tag:blogger.com,1999:blog-21132171763303555172024-03-05T13:23:06.633+03:00LogistanbulFOTOGÜNLÜK | Fotoğraflarla ve Öykülerle İstanbul | Photos and Stories of Istanbul.Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.comBlogger86125tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-4231696531993632002015-08-18T16:43:00.000+03:002015-09-09T07:10:10.497+03:00Yaş 64 | Kaotik Uyum<div style="text-align: justify;">
Bugün, benim doğum günüm: 18 Ağustos 2015. 63’lü günlerin yolculuğu bitti, 64’lü günlerinki başladı. Bu dünyada 63 bahar ve 63 kış yaşamış olmak, ne anlam taşır acaba? Bu anlam irdelenip yazılacak olsa, bir sayfaya, bir deftere, bir kitaba sığar mı? Sığsa, kim duyar, kim görür, kim okur? </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Geçen bir yıllık sürede, “geriye dönüşü olanaksız nice olaylar, nice durumlar” yaşadım. “Yolun sonu”na yaklaşıyormuş gibi geçti 63'lü yıl.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sağlık sorunlarım, daha bir arttı. “Öbür taraf”a açılan kimi yollara düşüp, kimi “kapalı kapılar”ı çalıp döndüğüm anlar, giderek sıklaşmaya başladı.</div>
<div style="text-align: justify;">
Eğreti dostluklar, daha bir eğretileşti: yeri geldi, koptu kimisi. Unutulmaya yüz tutmuş birkaç eski dostluk, yakından olmasa da uzaktan uzaktan tazelendi, yenilendi.</div>
<div style="text-align: justify;">
Sevdiklerimle (çoğu, sokak gezgini “Pisipisi”ler) olan bağlarım, daha bir pekişti.</div>
<div style="text-align: justify;">
Sevmediklerimle (kendiliğinden ve istemsizce kurulmuş) kimi “kalıntı ya da çürük bağlar”ı koparıp attım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<i>{{Leblebiciye verilip, karşılığında ancak bir “horoz şekeri” alınabilecek değerdeki “naylon akraba” sayısı, daha bir arttı. Bu akrabalar (aslında “akbabalar”) arasındaki birkaç “haramzade”, “haramilik”lerini daha bir artırdılar. Eskisinden daha kapalı, daha gizli, daha danışıklı dövüşlü davranışlarla, “aşırı çıkarcı” ve “sonu karanlık ya da ‘pis’ işler”in peşine düştüler. Birbirlerini daha bir koruyup kollayıp, haramice işlerini “yeni yetmelerine” de bulaştırmaya, “fitnecil yaşayış”larına onları da ortak etmeye başladılar. Kendi “fitne, fesat ve yalancılık”ları içinde, “aşırı çıkar düşkünlükleri” ve “düzenbazlıkları” yüzünden “topluca boğulup gitmeleri”, görünen o ki: “çok yakın”!}}</i></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihpSZJkpL3RsSDAMiTLv4XOXHa3pyFuZ5t6VPV1XW9Q7i9BkiY6vfEHXlV3AoHr4wx0T1yApqnLajSTFCIMqStGCDrCvTnaQXPkBc-5U2EPq7-_mDmH3DsEg6qIOnG-wYic6ZijyjsnbNf/s1600/Ya%25C5%259F+64.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="361" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihpSZJkpL3RsSDAMiTLv4XOXHa3pyFuZ5t6VPV1XW9Q7i9BkiY6vfEHXlV3AoHr4wx0T1yApqnLajSTFCIMqStGCDrCvTnaQXPkBc-5U2EPq7-_mDmH3DsEg6qIOnG-wYic6ZijyjsnbNf/s640/Ya%25C5%259F+64.png" width="640" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
<div style="text-align: center;">
"<i>bir başka yolculuk dalından düşmek yere</i></div>
<div style="text-align: center;">
<i>yaşadığından uzun</i></div>
<div style="text-align: center;">
<i>bir tatlı yolculuk, dalından inmek yere</i></div>
<div style="text-align: center;">
<i><br /></i></div>
<div style="text-align: center;">
<i>ağacın yüksekliğince</i></div>
<div style="text-align: center;">
<i>dalın yüksekliğince rüzgârda</i></div>
<div style="text-align: center;">
<i>ve bir yeni ömür...</i></div>
<div style="text-align: center;">
<i>vardığın çimen yeşilliğince</i>"</div>
<div style="text-align: center;">
<b><span style="font-size: x-small;">"Yapraktı" | Can Yücel</span></b></div>
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu arada, özellikle şu günlerde, üzerimdeki “gökyüzü” de, aynı gökyüzü değil. Umudun “mavi” rengi gitti; ölümün “kızıl”rengi sardı, yaşadığım şehrin, yurdun dört bir yanını. </div>
<div style="text-align: justify;">
“Yeryüzü” de, aynı yeryüzü değil. Üzerine bastığım toprak, insanlara verdiği ne varsa, sorgusuzca geri alıyor. Bu toprağa yıllar boyu “rüzgâr” ekenler, “fırtına”larını, mevsimli mevsimsiz biçmeye başladılar.</div>
<div style="text-align: justify;">
Ya “denizler”? Ege ve koca Akdeniz, kaçıp göçmeye çalışan nice işsiz insanın (erkek, kadın, çoluk çocuk) “kurtuluş mezarlığı”na dönüştü.</div>
<div style="text-align: justify;">
Yaşamları boyu, bile bile “yoksullaştırılan” insanlar, artık, göz göre göre, uluorta “yok ediliyorlar”! Yurtlarından sürülen; yakılan, yıkılan evlerinden kaçan insanlar, başlarını sokacak bir “delik” bile bulamaz oldular.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Öyle bir “kaos”a dönüştü ki yaşam, ne anlamak olası, ne anlaşmak. Olanlara direnmek yetmiyor. Öfkelerin sonu, sınırı yok. Sessizce onaylıyor artık insanlar olanları…</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yapımda, yaratıda, üretimde değil, yok edimde “oran” aranıyor artık.</div>
<div style="text-align: justify;">
Hiçbir şeyde “düzenlilik, doğurganlık” söz konusu değil. Uyumun, orantının, “kaotik” olanı göz dolduruyor artık.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İyiliğin yokluğu, şaşırtmıyor hiç kimseyi. Kötülüğün azlığı ya da çokluğu üzerine oturttu herkes yaşam anlayışını. </div>
<div style="text-align: justify;">
Var mı bütün bunlardan “daha ötesi”: bilmiyorum!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İnsanlık dışı böylesi yaşantılarla dolu bir yaşam içinde, yaşanacak bir doğum günü, “kutlu” olsa n’olur, “kutsuz” olsa n’olur!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Susarak, yok sayarak geçiştirse miydim yoksa bu günü?</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-51903295357097047102015-07-16T18:43:00.001+03:002015-07-16T18:44:15.357+03:00Bayramlık<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkpW09k3sFfi9vK4PvUO1OQJltz6CU5j2S3phyphenhyphenoXFIjGgHOvAqZW191UBvKYreqVn4tMuNRSpq1GQC5FhsTWcjMxm59qkQyLDOXvIkH0b_iNTt8F93COadFUWX7EQjYmmp4iuukcdsM8Ev/s1600/Bayram%25C4%25B1n%25C4%25B1z+Kutlu+Olsun+-+Logistanbul.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="385" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkpW09k3sFfi9vK4PvUO1OQJltz6CU5j2S3phyphenhyphenoXFIjGgHOvAqZW191UBvKYreqVn4tMuNRSpq1GQC5FhsTWcjMxm59qkQyLDOXvIkH0b_iNTt8F93COadFUWX7EQjYmmp4iuukcdsM8Ev/s400/Bayram%25C4%25B1n%25C4%25B1z+Kutlu+Olsun+-+Logistanbul.png" width="400" /></a></div>
