'
Günboyu durmadan bir şeylerle karşılaşırız. İnsanlarla evet, yüzlerle, bir tutumla, bir kitap, bir filmle; sokaklarla, otobüslerle, ölümler, direnişlerle, beklenmedik bir çığlıkla, suskunluklarla, yersiz bir korna sesiyle, bir tabloyla, bir çukurla, bir köpekle, günbatmının suda yansıyışlarıyla karşılaşırız. Ağlayan bir çocukla, açan bir gülle, yıkılan bir ağaçla, sözverişlerle, bir yalanla, değerbilirlikle, bir şiir, şiirde bir dizeyle...
Kanıksayıp körleşmemiş, körelmemişsek onlarla gerçekten karşılaşmışızdır.
Beklenmedik karşılaşmalar, yüzyüze gelişler, yalnızca 'şimdi'de gerçekleşmez. Geride bıraktığımızı sandığımız, çoktan unuttuğumuz pek çok şeyle de yeniden, yepyeni bir gözle karşılaşabiliriz. Eskiden okuduğumuz bir kitapla, bu kitapta o zamanlar ilgimiz dışında kalmış bir tümce, bir yüz, bir durumla... Eskiden gördüğümüz bir film, karşımıza bambaşka, üstünde hiç düşünmediğimiz yeni bir anlamla çıkagelir: karşılaşırız.
Gerçekte ne bu ağaç yeni, ne bu kitap, ne bu film, ne bu yapı. Onlarla karşılaşmayı karşılaşma yapan, rastladığımız şeylerin bilincimize yeni bir anlamla akmasından, bizi 'yeni bir bilgi alanına çekmesinden' başka nedir ki?
Karşılaştıklarımız, karşımıza çıkanlardır. Ama onlar durup dururken çıkmaz karşımıza. Biz bugün o yollardan geçtiğimiz, şu köşeden sapmayı seçtiğimiz için çıkar.'
Böyle diyor romancı Adalet Ağaoğlu, 1984-1992 arası yazmış olduğu denemelerden oluşan Karşılaşmalar (YKY; 2. baskı; s. 13, 14; Haziran 1977) adlı kitabında.
Günboyu, ne çok şeyin yanından geçip gidiyoruz. Görülmeyecek birçok şeyi bile görürken...
Nice şeyleri görmüyoruz... Karşılaşmıyoruz.
[Ana izleği, 'günlük karşılaşmalar' olan bu yazının, daha 'birebir' örneğini okumak istiyorsanız, lütfen tıklayın: 'Cevdet'.]
1 YorumYorum:
evet, görüp de karşılaştığımız bakmadan geçilen her bir ayrıntı, yaşamdan...
yaşamda hiç bir zaman tesadüf değil
Yorum Gönder