susma vakti geldiyse bir cana / susarım ben bir canana...
... susuyordum
toprak suya doyuyordu
... ben susuyordum
dışarıda yangın vardı
... ben susuyordum
... sustukça sana
... susuyordum
ve bir sonbahar akşamında
toprak ben yağmur sen
... oluyordun
yangınlarında istanbul’un
yangın sen istanbul ben
... oluyordum
ben yine de sana
... susuyordum
bütün çığlığa rağmen
3 Yorum:
sustukça, susamak
galiba düşünebilen insanların işi
Teşekkürler Ferkul, yorumunuz için.
'sustukça susamak, galiba düşünenlerin işi,' demişsiniz.
sanıyorum, 'susma'yla 'susama' sözcüklerindeki yakınlık, dilin güzel oyunlarından biri. şair bu yakınlığı çok yerinde kullanmış.
'sanat, insan zihninin ürünüdür,' düşüncesinin iyi bir örneği bu.
'toprak suya doyuyordu
... ben susuyordum
dışarıda yangın vardı
... ben susuyordum'
Bu güzel şiir için, çok teşekkürler 'SekizinciRengim'e.
Ahmet Haşim'cil bir tad var bu şiirde. Onun şiirlerinde de, bir 'yangın yeri'ne döner İstanbul akşamları. Bu yangın, yayılır gider. Gider Boğaz'ı yakar. Durmaz orda, gider bir 'sevgilinin evi' önündeki küçücük havuzu da yakar.
've bir sonbahar akşamında' olsun, yağmuru hak eder 'yanan İstanbul'.
yağmur yalnızca serinletmez yüreciğini İstanbul'un... göğün, İstanbul sokaklarına yazdığı 'şiir'dir de yağmur. bu görüntü, İstanbul için de, İstanbullu için de apayrı bir 'resim'dir.
ve durunca yağmur, bu resim de değişir...
Yorum Gönder