Okur ve yazarlarımızın bayramını kutlar,<br />
sağlık ve esenlik dolu günler dileriz.<br />
— Logistanbul.Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-86011916374791276052015-06-06T02:46:00.000+03:002015-07-03T05:47:52.098+03:00Sooobeee!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFDNC7c0X_zqVI6KAsYTjlLXlgbIaP_zL9QzsUHQ9mPVXIvRdauVSTJVZjT6Wrm8KCDx7NF4uHwIpGYxd0s-x0GveHyNkNAKGgE-4MZuc90hguH1wLDWmrZg-7E_WFMKH_pKQ8r6EyVqJk/s1600/Hideandseek.jpg" rel="prettyPhoto" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFDNC7c0X_zqVI6KAsYTjlLXlgbIaP_zL9QzsUHQ9mPVXIvRdauVSTJVZjT6Wrm8KCDx7NF4uHwIpGYxd0s-x0GveHyNkNAKGgE-4MZuc90hguH1wLDWmrZg-7E_WFMKH_pKQ8r6EyVqJk/s400/Hideandseek.jpg" width="270" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: 15px;">"<b>armut dersem çıkma, elma dersem çık...</b>"</span></div>
<br />
diyorsun ki:<br />
<br />
<i>ölmek: bir bedenin toprakla buluşmasıysa</i><br />
<i>beden: toprağa muhtaç</i><br />
<i><br /></i>
<i>diriliş: ruhun kalemle buluşmasıysa</i><br />
<i>ruh da: kaleme...</i><br />
<i><br /></i>
<i>—yazmadım ne zamandır</i><br />
<i>yazacak ne çok şey varken—</i><br />
<i><br /></i>
<i>gökkuşağım! bul beni: sobele!</i><br />
...<br />
dur, peki! başlıyor oyun:<br />
<br />
997, 998, 999... bin! bin bir!<br />
önüm arkam, sağım solum: sobe!<br />
<br />
arıyorum, bildiğim her yerde seni: bulmak, ne mümkün!<br />
bir başka ağaç buluyorsun, her defasında: saklanacak ardına.<br />
<br />
tamam ordasın. o ağacın ardında:<br />
buldum seni "sarıçiçek": çık!<br />
diyorum, çıkmıyorsun:<br />
hep yanılgı. hep yanılgı. hep yanılgı.<br />
<br />
"çömlek patladı!" diyor. başını çıkarıp<br />
bir "gelincik". o ağacın ardından:<br />
yine ben ebe. yine ben ebe. yine ben ebe.<br />
<br />
997, 998, 999... bin! bin bir!<br />
önüm arkam, sağım solum: sobe!<br />
<br />
{biliyorum: "uzak, güzeldir".<br />
biliyorsun: "uzak"laşmak da öyle.}<br />
<br />
"elma dersem çık, armut dersem çıkma!" diye bağırıyor bir "papatya" sana.<br />
o ağacın ardı, bu ağacın ardı: ben, arayıp duruyorum seni.<br />
<br />
ne zaman, ben "uzak"laşsam "sobe yeri"nden<br />
sen gelip, "sobe!"liyorsun beni:<br />
yine ben ebe. yine ben ebe. yine ben ebe.<br />
<br />
997, 998, 999... bin! bin bir!<br />
önüm arkam, sağım solum: sobe!<br />
<br />
sen sürdür, "dizeler"in ardında kaybolmayı.<br />
ben sürdüreyim, "yazılar"ın ardına saklanmayı.<br />
{biliyorum: "saklanmak" güzel şey.<br />
biliyorsun: "kaybolmak" da öyle.}<br />
<br />
sen: "sekizinci renk (tek)".<br />
ben: "gökkuşağı (yedi)".<br />
zaten, ne ben seni bulabilirim<br />
ne de sen beni...<br />
<br />
ben: hep "ebe" kalayım, bırak!<br />
sen: hep "sobele" dur beni.<br />
sürsün gitsin bu güzel oyun!<br />
<br />
dizelerinle gel: sobele beni!<br />
{kiraz! gördüm seni, ordasın!}<br />
bırak, yazılarımda patlasın:<br />
çömlek...<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
{armut! armut! armut! armut! armut! armut!}</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
{{el ... ma!}}</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjy69161pfs2T1x6raCG3hj6rJnWJxqOLELKSeEDIKAEGCT3ga6SMJy6MV26H5ndDaCrOIyJTFwD5a_H_SQ48hYO4cuvAp5K6UvpGdzEc5si7ojBJP75sEhoXW19krkzhbU2KistPWt7X8D/s1600/e62498a6e9ba4ea820d16c0adcb84c9d.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjy69161pfs2T1x6raCG3hj6rJnWJxqOLELKSeEDIKAEGCT3ga6SMJy6MV26H5ndDaCrOIyJTFwD5a_H_SQ48hYO4cuvAp5K6UvpGdzEc5si7ojBJP75sEhoXW19krkzhbU2KistPWt7X8D/s320/e62498a6e9ba4ea820d16c0adcb84c9d.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: 15px;">"<b>küçük ve basit şeylerin arkasına saklandım hep: </b></span><b style="font-size: 15px;">bulasın diye beni... —yuannis ritsos.</b><span style="font-size: 15px;">"</span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: 15px;"><br /></span>
<span style="font-size: 15px;"><br /></span></div>Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-61206705462498072952015-05-16T11:08:00.002+03:002015-06-06T02:59:30.721+03:00Beale Sokakları Çivitmavi | B. B. King Öldü!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPSjueLb_p5BHvKQx66ifacc0Hty8gWudNNaeKlDnBr_LzcXyyWeadGUVXLiSV8qJ4P59AbeGrpLXMGQkZQxyrb-j0G9JNITvUKPUcWPlQqc8RztX_PKMUqXlvznMubXUVoTSVfFJqfgdb/s1600/Slavery-engraving+-+K%C3%B6leler+Pamuk+Tarlas%C4%B1nda.jpg" imageanchor="1" rel="lightbox" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPSjueLb_p5BHvKQx66ifacc0Hty8gWudNNaeKlDnBr_LzcXyyWeadGUVXLiSV8qJ4P59AbeGrpLXMGQkZQxyrb-j0G9JNITvUKPUcWPlQqc8RztX_PKMUqXlvznMubXUVoTSVfFJqfgdb/s1600/Slavery-engraving+-+K%C3%B6leler+Pamuk+Tarlas%C4%B1nda.jpg" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Afrika kültüründe Blues (Çivitmavisi), ölüm, cenaze ve yas törenlerinde, ölenin ardında bıraktıklarının acısını dile getiren "ağıt"lardı.
Bilindiği gibi, Avrupalıların 15. yüzyılda "Afrika'ya hücum!" narasıyla başlattıkları ve uzun yıllar süren "köle ticareti", Amerika'ya satılan Afrikalı kölelerin bu "ağıt" kültürünü de dönüşüme uğratmıştır. Önceleri, anayurtlarıyla bağları tümüyle koparıldığı için, sıla özlemiyle yanıp tutuşan kölelerin, tarlalarda çalışırken söyledikleri "yanık" ya da "içli" sitem dolu "deyiş"lere; ardından da yine onların, derin acı ve hüzünlerinin yanı sıra özgürlük umutlarını da yansıtan "ezgi"lere dönüşmüştür.
Bir yandan kölelik düzeninin acımasız yanlarını vurgulamış, bir yandan da bu düzenin yıkımına "tuz-biber" ekmiştir.<br />
<br />
Köleliğin yıkılması ya da kaldırılmasıyla birlikte, Amerikan kentleri ve toplumu içinde daha da yaygınlaşan bu "yanık ezgiler", 1910'lu yıllarda, gezindikleri her yerde, yeniden harmanlandı. Sonunda, kendisi de "çivitmavisi" olmakla birlikte Batı dünyasının da geleneksel renklerini içeren "caz" müziğini de etkisi altına alarak, yepyeni bir "dünya müziği"nin doğmasına yol açtı.<br />
<br />
Blues'un söyleniş ya da çalınışı, genellikle Afrika ve Afro-Amerikan müziğinde bulunan "çağrı/soru ve yanıt" ("Aldı, Ferhat / Aldı, Şirin") düzeni içinde, akor dizilerinin yinelenip durduğu bir ses ve söz döngüsü oluşturularak gerçekleştirilir.
