"
sana sevgi ve şefkatle sarılacak biri olacaktım ve bu senin için yeterliydi"yle çıkmıştık yola...
...
'sevdiğin sözler' neydi, unutmayalım: '
Hayat insanı eğitiyor, önemli olan satır aralarını iyi okuyabilmek...'
ve "
olsun varsın... hadi, ikimizin de açık olsun yolu... ikimize de 'uğurlar ola!'" diyerek bağlamıştık ortak öykümüzün
ilk gününü...
...
öykümüzün orta dönemi, son döneminin içinde 'gizli/açık'...
o halde,
son dönemin çerçevesini çizelim önce...
aylardan nisan... nisanın ortası...
bir Ahmet Oktay şiiriyle tanımlayalım mı şu 'nisan'ı, ne dersin?
cıvıldayan ilkyaz.
günbatımını seyrettiler
balkonda
–hırkanı giy, dedi kadın
havalar serin daha–
aşağıda çınarın altında
durup öpüştü iki sevgili
–doğru, diye yanıtladı adam
yaşlanıyorum artık–
ve ekledi:
ayların en zalimidir Nisan.
...
gelelim şimdi 'ayların en zalimi olan Nisan'ın 13'üne... hadi gelelim!
'ayların en zalimi Nisan'da olanları, senin kaleminden dinleyelim ki, böylece kimseciklere haksızlık etmiş olmayız, ne dersin?
on üç nisan iki bin... günlerden cuma... saat 14:35.
yaşamımdaki tüm değerler üzerine yemin ederim ki...
I... Ben S. K.
Birlikte olduğumuz tarihten bu güne kadarki sürede sana, yaşamımdaki tüm değerler üzerine yemin ederim ki hiçbir konuda yalan söylemedim, olduğumdan farklı davranmadım.
Fakat sen kendi kurgularınla, gelişmeleri hep kendi görmek istediğin gibi gördün. Oysa işin özüne inseydin, kendi düşündüğün gibi olmadığını görecektin. Hep kolaycılığı seçtin, kendi düşüncenin doğru olduğuna inandın.
senin elinden tamamıyla uçup gideceğimi anladın...
Şu an 15:07 saat. Ve beni tutsak almış durumdasın. İki nedenin var. Birincisi, senin elinden tamamıyla uçup gideceğimi anladın.
İkinci nedenin: bir tesadüf ki, daha önceki arkadaşım seninle birlikte olduğumuzdan beri, ikinci kez arıyordu. Ben sorun çıkmasın diye görüşmeyince, mesaj yollamış: 'Şu an evdeyim, müsaitim. Beni arar mısın?' diye.
seninle olan ilişkimden onun haberi bile yok...
II... Arkadaşımın bu mesajındaki sözler, senin kurgularına yeni bir şey, olumsuz bir şey daha kattı.
Oysa o insanın hiçbir suçu yok! Seninle olan ilişkimden, onun haberi bile yok.
Ben neden mi söylemedim? Seninle ilişkimde hiç önümü göremedim. Hep fırtına, hep toz duman ve arada bir yeşil çimenlere uzanışlarım...
Sen beni etik değerlere sahip olmamakla suçladın. Bense seni, hep derin paranoyaları olan, benim durumumu kullanmaya çalışan biri olarak gördüm.
Sende, bir 'sen' daha gördüm. Biri benim dâhim olan 'sen' ki, beni dinleyen, anlayan, güvendiğim biri.
Öbür 'sen', bir burgu gibi. Oydu durdu hep içimi. Neyin ne olduğunu hiç dinlemedi. 'Sen nesin ki, kimsin ki!' diye diye, beni örseledi durdu.
Ökseye takılan bir kuş gibi, çırpınıp durdum elinde.
ya yeniden kazan beni ya da ömür boyu yitir...
III... Şimdi yine öksedeyim; ama, beni ökseden kurtarsan bile kaçmayacağım.
Hayyam derdim sana. İşte o Hayyam dediğim 'sen', benim 'sen'imdin.
Benim Hayyam'ım olduğuna inandırırsan beni, tüm yaşamımı sana vermeye hazırım.
Ben, iki 'sen' arasında gidip gelmekten, serseri mayına döndüm.
Bunların hangisisin? Söyle n'olur!
IV... Lütfen, söyle hangisisin?
Söyle ki, ya yeniden kazan beni ya da ömür boyu yitir...
...
hangisiyim, öyle mi?
ne ilginç raslantı ki bu sorunun yanıtı da, şair Ahmet Oktay'ın şiirinde...
pavese, malcolm lowry. ikizlerim.
gece de sonsuz değil
kötülük de. ben de denedim.
lav fokurdarken gidip geldim
deliliklere. bin vampir besledim
şuramdaki inde...
ve ben de şehvetle öptüm o meleği
ah! bilemedim...
kaç kişiyiz kendimizde.
[Gözüm Seyirdi Vakitten | Ahmet Oktay | s. 10 ve 44 | YKY-İstanbul-Mart 1996.]
4 Yorum:
İlginç, çok ilginç...
yorum yok;
okuyorsa kendisi yazsın
Harikasın Ferkul...Doğru söyledin...
İnci ve Ferkul... Teşekkürler ikinize de.
ne diyeyim???
hayır! birkaç söz daha edeyim:
birileri 'aşk'ı ararken, aşk da boş durmuyor galiba...
aşk da birilerini arıyor olmalı ki, böylesi 'tuhaf karşılaşmalalar' olabilsin. :)
Yorum Gönder