırlangıç havada
Dama düşer ince bir yaz yağmuru...

Yoruldun artık, bütün gün didinip durdun
Toprak bile, gök bile, deniz bile bir yerde yorulur.
Bırak kalsın süpürge duvarda, sabun kovada
Anne, gel yanıma otur."

"Anne" | Ahmet Erhan


İzleyici, okur ve yazarlarımızın
Anneler Günü Kutlu Olsun! 
Yorumla|Paylaş

Sevgililer Günü | 2015


Concierto de Aranjuez | Joaquín Rodrigo 
Sevgililer! Gününüz Kutlu Olsun.
Yorumla|Paylaş

Felsefenin "Aşk"ı | Dr. Ufuk Yaltıraklı

Zaman zaman Logistanbul'da "felsefe" alanında gerçekleştirdiği söyleşilerini duyurduğumuz Dr. Ufuk Yaltıraklı, bu kez İstanbul-Kadıköy'de bizleri "Felsefenin 'Aşk'ı" üzerine bilgilendirecek. Daha önce "Aşkın Felsefesi"nde olduğu gibi, sunduğu bilgiler ışığında biz konuklarıyla "söyleşecek".

Söyleşi Zamanı: 11 Şubat Çarşamba 18:30.
Söyleşi Mekânı: Kadıköy Belediyesi - Tarih, Sanat, Edebiyat Kütüphanesi (Beşiktaş iskelesi karşısındaki eski belediye binası).

***
Kadıköy Belediyesi - Tarih Edebiyat Sanat Kütüphanesi ve Kültür Merkezi'nin "TESAK Akşamüstü Sohbetleri" başlığı altında (internetten) duyurusu yapılan bu söyleşinin "çerçevesi" üzerine birkaç söz:

Dr. Ufuk Yaltıraklı | Fotoğraf Kaynağı: TESAK Duyurusu
"Felsefe, aşk anlayışımızdaki boşlukları doldurup yaşadığımız ya da yaşayacak olduğumuz aşklara farklı renkler katabilir mi? Herkesi sorularıyla şaşırtan bilge Sokrates bile, aşkı yaşlı kadın Diatoma'dan öğrendiğini söylüyorsa, bizim de bu konuda öğreneceklerimiz var gibi görünüyor.  
Duyarlı ve estetik bir anlayışın insanın kendini oluşturma sürecindeki önemine değinmek, belki de aşkı başka bir tarafından yakalamamıza yardımcı olur. Gelin, felsefenin ve biraz da psikolojinin penceresinden bu duygu yoğunluğuna bakmaya çalışalım.
Felsefeci ve psikoterapist Dr. Ufuk Yaltıraklı ile gerçekleştireceğimiz Felsefe’nin “Aşk”ı” söyleşimize bekliyoruz..." (Kaynak: TESAK Duyurusu)

***

Bilindiği gibi, Yaltıraklı'nın "felsefi anlatılar" yolculuğu, Almanya'daki felfefesever dostlarıyla yıllar önce oluşturduğu, şimdiye dek birçok "felsefi etkinliğin" gerçekleştirildiği Berlin Felsefe Akşamları'yla başlamıştı.

Dr. Yaltıraklı | 18 Temmuz 2014 | Felsefenin Tadı - Kadıköy | Çekim: Orçun Baş
Felsefi kavram ve durumlara yönelik açımlamalarıyla "zihin özgürleştirici" bir görev üstlenmiş olan bu etkinliklerin aynıları ya da benzerleri sanıyorum zamanla İstanbul'a da taşınacak...