Günümüzün Blues'u, türediği Afrika'nın yanı sıra, yayılmış olduğu Amerikan kentlerinin söz ve ses renklerini de içinde taşır.<br />
Başlangıçta yalnızca çalgılara yönelik notaları yayımlanan kent havalı Blues'a, zamanla söz de eklendi. 1918'de yayımlanan böylesi bir Blues'da, hem söyleyeni hem de dinleyeni ağlatan, derin bir sıla özlemi sezilir.<br />
<br />
[EN] "<i>There's a place I know, folks won't pass me by,</i><br />
<i>Dallas, Texas, that's the town, I cry, oh hear me cry.</i><br />
<i>And I'm going back, going back to stay there 'til I die, until I die.</i>"<br />
<br />
[TR] "<i>Biliyorum bir yer var, hiç kimse tutamaz artık beni burda,</i><br />
<i>Orası, Teksas'ın Dallas'ı; duysun hıçkırıklarımı: o, doğduğum kasaba.</i><br />
<i>Döneceğim geri, geri döneceğim yaşamak için: ölünceye dek orda.</i>"<br />
<br />
"Tutmasın kimse beni, kaçıp gidip, kendi sılamda/anayurdumda öleceğim!" havasında anlatılan öyküsüne ve daha çok da uyak düzenine uyma kaygısı güderek Türkçeleştirdiğim bu şiiri (deyiş), bir bu haliyle okuyun; bir de "Teksas'ın Dallas'ı" yerine, Afrika'dan bir "memleket" adını, sözgelimi "Burundi'nin Bujumbura'sı" sözcüklerini yerleştirerek okuyun.<br />
<a name='more'></a><br />
(Köleliğin yasaklanmasının ardından, Amerika'daki Afrikalılıların köle olarak çalıştırılmak üzere yeniden Afrika'ya ―sömürge olarak kurulan Liberya gibi yerlere― taşındığını da göz önüne getirirseniz, bu durumda, renkleri her yerde aynı olan "gurbet" acısıyla "sıla" özleminin kaç katmerli bir "çivitmavi"ye dönüşeceğini kolayca anlayabilirsiniz.) <br />
...<br />
Evet, B. B. King öldü! 89 yaşındaydı. Beale Sokağı'nın bu eski usta Blues çalgıcısı, dünkü "çocuk kral", artık bir "kral çocuk" olmuş, 89'una adım atmıştı... Bu yaşta, "gurbet eller"de, ataları gibi, "ekmek parası" peşindeydi.<br />
O "kral çocuk" bugün, ataları gibi, sılasına dönemeden öldü!<br />
<br />
Doğduğu Berclair'de (sulak Mississippi kıyısı) değil, yaşadığı Las Vegas'ta (kurak Nevada çölü) öldü!<br />
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-8UJgzvLY_17tEtRqDnkIfe9GB5fgr35eKeRp4miN4EUpQAtWMX1eLpll_qh17GWrXC00vI7ibPqGORvxfuYYtVI0pXQ5LW4GLQK_YM4DqLrWaJ7rhzWwdKhfgKpAglzD-BsnfhNvnIjv/s1600/Blues+-+%C3%87ivitmavisi+-+Ac%C4%B1lar+ve+%C5%9Eark%C4%B1lar+-+BBKing.png" imageanchor="1" rel="lightbox" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-8UJgzvLY_17tEtRqDnkIfe9GB5fgr35eKeRp4miN4EUpQAtWMX1eLpll_qh17GWrXC00vI7ibPqGORvxfuYYtVI0pXQ5LW4GLQK_YM4DqLrWaJ7rhzWwdKhfgKpAglzD-BsnfhNvnIjv/s1600/Blues+-+%C3%87ivitmavisi+-+Ac%C4%B1lar+ve+%C5%9Eark%C4%B1lar+-+BBKing.png" /></a></div>
<br />Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-59495905195558135932015-05-10T19:23:00.001+03:002015-05-10T19:36:41.776+03:00Anneler Günü | 10 05 2015<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJiNCWSHOaG_CZf3DR5a5aJkVCI5AutHxee0Z6vN4mAHnDDFIA8iq0gDxHSylkwfVCP3ImQUjobs3HgkvF0CDwgRzpr9JcgfP8K8ODbV-mmySeSsbgCl7JcLfaj8WM10H0k3Z5omiLYD-8/s1600/2010-05-10+-+Anneler+G%C3%BCn%C3%BC.png" imageanchor="1" rel="lightbox" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJiNCWSHOaG_CZf3DR5a5aJkVCI5AutHxee0Z6vN4mAHnDDFIA8iq0gDxHSylkwfVCP3ImQUjobs3HgkvF0CDwgRzpr9JcgfP8K8ODbV-mmySeSsbgCl7JcLfaj8WM10H0k3Z5omiLYD-8/s1600/2010-05-10+-+Anneler+G%C3%BCn%C3%BC.png" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: center;">
<i>TÜM ANNELERİN, KIZLARIN ve OĞULLARIN </i></div>
<div style="text-align: center;">
<i>(KEDİLER, MARTILAR ve BALIKLARIN) </i></div>
<div style="text-align: center;">
<i>"ANNELER GÜNÜ" KUTLU OLSUN! </i></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
"Bırak kalsın masada ekmek, testide su </div>
<div style="text-align: center;">
Ayna puslu, pencere camı kirli </div>
<div style="text-align: center;">
Bırak kalsın saçların dağınık, gözlerin uykulu. </div>
<div style="text-align: center;">
Saksıdaki çiçek susuz, kedi yalını bekler bir köşede</div>
<div style="text-align: center;">
Bırak kalsın meyve ağaçta, kırlangıç havada</div>
<div style="text-align: center;">
Dama düşer ince bir yaz yağmuru...</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Yoruldun artık, bütün gün didinip durdun</div>
<div style="text-align: center;">
Toprak bile, gök bile, deniz bile bir yerde yorulur.</div>
<div style="text-align: center;">
Bırak kalsın süpürge duvarda, sabun kovada</div>
<div style="text-align: center;">
Anne, gel yanıma otur."</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;"><b>"Anne" | Ahmet Erhan
</b></span></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhK_k-kINvOS4OvaQsEk808RsVdUraIqql0OqJXiweb_3N5i7gIIG-d-vf3YPkJZYgoFxRv4F15zBft1JcB8xs4NjyB0ByCje5ZlucjZluhpKVvxSP755wY29vC2CWd72XKtUfshY5RWYVB/s1600/10+05+2015+Anneler+G%C3%BCn%C3%BC+Kutlu+Olsun.png" imageanchor="1" rel="lightbox" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="397" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhK_k-kINvOS4OvaQsEk808RsVdUraIqql0OqJXiweb_3N5i7gIIG-d-vf3YPkJZYgoFxRv4F15zBft1JcB8xs4NjyB0ByCje5ZlucjZluhpKVvxSP755wY29vC2CWd72XKtUfshY5RWYVB/s400/10+05+2015+Anneler+G%C3%BCn%C3%BC+Kutlu+Olsun.png" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<br />
İzleyici, okur ve yazarlarımızın<br />
Anneler Günü Kutlu Olsun! </div>
<div style="text-align: center;">
<a href="http://logistanbul.blogspot.com/" rel="nofollow"></a><a href="http://logistanbul.blogspot.com/" rel="nofollow">Logistanbul</a></div>Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-26612718578807311402015-02-14T03:56:00.002+02:002015-03-06T19:45:03.844+02:00Sevgililer Günü | 2015<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3GUavT_eP_lxADeRQQ5Cv3Lq_no4uqGL2zR-gnAnDTQvxGPpblutaqpeeZc8F8L98qMKWDjn0iQA1SEbhlbOjDVvK8BW0L8FXT37WE77_DjFcpc6wKpCOnrh4PLKDl7L7v8RAsXm9aYNL/s1600/Logistanbul+Sevgililer+G%C3%BCn%C3%BC+2015++-1.png" imageanchor="1" rel="lightbox" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3GUavT_eP_lxADeRQQ5Cv3Lq_no4uqGL2zR-gnAnDTQvxGPpblutaqpeeZc8F8L98qMKWDjn0iQA1SEbhlbOjDVvK8BW0L8FXT37WE77_DjFcpc6wKpCOnrh4PLKDl7L7v8RAsXm9aYNL/s1600/Logistanbul+Sevgililer+G%C3%BCn%C3%BC+2015++-1.png" height="320" width="203" /></a>
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="320" src="//www.dailymotion.com/embed/video/xd2krj?autoPlay=0" width="470"></iframe><br />
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">Concierto de Aranjuez | Joaquín Rodrigo </span><br />
<i>Sevgililer! Gününüz Kutlu Olsun.</i></div>
<!--
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<center>
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="230" src="//www.dailymotion.com/embed/video/xd2krj?autoPlay=0" width="408"></iframe><br /><br />
Concierto de Aranjuez | Joaquín Rodrigo
<a href="http://www.dailymotion.com/video/xd2krj_rodrigo-nun-gitar-koncertosu-concie_music" target="_blank">Rodrigo'nun Gitar Konçertosu - Concierto de...</a> <i>paylaşan: <a href="http://www.dailymotion.com/y_unlutas" target="_blank">y_unlutas</a></i>
</center>
-->Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-56020341157922959352015-01-30T18:44:00.002+02:002015-03-07T17:29:58.294+02:00Felsefenin "Aşk"ı | Dr. Ufuk Yaltıraklı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKLADF6db4ADoMW-cizA9HAYeqA0MBnh0vZEp0lrbgunhc8AaSDH86qtHvGmU61LAdd2q88a5iB0ifFeK4KpPEcUpkmM75SQ9ai7tkbTfjgx4vUkOYbplLAibJu9Zn2sPnsHAF-0H48Gni/s1600/Felsefenin+A%C5%9Fk%C4%B1.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" rel="lightbox"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKLADF6db4ADoMW-cizA9HAYeqA0MBnh0vZEp0lrbgunhc8AaSDH86qtHvGmU61LAdd2q88a5iB0ifFeK4KpPEcUpkmM75SQ9ai7tkbTfjgx4vUkOYbplLAibJu9Zn2sPnsHAF-0H48Gni/s1600/Felsefenin+A%C5%9Fk%C4%B1.png" height="188" width="200" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Zaman zaman Logistanbul'da "felsefe" alanında gerçekleştirdiği söyleşilerini duyurduğumuz <b>Dr. Ufuk Yaltıraklı</b>, bu kez İstanbul-Kadıköy'de bizleri "<b>Felsefenin 'Aşk'ı</b>" üzerine bilgilendirecek. Daha önce "Aşkın Felsefesi"nde olduğu gibi, sunduğu bilgiler ışığında biz konuklarıyla "söyleşecek".</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Söyleşi Zamanı: 11 Şubat Çarşamba 18:30.</div>
