Mayalanmaya bıraktım kendimi
hücremde çoğalıyorum.
hücremde çoğalıyorum.
Zamandan geriye kalan beni sana saklıyorum,
Tedirginim, değişkenim, suskunum
Bir gözüm türkuvaz bir gözüm güvez, baktıkça resmine kör oluyorum.
Redd-i miras yaptım tüm anılarımı, yetmedi kurşuna dizdim.
Senli tohumlarımı suluyorum balkonumda akşamüstleri, bir de fesleğenleri.Onlar gibi büyüyor sanrısı da düşlerimin,
Şehvet de sensin şefkat de sen.
Duvarlarımda tınlayan biteviye şarkılarda
dinlediğim de duyduğum da sen.
Her şey senden doğru, her şeyim sana.
dinlediğim de duyduğum da sen.
Her şey senden doğru, her şeyim sana.
4 Yorum:
Zamandan geriye kalan beni sana saklıyorum,
Tedirginim, değişkenim, suskunum...
ne güzel şiir, gerçek bir yaşam öuküsü;geçmiş gelecek.hepsi birden serilmiş...
güvez kim?
Teşekkürler Güvez... Kaleminize sağlık [1].
sanki, önce 'kurşunkalem'le yazılmış da, sonra, mürekkebi 'hüzün', ucu da 'altın' bir 'dolmakalem'le harflerinin üstünden geçilmiş bir şiir bu şiir...
diyeyim ki, son zamanlarda okuduğum en etkileyici şiir, budur.
bu şiirde vurulduğum dizelerin başında şu dize var:
'SenLi tohumLarımı suLuyorum baLkonumda akşamüstLeri, bir de fesLeğenLeri.'
gerçekten çok iyi şiirlerin bile, çok azında bulunan bir 'şair profesyonelliği' gizli bu '6 L'li dizede: 7 sözcükten 6'sında 'L' sesi var...
ayrıca "Li La'r Lu'L / Le'r Le'ğ Le'r": bence ritmi çok çarpıcı bir ezgi/melodi bu...
..
şu dize mahkûm ettirebilir söyleyeni: 'Redd-i miras yaptım tüm anılarımı, yetmedi kurşuna dizdim.'
reddimirastan sonra, artık o 'anılarınızın' sahibi siz sayılmazsınız. ortada başka mirasçı varsa, sahiplik ona geçer; mirasçı yoksa, o 'anlıar' kamuya kalır... dolayısıyla, 'anılarınızı' reddimirasın ardından tutup bir de kurşuna dizmeniz 'yasadışı bir edim' olduğu için ceza alırsınız...
bu benim görüşüm: daha doğrusunu, iyisini, ilerisini kim mi bilebilir?
bu anıların ana ekseni 'aşk'sa... ilk ikisi gökyüzüyle yeryüzünden, üçüncüsü 'ateş'ten oluşan 'üç dünya'yı yenip yerle bir etmiş olan ve güçlü soluğuyla tüm çiçekleri silip süpürüp darmadağın edebilen 'Arzu tanrısı Kama' bilir böylesi bir işin doğrusunu da, iyisini de, ilerisini de...
şiirdeki 'her şeyim senden doğru, her şeyim sana,' dizesine bakın bir. yapısında, şehvetin yanı sıra şefkati de barındıran Kama'ya yollanmış bir selamı andırmıyor mu?
bir 'yüz'de biri türkuvaz, biri güvez: iki göz...
biri incinme çalığı mor-kırmızısıyla belli ki: çok 'gücenik'...
öbürü, hâlâ hüzün çalığı mavisiyle belli ki: az da olsa 'u/mutlu'.
baktıkça körleştiren 'resim': ön yüzüyle acıyı yaşatan, arka yüzüyle de o acıyı yansıtan, arkası değil, 'ortası 'sırlı' bir 'ayna' mıdır?
sır atar, zamanla her ayna... baktıkça yüzünüze, körleşivermesidir bu belki de aynaların zamanla.
sır/r/ını atmış böylesi aynalardan birine baktığımızda, taşıdığımız yüzün, belki de en çok bu yüzdeki gözlerin 'sırrı' da çözülmüyor mu?
bu durum, tam da bir 'y/d/üzyazı' durumu...
ya yüzümüzden yitip giden şeyler, eksilen şeyler?
şiir dediğimiz şey, belki de böyle bir şey!!!
Teşekkürler Güvez... Kaleminize sağlık [2].
"zamandan 'geriye kalan ben'i birine 'saklamak'... zamanı en iyi yansıtan, bazı anlarda en doğru zamanın yanı sıra durumu da hemen bildiren nesneler, saatlerden çok, 'aynalar'dır bence.
tedirginseniz, 'tedirginsin, bak!' der onlar... değişkenseniz, 'değişkensin, bak!!'... suskunsanız, 'suskunsun, bak!!'
'aynalıkavak: güzel, gösterişli kavak'... ya 'aynasızkavak'???
...