Yorumla|Paylaş
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 

Labels | Etiketler

08 Mart 2014 10 05 2015 Anneler Günü 101 Dize 11 Mayıs 2014 12 Mayıs 2013 Anneler Günü 13 Mayıs 2012 14 Şubat 18 Ağustos 18 Ağustos 2010 Doğumgünüm 18 Ağustos 2011 Doğumgünüm 18 Ağustos 2012 18 Ağustos 2013 18 Ağustos 2014 18 Ağustos 2015 Doğumgünüm 2011 2014 Falım 2015 60+1 8 March 8 Mart 8 Mart 2013 Adalar Adalet Ağaoğlu Âh Mine'l-Aşk Ahmet Hamdi Tanpınar Ahmet Haşim Ahmet Ümit Akşamüstleri All The Flowers Gone Altmışa Merdiven Anadolu Büyüsü Anadolu Çalgılarıyla Rahatlama Müziği Anayurt Özlemi Anneler Anneler Günü Âşık Sana Bir Sözüm Var Aşk Aşk Çocukları Aşk İki Nokta Üst Üste Aşk Mektupları Aşk Sürgünü Aşk Şiirleri Aşk Üçgeni Aşk ve Felsefe Aşkın Kokusu Aşkın Renkleri Aşklar Attilâ İlhan Ayın Nadir Aykırı Metinler Aykırı Sesler B. B. King Baba Babalar Günü Bahar Bahr-ı Tahvîl Bahrı Tahvil Behçet Necatigil Ben Birimdeyim O Altmışında Bilmem Şu Feleğin Bir Aşk Öyküsü Bir Bahar Akşamı Bir Yılbaşını Anlamak Blues Boşuna Bekliyorsun Bu Dünyada Olan Bitenler Buket Uzuner Buluşmak Üzere Can Yücel Caz Cemal Süreya Cemre Cep Telefonu Cogito Come Out Whatever You Are Cümleler Çamlıca Çıplak Ayaklıydı Gece Çiçekler Çivitmavisi Çoğulcu Bir Aşk Belgesi De ki Dedicated to Van Gogh Deniz Depremler Der ki Nar DerKenar Devrim Diller ve Nesneler Dilsiz Aşk Divan Şiiri Doğum Gelenekleri Doğum Günüm Doğum Törenleri Doğumgünleri Dost Dostların Anısına Dostluk Dört Mevsim Dr Ufuk Yaltıraklı Duvar Yazıları Dünya Anneler Günü Dünya Annneler Günü 2010 Dünya Annneler Günü 2012 Dünya Kadınlar Günü Editorbey En İyi Dost Erciş Erkeklerimiz eS Eysan Facebook Fal Felsefe Felsefe Akşamları Felsefe ve Aşk Felsefe ve Yaşam Felsefenin Aşkı Felsefenin Tadı Fotoğrafçı Friendship Geldi Kafiye Gitti Safiye Gemiler Giderim Van'a Doğru Göç Gökkuşağı Gökyüzü Gülen Yüzler Ülkesi Güller Gülten Akın Güven Turan Güvercin Ayrılıklar Güvercinler Güvez Güvez Diliyle Güvez Fotoğrafları Güvez Gözüyle Güvez Şiirleri Güzelleme Happy Birthday To Us Hasat Mevsimi Haydar Ergülen Hepi Börtdey Tu As Hepi Börtdey Tuuu Miii Hercai Hide and Seek İblisler Azizler Kadınlar İdiller Gazeli İki Kıta İki Âşık İkimizin Doğum Günü İlhan Berk İlk Akşam İlk Gün İlkbahar İlkyaz İnferno İskender Pala İstanbul İstanbul Baharları İstanbul Etkinlikleri İstanbul Fotoğrafları İstanbul Mevsimleri İstanbul Şiirleri İstanbul ve Aşk İstanbul'da Aşk İstanbul'da Felsefe İstanbullu Şiirler İyi ki Doğdum Joan Baez Kadıköy Kadıköy'de Söyleşi Kadınlar Kadınlar ve Erkekler Kahvaltı Kandil Işıkları Kapı Kara Kuşlar Karakışlar Kargalar Karşılaşmalar Kavuşma Kayahan Özgül Kediler Kedilerin Aşkı KendimLe Kıyılar Klip Kuşlar Kutlama Kutsal Aşklar Kuyudaki Adam Logos Louise Glück Martı Martılarındır İstanbul Mektuplar Moda Mother's Day 2013 Murathan Mungan Mutluluk Müzik Nar Nâzım Hikmet ve Aşkları Nehir Dizeler Netlog Nirvana nirvAnne Omlet Özdemir Asaf Özlem Panorama Papatyalar Parıltı PusulaŞiir Refik Erduran Relaxation Music with Turkish Instrument Renkli Taşlar Resmin Gölgesi Şiire Düştü Ruhi Su Sabah Saint Valantine Day Saklambaç Seçiminiz Hangisi? SekizinciRengim Seni Düşündüm Servet-i Fünun Sevda Sevgi Sevgi Soysal Sevgili Sevgili Sözleri Sevgililer Sevgililer Günü Sevgililer Günü 2015 Sobe Sokaklar Söylenmezi Bulmak SuSu Şeker Bayramı Şeyh Galib Şiir Şiir Şey Şiir Şeyler Şiirler ŞiirŞey ŞiirŞeyler Şubat Taşlamalar Tevfik Fikret Tuttum Birini Sevdim Ufuk Yaltıraklı Üsküdar Üzgün Kediler Gazeli Van Erciş Depremi Van Gogh'a Adanmıştır Vapur Vapurlar Video Videolar World Mothers Day World Women Day Yakalar Yalnızlıklar Yâren Yâren Evi Yârenlere Ağıt Yaş Yaşam Yaz Yaz Issız Yazısız Yeni Yıl Yeni Yıl Kutlaması Yılbaşı Yolllar Yunus Emre Yurdumsun Ey Uçurum Yürümek