<div style="text-align: justify;">
Söyleşi Mekânı: Kadıköy Belediyesi - Tarih, Sanat, Edebiyat Kütüphanesi (Beşiktaş iskelesi karşısındaki eski belediye binası). </div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
<div style="text-align: center;">
***</div>
Kadıköy Belediyesi - Tarih Edebiyat Sanat Kütüphanesi ve Kültür Merkezi'nin "<b>TESAK Akşamüstü Sohbetleri</b>" başlığı altında (internetten) duyurusu yapılan bu söyleşinin "çerçevesi" üzerine birkaç söz:<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://www.kbtesak.org/Files/fotograflar/Ufuk%20Yaltirakli_k.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" rel="lightbox" ><img border="0" src="http://www.kbtesak.org/Files/fotograflar/Ufuk%20Yaltirakli_k.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: 12.8000001907349px;">Dr. Ufuk Yaltıraklı </span><span style="font-size: 12.8000001907349px;">|</span><span style="font-size: 12.8000001907349px;"> Fotoğraf </span><span style="font-size: 12.8000001907349px;">Kaynağı: </span><a href="http://www.kbtesak.org/etkinlikdetay.aspx?id=77#.VNECedKsWSq" style="font-size: 12.8000001907349px;">TESAK Duyurusu</a></td></tr>
</tbody></table>
"<i>Felsefe, aşk anlayışımızdaki boşlukları doldurup yaşadığımız ya da yaşayacak olduğumuz aşklara farklı renkler katabilir mi? Herkesi sorularıyla şaşırtan bilge Sokrates bile, aşkı yaşlı kadın Diatoma'dan öğrendiğini söylüyorsa, bizim de bu konuda öğreneceklerimiz var gibi görünüyor. </i><br />
<i>Duyarlı ve estetik bir anlayışın insanın kendini oluşturma sürecindeki önemine değinmek, belki de aşkı başka bir tarafından yakalamamıza yardımcı olur. Gelin, felsefenin ve biraz da psikolojinin penceresinden bu duygu yoğunluğuna bakmaya çalışalım.</i><br />
<i>Felsefeci ve psikoterapist Dr. Ufuk Yaltıraklı ile gerçekleştireceğimiz Felsefe’nin “Aşk”ı” söyleşimize bekliyoruz...</i>" (Kaynak: <a href="http://www.kbtesak.org/etkinlikdetay.aspx?id=77#.VNECedKsWSq">TESAK Duyurusu</a>)<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
***</div>
<br /></div>
</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
Bilindiği gibi, Yaltıraklı'nın "felsefi anlatılar" yolculuğu, Almanya'daki felfefesever dostlarıyla yıllar önce oluşturduğu, şimdiye dek birçok "felsefi etkinliğin" gerçekleştirildiği Berlin Felsefe Akşamları'yla başlamıştı.</div>
</div>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqzfZXcbjgue_GxgbQAVMVslMHmX3kl15N2PaWDGgN3WGDHEMxkiiQ8zLHmRfYWoaVZNTivkb6L78czCrtZTA5sHBCghE0O_Ph__ga8GtLHjJY-lDVHCVZZTkO6SRYGl9JI-cEUcCefAdX/s1600/Felsefenin+A%C5%9Fk%C4%B1+-+Ufuk+Yalt%C4%B1rakl%C4%B1.png" imageanchor="1" rel="lightbox" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqzfZXcbjgue_GxgbQAVMVslMHmX3kl15N2PaWDGgN3WGDHEMxkiiQ8zLHmRfYWoaVZNTivkb6L78czCrtZTA5sHBCghE0O_Ph__ga8GtLHjJY-lDVHCVZZTkO6SRYGl9JI-cEUcCefAdX/s1600/Felsefenin+A%C5%9Fk%C4%B1+-+Ufuk+Yalt%C4%B1rakl%C4%B1.png" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Dr. Yaltıraklı | 18 Temmuz 2014 | Felsefenin Tadı - Kadıköy | Çekim: Orçun Baş</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
Felsefi kavram ve durumlara yönelik açımlamalarıyla "zihin özgürleştirici" bir görev üstlenmiş olan bu etkinliklerin aynıları ya da benzerleri sanıyorum zamanla İstanbul'a da taşınacak...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
<a name='more'></a><br /></div>
<div style="text-align: justify;">
NOT (Felsefeseverlere Duyuru): Dr. Yaltıraklı, Kadıköy - Felsefe Durağı'ndaki söz konusu söyleşisinden önce, "Philosophy In ASSOS'ta Felsefe" adlı kuruluşun 6-7 Şubat arası düzenleyeceği "Pozitivizm Nedir? Ne Değildir?" başlıklı etkinliğine katılacak.<br />
Örsan K. Öymen, Yaman Örs, Erdinç Sayan, Kerem Cankoçak, Cemil Güzey ve Samet Bağçe adlı katılımcıların da, "pozitivizm"e ilişkin kendi sunumlarıyla yer alacakları bu etkinlikte, Yaltıraklı, "Pozitivizmin Hermeneutik Sınırları"nı kurcalayıp, felsefenin ışığında pozitivizmin izini sürecek. Zamanla "anlambilim" adıyla felsefi bir disipline dönüşen Hermeneutik (yorumsama) yöntemini kullanarak, "pozitivizm"in içrek (ezoterik) anlamını ve gerçek (belki de bildiğimizden, sandığımızdan çok farklı olan) amacını, yapacağı "açımlama"larla konuklara sergileyecek -Tanrı Hermes, yardımcısı olsun diyelim; ne diyebilirizki başka!<br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqKqZAtZAlRxOV3cN-2EONS5ZO-V9ksoJm2Kwe_dC5bgAyfBQhGL54U4S1A3HyNn3eBmdD0RxD5cdcb0YLSRv0wEtLgtiSKBWDrUb_f-t7nFFueatnMAkkY0ZUHrregl7HWGST57KAAARD/s1600/Assosta+Felsefe.png" imageanchor="1" rel="lightbox" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqKqZAtZAlRxOV3cN-2EONS5ZO-V9ksoJm2Kwe_dC5bgAyfBQhGL54U4S1A3HyNn3eBmdD0RxD5cdcb0YLSRv0wEtLgtiSKBWDrUb_f-t7nFFueatnMAkkY0ZUHrregl7HWGST57KAAARD/s1600/Assosta+Felsefe.png" height="224" width="320" /></a>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Evet! Araştırmaları "olgular"a dayandıran, metafiziği reddeden, en güvenilir bilginin "deneyler" yoluyla elde edinilebileceğini savunan felsefe öğretisi "pozitivizm (olguculuk)", yine felsefenin, antik kent Assos'ta kurulu "otopsi masası"nda...</div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Yeryüzündeki insan (kul!) aklının -Assos'u da içeren- sonsuz maviliğe oturttuğu o "en yüce iyiler" de, yaratılıştan bu yana yaptıkları gibi, bu "otopsi"ye tanıklık edecekler elbette. En başta: "yüceler yücesi" Zeus! Sonra, Zeus'u, tatlı sesli liriyle (telli çalgı) büyüleyen, "akıl küpü" Hermes...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu etkinliğin sonunda, konukların ya da dinleyici/izleyicilerin şöyle diyeceklerine ben daha şimdiden eminim: "Anlıyorum, o halde varım!"</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
Pardon: Assos ya da bugünkü adıyla Behramkale mi nerde?</div>
<div style="text-align: justify;">
Çanakkale'nin Ayvacık ilçesinde, Edremit Körfezi kıyısında: unutmayalım!<br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
("Philosophy In Assos'ta Felsefe" - Pozitivizm Nedir? Ne Değildir? dinletisine katılmak isteyenler, daha fazla bilgi ve "kayıt için" <a href="http://www.philosophyinassos.org/" target="_blank">www.philosophyinassos.org</a>'a başvurabilirler. <br />
<br /></div>
<script type="text/javascript">
$(document).ready(function() {
$(".fancybox").fancybox();
});
</script>Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-59191278864381359222014-12-31T17:56:00.001+02:002015-02-03T20:13:22.137+02:00Geldi Gitti Tahtası<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJMr75f8xLw0Qw55Lj2GTMIf5VzvqOemP-4PiOBIaqArepM3Q_F4qvy-mwTUaByRPo_PPk99YzHYRy1gDofYcux0H0DwG2WFRa6Bi-bV-U4sWKGG4X1Wp9eJZHQwT53YLrxG838r1y4Y_O/s1600/Logistanbul+2015+-+Yeni+Y%C4%B1l+-+3.JPG" imageanchor="1" rel="lightbox" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJMr75f8xLw0Qw55Lj2GTMIf5VzvqOemP-4PiOBIaqArepM3Q_F4qvy-mwTUaByRPo_PPk99YzHYRy1gDofYcux0H0DwG2WFRa6Bi-bV-U4sWKGG4X1Wp9eJZHQwT53YLrxG838r1y4Y_O/s1600/Logistanbul+2015+-+Yeni+Y%C4%B1l+-+3.JPG" height="300" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<br />
geldi kafiye gitti Safiye</div>
<div style="text-align: center;">
geleceği varsa göreceği de var</div>
<div style="text-align: center;">
gelen gideni aratır<br />
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBV0e2jbIDtfv9xPdsvq7Nt5tEEYoGXlY0KGoLF6zAl80p-aeuLTxnv910ePkobP_7Ah6mGn973mIBKR6hsSgHEQ5YnXSVDI7ERCL01Y4ZL_yxZtP1f01PX694NjVvr_rq6YDZRibv0J_8/s1600/Logistanbul+2015+-+Yeni+Y%C4%B1l+-+11.png" imageanchor="1" rel="lightbox" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBV0e2jbIDtfv9xPdsvq7Nt5tEEYoGXlY0KGoLF6zAl80p-aeuLTxnv910ePkobP_7Ah6mGn973mIBKR6hsSgHEQ5YnXSVDI7ERCL01Y4ZL_yxZtP1f01PX694NjVvr_rq6YDZRibv0J_8/s1600/Logistanbul+2015+-+Yeni+Y%C4%B1l+-+11.png" height="300" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