[n'oldu şimdi bana bilmiyorum. gerekli miydi bunca yorum-söz, onu da bilmiyorum... elbette, 58 yıla hükümlü bir kalemin önüne, boş kâğıtları koyarsanız olacağı budur...
sanıyorum bu 'şiirin mayası' bulaşıverdi kalemime... tavanı, döşemesi ve dört duvarıyla, aslı kâğıt ve her zaman boş, ve her zaman yazılası bir nesneyle kuşatılmış bir ortamın 'hücre'den aşağı kalır bir yanı varmıdır ki?
tam 58 yıl, onca yıl cezalıymışçasına, aynı hokka içinde yaşamış bir kalemi alın elinize... batırın ucunu yazımasanızdaki 'küçük hüzünler hokkası'na... çekin yazımasanızın güvercingözünden beyaz boş bir kâğıt... karalayın bakalım, bir şeyler!
-şöylesine bile olsalar- o karalamalarınızı okuyunca anlarsınız beni ve bu 'bukalemun kalemi': o da, ben de ne menem şeymişiz, görürsünüz!]
mesleğim editörlük, bilindiği gibi. bu iş, bir anlamda 'iyi-güzel sözler efendiliği' demektir... işimiz nedir bizim: yazılanları anlamak ve yormak!
bu anlayıp da yorma işini yaparken çoğu kez ya 'makas'a sarılır, eldeki yazının yükünü hafifletiriz. ya da 'hançer'e sarılır: ortalığı kan revan ederiz!
şairi sorar bize: 'nasıl bir şiir?'
'güzel bir şiir!': asla demeyiz!
ne mi deriz?
'şiir 1 güz/el!'
aslında bu sözümüz yalnızca bir başlıktır: varsa vaktimiz, yerimiz de 'dar' değilse, oyna/ş/mak isteriz o şiirin sesiyle, ritmiyle, ezgisiyle...
oynaştıkça çözülür şiir... çözüldükçe şiir, ben de çözülürüm.
ünlü ama şimdi ölü, Egeli bir ozanın 'Çöz de Al Mıstavali, Çöz de Al!' türküsünü bilmem bilir misiniz?
mahalledeki düğünün çalgısından çıkan seslere dayanamayan kadın, evinin kapısını çekip kilitler, düğün yerine koşar. bağlar evin anahtarını beline, atar kendini oyun yerine, başlar salına döne oynamaya... eşi tarladan eve dönmüştür, karnı çok açtır. evin kapısı kapalıdır. düğün yerine gider bakar ki hanım kendinden geçmiş oynuyor... bozmak istemez keyfini adam hanımın. yalnızca evin kapısının anahtarını ister. hanım, hiç bozmaz oyununu. çalgıdan çıkan ezgiye uydurarak sesini... başlatır tuhaf ama yepyeni, hiç söylenmmeiş bir türkü: 'Çöz de Al Mıstavali, Çöz de Al!'
kıssadan hisse / hisseden kıssa: alacak olan bizsek, çözecek olan da biziz...
alacaksak, çöz/ümle/mekle başlamalıyız... öyle düşünürüm.
denecek ki, nakit-vakit 'dar!' değil sizde galiba: o da doğru.
darsa nakit-vakit, o zaman, ekonomi yaparım ben de.
'b i r' demem de her zaman, '1' derim ki bazen, böylece yaşam yolculuğumda karşıma, şiir-şeyli bahçekapıları da çıksın.
yalnız, bu işin de bir inceliği var: o 'b i r'i hemen ağızdan alıp kâğıda dökmek gerekiyor: 1
...
yazı-gemim, engin denizlerden okyanuslara açılacakmış, fırtınaya tutulacakmış, 'çarptı çarpacak' haldeymiş, söz kaba/dayı/sı kayalıklara: olsun varsın... ne gam!
eklerim hemen biraz şiir-safra-şey, boş ambarlardan birine... bulur yazı-gemim, aradığı dengeyi... deneyelim bakalım:
T[el]SİZ
... s.o.s!
bu şiir 1 güzel
b i r güz/el ki...
bu düzyazı da?
'güz/el/e' yazılı
b i r güzelleme
... es.ou.es!
n/ok da!
İncelikler yaşanır kılıyor hayatı gerçekten de...çok çok teşekkür ederim yorumlarınıza.
Yüreğimden kopmuş dizelerle farklı yüreklerin ve zihinlerin karşılaşması çok keyifli.
Editör dosta özellikle değerli zamanını ayırdığı için teşekkürler."Şiirden dallanan" öyküler çıkarmış eşsiz becerisiyle.
Şiirde -genelde kullanmayı sevdiğim- çift anlamlı sözcükler ile buna bağlı bir derinlik hissi vermeye çalışmıştım.Her okuyuşta başka bir yol ayrımı yaşanmasını seviyorum şiirlerde-hatta yaşarken de-.Belki bu gözle bir daha okunduğunda başka yerlere yolculuklar da yaptırabilir.
Not:
Ferkul dostum;güvez kim demişsin, şimdilik; "yazmayı seven" biriyim diyelim.Selamlar.
Güvez.
Yorum Gönder