Yalan, seni beklediği o limanlardaki kalabalıkların... Düşersin ardına özgür martıların her sabah, erken erken. Gezinir durursun bir Boğaz'ı baştan başa...
İyi de, niçin gelip sığınmak istersin arada bir o küçücük limanlara. İnsanlar için mi? Hayır! Yalan!
Yalan, seni beklediği o limanlardaki kalabalıkların...
Kucağına alır almaz o insanları, düşersin yine ardına martıların. Özgür martıların..
Kapar alırsın o yetişkinleri: gergin, karamsar, kuşkulu. O, günleri, yoksulluk içinde geçenleri. O, geceleri, soğuk...
Düşündün mü hiç, kucağına aldığın o çocuklar, niçin koşuverirler hemen senin açık alanlarına? Senin pencerelerine? Silip de birden, buharlı camlarını. Küçücük elleriyle, o pencereciklerin.
Sonra o fır fır dönen küçücük başlarıyla: niçin bakarlar uzaklara? En çok da, ardında bıraktığın martılara? Uzun kanatlı özgürlük yolcularına. Hüznün turuncu tutkunlarına.
Yerinde ben olsaydım, koşmazdım bunca hızla. Bırakmazdım arkamda, ardına düştüklerimi. Oysa sen: aldırmıyorsun birine bile o acı çığlıkların. O çırpınışların... Süzülsün diyorsun, süzülebilen. Gidiyorsun. Süzülüp gidiyorsun... Bakmadan ardına. Sağına, soluna...
Koş, koş! Al başını git!
Poyrazlar senin olsun. Kıbleler, meltemler senin...
Ben, lodoslara sığınayım. Ben "sis"e... Onlar olsun umudum benim.
Yakınırsam ben artık; onlara yakınırım ancak. Yakınmam sana.
Ve bir daha, aramayasın beni. Uğradığın limanları biliyorum... Oralarda hiç arama! Ben oralara, hiç mi hiç gelmiyorum.
2 Yorum:
Teşekkürler...
Yalan, seni beklediği o limanlardaki kalabalıkların...
Yorum Gönder