gelen ağam giden paşam</div>
<div style="text-align: center;">
gidişin gidiş olsun</div>
<div style="text-align: center;">
gidip de gelmemek gelip de bulmamak var</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglvsJyA9cCH9zlmPTcb3IlJ8xREJ3F7FmBneD8CkOtIB0Q5KNquJJF7y-DviSy_aVOCmEu6kctVIcyaZTOcJNxd4vJuhiIkeEKPmFlbmyD85zqW7lSy8XE6mA50NX6Q_55Gc5drgRO-a4t/s1600/Logistanbul+2015+-+Yeni+Y%C4%B1l+-+4.JPG" imageanchor="1" rel="lightbox" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglvsJyA9cCH9zlmPTcb3IlJ8xREJ3F7FmBneD8CkOtIB0Q5KNquJJF7y-DviSy_aVOCmEu6kctVIcyaZTOcJNxd4vJuhiIkeEKPmFlbmyD85zqW7lSy8XE6mA50NX6Q_55Gc5drgRO-a4t/s1600/Logistanbul+2015+-+Yeni+Y%C4%B1l+-+4.JPG" height="300" width="400" /></a></div>
<br />Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-17311008734771127732014-08-18T04:08:00.003+03:002014-11-13T04:05:43.580+02:00Yaş: 63 | Burç: Aslan<div style="text-align: center;">
<b>Kısa Süreli Yolculuklara Çıkabilirsiniz</b><br />
<b><br /></b></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQZiyuLACBTOaa5aMglVFouS9xqjMaOqY9NEaGtZZ6tkX43XTXsz9LZWYkMjiVKMelT9c8yvi4U8HqMVc7vxjPiYgyYhoLKSYacuWvg2bNdRxQXq3ij5s1-yjLOgJ4QG6nPZGRfcwkreyy/s1600/Ya%C5%9F+63+Bur%C3%A7+Aslan+-+%C3%96mer+%C3%87endeo%C4%9Flu+-+Logistanbul.JPG" imageanchor="1" rel="lightbox" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQZiyuLACBTOaa5aMglVFouS9xqjMaOqY9NEaGtZZ6tkX43XTXsz9LZWYkMjiVKMelT9c8yvi4U8HqMVc7vxjPiYgyYhoLKSYacuWvg2bNdRxQXq3ij5s1-yjLOgJ4QG6nPZGRfcwkreyy/s691/Ya%C5%9F+63+Bur%C3%A7+Aslan+-+%C3%96mer+%C3%87endeo%C4%9Flu+-+Logistanbul.JPG" height="376" width="640" xheight="auto" xwidth="645" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
<i>zambakların kıyı kıyı bakışından geldin sen</i> <span style="font-size: x-small;">-s. karakoç.</span></div>
<b><br /></b>
<b>Aslan (Latince: Leo), Zodyak'ta (Döngeler Kuşağı) yer alan bir burç</b><span style="text-align: justify;">. İçinde ikiz ve parlak galaksileri (gökada) barındıran, batıda Yengeç ve doğuda Başak takımyıldızlarının arasında duran Aslan takımyıldızının, 23 Temmuz - 22 Ağustos arasında doğan insanları etkilediğine inanılıyor. </span><br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Fala İnanma, Falsız da Kalma!</b></div>
<div style="text-align: justify;">
18 Ağustos'ta doğduğuma göre, benim burcum da Aslan. İnternette dolaşıp, ilk gördüğüm Aslan Burcu 2014 Falı'nı kendim için not ettim. Bakın ne diyor bana falcım: "Bu yılı (2014) sizin için iki farklı dönem olarak yaşayacaksınız. Yılın özellikle ilk dört ayı zorlayıcı ve biraz da sıkıntılı geçecek. Ancak bu dönemden sonra, bir o kadar rahatlama yaşayacağınız, yılın ikinci yarısı size bekliyor olacak. Yılın ilk yarısını -özellikle ilk dört ayı- atlattıktan sonra, sizin için bereketli, rahat ve dileklerinize kavuşacağınız bir 2014 başlayacak."</div>
<div style="text-align: justify;">
2014 yılını böyle özetledikten sonra "aylık fallara" geçiyor falcım. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Bugün Benim "Doğum Günüm: 18 Ağustos 2014!</b></div>
<div style="text-align: justify;">
Önceki aylara ilişkin fallarımı atlayıp, doğduğum ayla başlıyorum:</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
"<b>Ağustos'ta (2014)</b>, iyi bir tatil ya da beklenmedik bir iş gezisi görünüyor. Kısa süreli yolculuklara çıkmanız olası. Ancak her nereye, her ne için gitmiş olursanız olun, son derece sevinçli ve mutlu döneceksiniz. Ay sonuna doğru akrabalarınızla ya da komşularınızla ilgili, daha doğrusu yakın çevrenizle ilgili gelişmeler yaşanabilir. Bu durum, yakın çevreniz içinde yoğun geliş gidişler yaşanmasına yol açacak.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
<a name='more'></a><br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Eylül'de (2014)</b>, gayrimenkul alımsatım işlerine yönelebilirsiniz. Bu, ailenizden kalan bir ev ya da miras yoluyla edinilmiş bir mülkle ilgili olabilir. Evliliğinizde sorun yaşıyorsanız, mucizeler yaşayacağınız bir döneme gireceksiniz (siz evli olmadığınıza göre, elbette böyle bir mucize yaşamanız söz konusu olamaz!). </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Gerek eşiniz gerekse siz, daha sabırlı daha anlayışlı bir döneme gireceksiniz; bu süreç içinde ailelerinizin karşılıklı anlayışlı tavırlarıyla ilişkinize yönelik olumlu gelişmeleri desteklemeleri, sizi birbirinize daha da bağlayacak (ama siz evli olmadığınıza göre böyle bir olumlu gelişme sizin için söz konusu olamaz!). </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yine bu ay içinde aşk konusunda, ansızın gelişen, umulmadık hoş gelişmeler yaşamanız olası. Özellikle kalbi boş olanlar ya da ciddi bir ilişki arayışı içinde olanlar için güzel gelişmeler yaşanacak (tam size göre!). Beklediğiniz kişi ile ortak bir dost ya da arkadaş aracılığıyla tanışıp sağlam temellere dayalı, ileriye yönelik ciddi bir ilişki başlatabilirsiniz. Güzel paylaşımlarınızın gölgelenmemesi için bazı şeyleri görmezden gelmeniz gerekebilir, unutmayın. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Meslek yaşantınızda üstleriniz tarafından destek alabileceğiniz bir gün yaşayacaksınız. Risk alabilme konusundaki cesaretiniz kariyeriniz açısından kazançlı çıkmanızı sağlayabilir. O gün, kendinizi ruhsal yönden gelişime açık hissedeceğiniz bir gün olacak.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Ekim (2014) ve Kasım'da (2014)</b>, iş yaşamınızla ilgili önemli kararlar almamalı ve bu konuda duygusal davranmamaya özen göstermelisiniz. </div>
<div style="text-align: justify;">
Her şeyi ben bilirim tarzında hareket ederseniz beklemediğiniz olumsuz sonuçlarla karşılaşabilirsiniz. </div>
<div style="text-align: justify;">
Kaslarınızla ilgili ufak tefek ağrılarınızı ihmal etmeyin. İlerleyen zamanda ciddi rahatsızlıklara dönüşmeden müdahale etmenizde fayda var. </div>
<div style="text-align: justify;">
Çocuklarınızla ilgili sorunlar ortaya çıkabilir; onların arkadaş çevrelerini beğenmemenizden dolayı tartışmalar yaşayabilirsiniz (ama sizin çocuğunuz olmadığına göre rahat olabilirsiniz!). </div>
<div style="text-align: justify;">
Evinizle ilgili yeniliklere gidebilir; yeni eşyalar alabilir ve yaşam alanınızda sizi mutlu edecek değişiklikler yapabilirsiniz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Aralık'ta (2014)</b> özel yaşamınızda birtakım karışıklıklar olabilir: (eşiniz olmadığına göre) sevgilinizin kıskançlığı yüzünden tartışmalar yaşayabilirsiniz. </div>
<div style="text-align: justify;">
Otomobil alabilir ya da elinizdeki otomobili değiştirebilirsiniz."</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Önümde bu ayla birlikte tam beş ay daha var. Bakalım: neler olacak!</div>
<div style="text-align: justify;">
Yaşayalım, görelim... </div>
<br />
<div>
<br /></div>
Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-73059396156059716862014-07-20T04:45:00.000+03:002014-10-16T06:46:42.957+03:00Felsefenin Tadı | Taste of Philosophy<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: justify;">
"<b><i>Yeryüzü şimdi nereye gidiyor? Biz nereye gidiyoruz? Tüm güneşlerden uzaklaşıyor muyuz? ... Hâlâ bir yukarısı ve aşağısı var mı? </i></b><b><i>Ah, keşke tüm filozoflar Schopenhauer’ın öğrencileri olsalardı.</i></b>"<span style="font-size: x-small;"> -<b>Nietzsche</b>.</span><br />
<span style="font-size: x-small;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="text-align: justify;">Özyaşamlarını yalnızca </span><b style="text-align: justify;">tek yönlü siyasal sloganlar</b><span style="text-align: justify;">a hapsedip insan yaşamına ve ilişkilerine "tek bir pencereden ve karşı karşıya" bakanların günden güne çoğaldığı bir çağdayız. Kendimizi 2000'li yılların bir Albert Camus'sü sayarak, yaşama ilişkin kişisel/özel deneyimlemelerin göz ardı edilebildiği böyle bir çağı, "zihinsel / düşünsel intihar çağı" olarak adlandırabiliriz pek âlâ...</span><br />
<span style="text-align: justify;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXPkW4p2laAe3WaRokjqa-JkUMwMoqZFLsdHgahr7zDyAJS7fe9FFMXgaaoJMoC9EJzepKssPz-G9XjtYpufIi1zwsFZilRmOOcDB_lCNr6xP0ZRn_H8nP5feinLFJhFLCW8OEQH-ypTHn/s1600/Felsefenin+Tad%C4%B1+-+Ufuk+Talt%C4%B1rakl%C4%B1+-+%C3%96mer+%C3%87endeo%C4%9Flu.png" imageanchor="1" rel="lightbox" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXPkW4p2laAe3WaRokjqa-JkUMwMoqZFLsdHgahr7zDyAJS7fe9FFMXgaaoJMoC9EJzepKssPz-G9XjtYpufIi1zwsFZilRmOOcDB_lCNr6xP0ZRn_H8nP5feinLFJhFLCW8OEQH-ypTHn/s600-o/Felsefenin+Tad%C4%B1+-+Ufuk+Talt%C4%B1rakl%C4%B1+-+%C3%96mer+%C3%87endeo%C4%9Flu.png" /></a></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
“<b>Gerçekten ciddi, tek bir felsefi problem vardır; o da, intihardır,</b>" demişti Albert Camus 1942'de yayımladığı "Sisyphos Söyleni"nde". Ardından da "Hayatın yaşamaya değip değmediğine karar vermek, felsefenin temel sorusuna cevap vermekle birdir,” diyerek bağlamıştı bu sözünü. Gerçekten de "felsefe kaldıracı" olmadan ya da o kaldıracı kullanmadan "yaşamın ve hatta ölümün anlamı"nı bulmaya çalışmak, akıntıya karşı kürek çekmek gibidir. Nitekim Camus de bu kaldıracı kullandıkça, "Yaşamaya değer bu dünya! Yeter ki, sizi anlayan ve sizin anladığınız birkaç dostunuz olsun," diyebilmiştir. Demek ki, yaşarkenki "deneyimlemelerimiz"in altını, yaşam-ölüm ekseninde, bazen "tek başımıza" bazen de birileriyle "birlikte" çizip kurcalamak gerekiyor...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Dün (18 Temmuz 2014 Cuma) akşam</b>, "Felsefenin Tadı" adlı, iç içe odalarıyla şirin mi şirin bir mekânda toplandık. Felsefeci, araştırmacı, terapist dostumuz Ufuk Yaltıraklı'nın önderliğinde, en eski ve yeni bilgelerin / düşünürlerin görüş, düşünüş, yaşayış ve öğretileri eşliğinde, kendi günlük yaşantılarımızda sıkça kaçırdığımız "bilme ve mutluluk" fırsatlarını, sonraki karşılaşmalarda "kâküllerinden" nasıl yakalayıp kendi avucumuza alabileceğimizi, birlikte düşündük, tartıştık ve öğrendik.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
<a name='more'></a><br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRkEk5urAWcGTwVwfwGyDi3eyLLbG74UIfC7PRsBPzhnANjb27oqOPHeuszAjS4nTyiWRf4c8aQvb372Dmg85gYOaa4KWLMSqsK-CQp20XL6xQ8K0nxNayvxwptn898Dyg4wAjogLhfE3H/s1600/Felsefenin+Tad%C4%B1+-+2.jpg" imageanchor="1" rel="lightbox" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRkEk5urAWcGTwVwfwGyDi3eyLLbG74UIfC7PRsBPzhnANjb27oqOPHeuszAjS4nTyiWRf4c8aQvb372Dmg85gYOaa4KWLMSqsK-CQp20XL6xQ8K0nxNayvxwptn898Dyg4wAjogLhfE3H/s322-o/Felsefenin+Tad%C4%B1+-+2.jpg" xheight="auto" xwidth="420" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Fotoğraf: Orçun Baş </td></tr>
</tbody></table>
<b>Yeryüzü, gökyüzü ve okyanuslar</b>ıyla birlikte tüm dünyamızı sanki ellerinden zincire, ayaklarından prangaya vurmuş gibi duran "düşünceler güneşi" topunu, "felsefe kaldıracı"yla yerinden oynatıp; o "zihinsel" büyük ateş topunu evire çevire; onun yüzeyinde dibinde, altında üstünde, sağında solunda, içinde dışında "insan yaşamının özü"nü aramaya çıkan birinin "yanında/yakınında olmak" büyük bir ayrıcalıktı benim için. "Felsefenin Tadı" adlı bu mekânda, bu ayrıcalığı tattım.<br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Yaşamımın gizli / kayıp anahtarları</b>ndan birçoğunun "örtülü / perdelenmiş" yerini ya da yurdunu saptamayı öğrendim. Katılımcıların verdikleri yaşamdan örnekler üzerinde, hepimizi gülümsetici yorumlar yapan Yaltıraklı dostumuz, yaşamın bazı kayıp ya da üzeri örtülü anahtarlarının aslında çoğu kez "kapkara ve kalın" şalların değil, ince, pembe "tül perdeler"in altına da konmuş / saklanmış olabileceğini bize, yaşamdan (hatta ölümden) örnekleriyle gösterdi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTzyATvpJLftNpEJnnuKVdKxmItLhDysTwUNJwE0K4dos4Viz1PUZRDrI7EQH8n2c9J4MYdNKSrEUS3D-j6HDsiJ53EAcJIQvrdMituabXju9h4weKZaZPCXYMXwOPLuhnsmDuUA8mwZRE/s1600/Felsefenin+Tad%C4%B1+-1.jpg" imageanchor="1" rel="lightbox" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: justify;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTzyATvpJLftNpEJnnuKVdKxmItLhDysTwUNJwE0K4dos4Viz1PUZRDrI7EQH8n2c9J4MYdNKSrEUS3D-j6HDsiJ53EAcJIQvrdMituabXju9h4weKZaZPCXYMXwOPLuhnsmDuUA8mwZRE/s600-d/Felsefenin+Tad%C4%B1+-1.jpg" xheight="auto" xwidth="420" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Fotoğraf: Orçun Baş </td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
Kısaca "<b>Şimdi ve Burada Olabilmek</b>" için, "O Gün Orada Olmak" da gerekiyormuş: bunu fark ettim ve bunun bana fark ettirilişine çok ama çok sevindim. Bu nedenle Dr. Ufuk Yaltıraklı'ya ve sunumcu Çisem Soylu'ya; "Felsefe ve Yaşam" adlı bu söyleşiyi düzenleyip yürüten ve yaşamlarından verdikleri örneklerle bu söyleşiyi zenginleştiren bütün dostlara -kendi payıma- çok teşekkür ediyorum...</div>
</div>
<!--
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUSl56mYJkJlmzAyJprACto3yGTTmVHivNIBi8vbO9B3eH19EnvfVGMbe0nDgvspcOnnOcuXy4sFICQ__E5UZ87tjXVQI-SAhDfaUPYFegSLmA7l-ALFR45KXv9d8OTQJNRH9sJxQclfcC/s1600/Felsefenin+Tad%25C4%25B1+-+5.jpg" imageanchor="1" rel="lightbox" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-left: 6px; margin-right: 1em; text-align: justify;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUSl56mYJkJlmzAyJprACto3yGTTmVHivNIBi8vbO9B3eH19EnvfVGMbe0nDgvspcOnnOcuXy4sFICQ__E5UZ87tjXVQI-SAhDfaUPYFegSLmA7l-ALFR45KXv9d8OTQJNRH9sJxQclfcC/s60-c/Felsefenin+Tad%25C4%25B1+-+5.jpg" xheight="auto" xwidth="200" /></a>
-->Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-86254591203801306772014-05-11T02:33:00.001+03:002015-02-03T20:15:12.945+02:00An/n/eler Günü<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEih2-ThJ_THW5Wcrz4_1b-Gui063jvPY-b-7UxY_JwkEkG_91t-32zUm6oPtqNqcq1qgqT5WsmjkrsHxUnWxrrWAMXfpwQD_6BJOvFVQubiBl0l2xOLNqYGTRGtXM6mpiu7IQ74UBJJKNFK/s1600/%C3%96mer+%C3%87endeo%C4%9Flu+ve+Anne.png" imageanchor="1" rel="lightbox" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEih2-ThJ_THW5Wcrz4_1b-Gui063jvPY-b-7UxY_JwkEkG_91t-32zUm6oPtqNqcq1qgqT5WsmjkrsHxUnWxrrWAMXfpwQD_6BJOvFVQubiBl0l2xOLNqYGTRGtXM6mpiu7IQ74UBJJKNFK/s1600/%C3%96mer+%C3%87endeo%C4%9Flu+ve+Anne.png" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: 13px; font-weight: bold; text-align: start;">“</span><i style="font-size: 13px; font-weight: bold; text-align: start;"><span style="font-size: small;">bir daha geldiğinde beni uyandır, olur mu?</span></i><span style="font-size: 13px; text-align: start;"><b>” </b>- ilhan berk</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: 13px; text-align: start;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
<b><b>anne:</b></b><br />
çocuğu olan kadın, ana; valide (eski dilde).</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
<b>anne olmak:</b><br />
(kadın) doğum yapmak, çocuk sahibi olmak.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
<b>annelik etmek/yapmak:</b><br />
çocuğa karşı annelik görevini yerine getirmek; <br />
bir kimseye ancak annenin gösterebileceği sevgi ve yakınlığı göstermek.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
<b>an/n/eler günü:</b><br />
anneliğin değerini, önemini belirtmek için seçilmiş,<br />
her yılın mayıs ayının ikinci pazarı olarak belirlenmiş gün.</div>
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2yfIX0PNWYF2PW027WLZpiMdrHHSR6Rcvw9R2Z7HdFR5XomjaTCvqqKc1ixWXaucuDorSYPhHgDbMGu_rL44dUGClWOiGEXi7zt5DuxwU05H1XrCGabtx62vjAxZanz6vA-xmzQaTyzn0/s1600/Anneler+G%C3%BCn%C3%BC+-+11+May%C4%B1s+2014+Pazar+-+%C4%B0lhan+Berk.png" imageanchor="1" rel="lightbox" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2yfIX0PNWYF2PW027WLZpiMdrHHSR6Rcvw9R2Z7HdFR5XomjaTCvqqKc1ixWXaucuDorSYPhHgDbMGu_rL44dUGClWOiGEXi7zt5DuxwU05H1XrCGabtx62vjAxZanz6vA-xmzQaTyzn0/s244-c/Anneler+G%C3%BCn%C3%BC+-+11+May%C4%B1s+2014+Pazar+-+%C4%B0lhan+Berk.png" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
“<i>Uzun boylu,</i></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
<i>incecik yüzlü,</i></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
<i>kâğıtlar gibi beyaz, duruydu.</i></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
<i>Nilüfer gibi de suskun,</i></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
<i>gizemliydi benim annem.</i>”</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">- ilhan berk.</span></div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<br />
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
<b><i>Anneler! Gününüz Kutlu Olsun!!</i></b></div>
</div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
</td></tr>
</tbody></table>Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-4769109361954377822014-03-08T15:04:00.000+02:002014-10-19T23:34:07.648+03:00157 Yıl Önce...<div style="text-align: center;">
<h4>
Daha İyi Bir Yaşam Uğruna Kendini Ateşe Atanların Anısına</h4>
</div>
<div style="text-align: center;">
<i>sevinçlerimde onlar vardı, hüzünlerimde onlar </i></div>
<div style="text-align: center;">
<i> benimle yeşerdiler, </i><i>benimle soldular...</i></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">"umut yaprakları" | özdemir asaf</span></div>
<div style="text-align: center;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkvyjqnCucSBILeNj_UrjEUzPrnjTJoAP6DOlCyLe5hgT2Wv5NdyiqgMQx7QItMdHehMghPUn7cqZOfY1N23ntMyyt5u2x4N710y_E9jE6LouMOwRGx3hEMbaWjEuDQL6KXZeI8JmvmuFI/s1600/08+Mart+D%C3%BCnya+Kad%C4%B1nlar+G%C3%BCn%C3%BC.png" imageanchor="1" rel="lightbox"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkvyjqnCucSBILeNj_UrjEUzPrnjTJoAP6DOlCyLe5hgT2Wv5NdyiqgMQx7QItMdHehMghPUn7cqZOfY1N23ntMyyt5u2x4N710y_E9jE6LouMOwRGx3hEMbaWjEuDQL6KXZeI8JmvmuFI/s435-o/08+Mart+D%C3%BCnya+Kad%C4%B1nlar+G%C3%BCn%C3%BC.png" title="Dünya Kadınlar Günü | World Women Day" xheight="340" xwidth="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Mart 08 2014: Kutlu olsun! </div>
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dünya işinin yüzde 70'ini yaptıkları halde, dünya mülkünün yüzde 1'ini elinde bulunduran dünya kadınlarının, ayaklarına bağlanmış olan altın ya da çelik prangalardan kurtulabilmeleri için, içinde yaşadıkları altın ya da çelik kafeslerin kapılarını bugün eskisinden daha çok zorlamaları gerektiği uyarısıyla...</div>
Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-43569377164496819902013-08-18T20:26:00.000+03:002014-10-19T23:41:58.714+03:0060+1: Şimdi!<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheOEvaTkGwuO72TxdXPD6lxzGEuM_B3z0K3k6t4iXUmJd80gbpQyo3XyAFKI99dvkI4QHBCQNE2Xgd6D58F5XE7pKCqu5QkpQ-AiKQrKLMZ3xEC4UEVXtrfvSSMy1asSP4KDPzokN46SlG/s1600/Do%C4%9Fum+G%C3%BCn%C3%BCm++18+A%C4%9Fustos+2013+-+800x600+-+Logistanbul+-1.png" imageanchor="1" rel="lightbox" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" target="_blank" title="60+1 Şimdi! | Doğum Günüm I | 18 08 2013"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheOEvaTkGwuO72TxdXPD6lxzGEuM_B3z0K3k6t4iXUmJd80gbpQyo3XyAFKI99dvkI4QHBCQNE2Xgd6D58F5XE7pKCqu5QkpQ-AiKQrKLMZ3xEC4UEVXtrfvSSMy1asSP4KDPzokN46SlG/s484-d/Do%C4%9Fum+G%C3%BCn%C3%BCm++18+A%C4%9Fustos+2013+-+800x600+-+Logistanbul+-1.png" xheight="180" xwidth="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">“yalnızca doğmuş, gelmiş ve gitmiş olmaktı,” dese yeterdi…</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
(<b>sert bir esinti,</b> odanın açık penceresinden tülü aralayıp içeri girdi. hafif olan ne varsa içerde savruldu dört bir yana. açık duran ne kadar kitap, defter varsa kapandı. aralık kapıdan, çıkıp salona daldı esinti…) </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>sordular: “neydi o?”</b></div>
<div style="text-align: justify;">
o kadar çok bir-şeydi ki “o”. hepsini de o bir-şeylerin biliyordu üstelik. </div>
<div style="text-align: justify;">
hangisinden başlasaydı o bir-şeylerin? hangisini başa alsa, hangisini sona bıraksaydı? onu bilmiyordu… aklı karıştı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
[ şimdi şu son hızla giden otomobil ]</div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
“yalnızca doğmuş, gelmiş ve gitmiş olmaktı,”<br />
dese yeterdi<br />
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
[ şimdi şu sağdaki altmışlık çınar ]</div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
“yalnızca doğmuş olmaktı,” diyecekti:<br />
diyemedi<br />
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
[ şimdi şu çınarın dibine saklanan kedi ]</div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
“bir boşluğu doldurmaktı,” dese olmaz mıydı?<br />
diyemedi<br />
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
[ şimdi şu kanat çırpıp yükselen serçe ]</div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
“boşluğa bir boşluk daha eklemekti,” diyebilirdi:<br />
diyemedi<br />
<br />
<a name='more'></a><br /></div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
[ şimdi şu süzülüp duran beyaz martı ]</div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
“çoğalıp gitmekti,” diyemezdi:<br />
demedi<br />
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
[ şimdi şu dalda salınan kızıl elma ]</div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
“tükenip gitmekti,” diyebilirdi:<br />
diyemedi<br />
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
[ şimdi şu yamaçta asılı duran kaya ]</div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
“bir yarımı tamamlamak, eritip gitmekti yarı benliğini,”<br />
diyemez miydi? diyemezdi<br />
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
[şimdi şu lodosa tutulmuş sandal ]</div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
“anılarını doldurmaktı birilerinin,”<br />
dese: diyemez miydi? <br />
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
[ şimdi şu sarı defterin son sayfası ]</div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
düşündü… düşündü… düşündü.</div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
“araya bir nesne koyup dolaylıca bakmaktı,<br />
olup bitenlere”<br />
diyecekti</div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
tam da onu diyecekti ki:<br />
<b>“süren bitti!” dediler</b><br />
<b><br /></b></div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
merakla, “ne süresi?" diye atıldı ileri</div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
“doğumdan ölüme: arada geçen süre!”<br />
dediler</div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
(<b>derken sert bir esinti daha:</b> odanın açık penceresinden tülü aralayıp içeri girdi. önceki esintide savrulacak ne varsa içerde, zaten savrulmuştu. kapanan kitaplarla defterlerin sayfaları hızla okunurcasına açıldı… açıldı… açıldı: derken, tülün aralık yeri, ansızın dışarı savruldu…)</div>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhc_Tqdof-Qzkk8PcSl2NkdbcX9u7sjZwsdzHC-fmlewnrtSrIpCUWIIEIfanVyxq2JKa53JLMTjeYweB45QWqDAVZNC0DlPDhxFcmwcsCND7Y4DgBlYaao0_CqL5_zzZUCinhF9fNgYtN3/s1600/Do%C4%9Fum+G%C3%BCn%C3%BCm++18+A%C4%9Fustos+2013+-+800x600+-+Logistanbul+-2.png" imageanchor="1" rel="lightbox" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" target="_blank" title="60+1 Şimdi! | Doğum Günüm II | 18 08 2013"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhc_Tqdof-Qzkk8PcSl2NkdbcX9u7sjZwsdzHC-fmlewnrtSrIpCUWIIEIfanVyxq2JKa53JLMTjeYweB45QWqDAVZNC0DlPDhxFcmwcsCND7Y4DgBlYaao0_CqL5_zzZUCinhF9fNgYtN3/s300-o/Do%C4%9Fum+G%C3%BCn%C3%BCm++18+A%C4%9Fustos+2013+-+800x600+-+Logistanbul+-2.png" xheight="140" xwidth="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">“araya bir nesne koyup dolaylıca bakmaktı, olup bitenlere” diyecekti…</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: center;">
{ şimdi şu şu sarı <i><span style="color: yellow;">SarıDefter</span></i>'in <u>son sayfa</u>sı<b>…</b> şimdi şu lodosa tutulmuş sandal… şimdi şu yamaçta asılı duran kaya… şimdi şu dalda salınan kızıl elma… şimdi şu süzülüp duran beyaz martı… şimdi şu kanat çırpıp yükselen serçe… şimdi şu çınar dibinde saklanan kedi… şimdi şu sağdaki altmışlık çınar… şimdi şu son hızla giden otomobil… şimdi şu… <i><b><span style="color: red;">şimdi!</span></b></i> }</div>
<br />
<br />
<br />Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-63564589279685186972013-05-12T13:59:00.002+03:002014-10-12T00:31:21.693+03:00Anneler Günü | Mother's Day 2013<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMTn7uvChDtGBNAXoLpvt-ln3hsAg71UN1hBQxm1lgRUhDSnuPFQ_gnyOLx4oW3bVE758yjUVowyGUDEmraiUS5_OTmGL2PZI6dvp0WAaZWroG_Il9S-r0FPJ7A7FjHZkIzoT2BKE5Iiik/s1600/D%C3%BCnya+Anneler+G%C3%BCn%C3%BC+2013.png" imageanchor="1" rel="lightbox" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank" title="Anneler Günü | Mother's Day | 12 05 2013"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMTn7uvChDtGBNAXoLpvt-ln3hsAg71UN1hBQxm1lgRUhDSnuPFQ_gnyOLx4oW3bVE758yjUVowyGUDEmraiUS5_OTmGL2PZI6dvp0WAaZWroG_Il9S-r0FPJ7A7FjHZkIzoT2BKE5Iiik/s300-c/D%C3%BCnya+Anneler+G%C3%BCn%C3%BC+2013.png" Xheight="240" Xwidth="320" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: center;">
Anneler Günü | Mother's Day 2013</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<b><span style="font-weight: normal;"><br />... </span><span style="font-size: large;"><u><span style="font-weight: normal;">Kutlu Olsun</span></u></span><span style="font-weight: normal;"> ...</span></b></div>
Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-63933729804905869822013-03-08T22:52:00.000+02:002013-08-19T10:21:08.896+03:00Dünya Kadınlar Günü<br />
<center>
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="240" src="http://www.youtube.com/embed/nUDIoN-_Hxs?rel=0" width="320"></iframe>
</center>
<div style="text-align: center;">
Batı Resim Sanatında 500 Yıl Öncesinden Bugüne Kadın Portreleri</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjc7i9S0SsDrD0Qte0t9lGaM498mXAs75RBBew3_W3XMlnPGMi3HmBxqtfaqcaP5DV39A0TcHV2cBgX1n_OnDJj2FVRvTLK_yWd4v8_3E85RW4rKsSLIMOUhGWFWHvsXBqhyAcMKxhNYZCB/s1600/8+Mart+2013+-+Kad%C4%B1nlar+G%C3%BCn%C3%BC-3.png" imageanchor="1" rel="lightbox" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;" title="Dünya Kadınlar Günü - 08 Mart 2013"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjc7i9S0SsDrD0Qte0t9lGaM498mXAs75RBBew3_W3XMlnPGMi3HmBxqtfaqcaP5DV39A0TcHV2cBgX1n_OnDJj2FVRvTLK_yWd4v8_3E85RW4rKsSLIMOUhGWFWHvsXBqhyAcMKxhNYZCB/s320/8+Mart+2013+-+Kad%C4%B1nlar+G%C3%BCn%C3%BC-3.png" title="Dünya Kadınlar Günü - 08 Mart 2013" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<br />
<b>... Dünya Kadınlar Günü : Kutlu Olsun ...</b></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<center>
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="240" src="http://www.youtube.com/embed/V8wTu5JW7_I?rel=0" width="320"></iframe>
</center>
<div style="text-align: center;">
Modern Resim Sanatı - Hintli Kadın Portreleri
</div>
Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-72014285770999785102013-01-01T05:29:00.000+02:002013-01-02T05:51:16.191+02:00Kırılana Kadar<div style="text-align: center;">
<br />
<br />
<i><span style="color: #93c47d;"><span style="font-size: large;">kırılana kadar bir kalbin olduğunu bile unutmuştun belki...</span></span></i><br />
<i><span style="font-size: large;">zaman akıp gidiyordu unutmak kolaydı, hele kendini unutmak.<span style="font-size: large;"><span style="color: #c0c0ff;"><b><br /></b></span></span></span></i><br />
<i><span style="font-size: large;">hatırlaman için kırılman gerekliymiş</span></i><br />
<div style="text-align: center;">
<i><span style="font-size: large;">bulutlar beyaz</span></i><br />
<i><span style="font-size: large;">yıldızlar parlakmış</span></i><br />
<i><span style="font-size: large;">sen yalnız.</span></i></div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUCh4uicRKbNrA6rG9NvtbYE8My0pubIvRVpp5Ypf4Ad6_BK6HrIcg6BQqjPnxXw3yQOS659Z4t59GS-nuNbktnT8t3cbznDOT8iTYeVMZLOOVAFTVLeEUojRBkzbeQrcXo9yQ8VstgmDb/s1600/K%C4%B1r%C4%B1lana+Kadar+-+Logistanbul.png" imageanchor="1" rel="lightbox" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" title="Kırılana Kadar"><img border="0" height="253" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUCh4uicRKbNrA6rG9NvtbYE8My0pubIvRVpp5Ypf4Ad6_BK6HrIcg6BQqjPnxXw3yQOS659Z4t59GS-nuNbktnT8t3cbznDOT8iTYeVMZLOOVAFTVLeEUojRBkzbeQrcXo9yQ8VstgmDb/s1600/K%C4%B1r%C4%B1lana+Kadar+-+Logistanbul.png" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><br /></td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: center;">
<div style="font-weight: bold; text-align: center;">
<span style="font-size: 78%;"><span style="color: #c0c0ff;">Şiir & Fotoğraf | Güvez © 12/2012</span></span></div>
<div style="text-align: center;">
<b><span style="color: #c0c0ff;">KIRILANA KADAR</span></b></div>
<div class="sayfalar">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVtJmob2fva7zMuj4k2FMEi9z7er7c8fck92DE7SvbAJ6MJuEYVXtsLVJcj29tcUIY1hbC67KSWbpHGsJ_sqQYelw47K_OsjGmJ-vu8CXanO8xmrnTcvMzA79kpNBwtoWNMXjCARWeDdLL/s1600/-g%C3%BCvez.png" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5513876811041086562" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVtJmob2fva7zMuj4k2FMEi9z7er7c8fck92DE7SvbAJ6MJuEYVXtsLVJcj29tcUIY1hbC67KSWbpHGsJ_sqQYelw47K_OsjGmJ-vu8CXanO8xmrnTcvMzA79kpNBwtoWNMXjCARWeDdLL/s1600/-g%C3%BCvez.png" style="cursor: pointer; display: block; height: 100px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 100px;" /></a></div>
</div>
Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-54817544581278477822012-11-25T11:46:00.003+02:002012-12-29T04:24:15.332+02:00Güzelleme | Bahr-ı Tahvîl<div style="text-align: center;">
“<i><b>an ol günü ki âhir olup nev-bahâr-ı ömr<br />berg-i hazâna dönse gerek rûy-i lâle-reng</b></i>”<br />
<b><span style="font-size: x-small;"><span style="font-size: x-small;">--</span> "Mersiye-i Hz. Sultan Süleyman Hân”, Fuzulî --</span></b></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgovzDGEiYKtixh6OWmSuT8pq8iR2a8BPAeGU_HLMW6Pt3W-uPzPwyVMhY62yze_sLZRArBsMEN1-zeiZ7PoUU3BeYaOUr27Rb0G5sIxSoARGHPcSf_Q0miJUkSh2h6k16RekmOHlou7vxH/s1600/Bahr-%25C4%25B1+Tahvil+-+M%25C4%25B1sra-%25C4%25B1+Evvel+-+Birinci+Dize+-+Logistanbul.png" imageanchor="1" rel="lightbox" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;" target="_blank" title="Ey gülistân-ı letâfetde hezâr işve vü nâz ile yetişmiş gül-i ranâ..."><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgovzDGEiYKtixh6OWmSuT8pq8iR2a8BPAeGU_HLMW6Pt3W-uPzPwyVMhY62yze_sLZRArBsMEN1-zeiZ7PoUU3BeYaOUr27Rb0G5sIxSoARGHPcSf_Q0miJUkSh2h6k16RekmOHlou7vxH/s1600/Bahr-%25C4%25B1+Tahvil+-+M%25C4%25B1sra-%25C4%25B1+Evvel+-+Birinci+Dize+-+Logistanbul.png" width="300" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: x-small;"><b>Mısra-ı Evvel </b></span><span style="font-size: x-small;"><b>| Bir<span style="font-size: x-small;">inci Dize</span></b></span><i><span style="font-size: x-small;"><b><br /></b></span></i></td></tr>
</tbody></table>
<i><b><span style="color: magenta;">Ey gülistân-ı letâfetde hezâr işve vü nâz ile yetişmiş gül-i
ranâ </span></b>sana gûyâ ki edip müşgî-sehâb u mey-i gülgûn u gül-âbı dahi bârân edip
enfâs-ı Mesîhâ'yı nesîm eyleyip envâ-ı nezâketle tarâvetle verip perveriş etmişler
o ruhsâreyi yüz reng-i bahârân ile bin gonce-i handâna mukattar kılıp el-hak bir
aceb sûrete koymuş seni nakkâş-ı ezel kim ne gelür misli ne gelmek mutasavver
görinür böyle bahâ ile bu hüsn ile yaraşmaz sana kim âşık-ı şûrîde-i bî-tâbını
mahzûn edesin nâle vü âh ile ciger-hûn edesin yâ bu mudur kâide-i şehr-i
mahabbet bu mudur tarz-ı meveddet tutalım böyle imiş farz mı ol kâideyi
eylemek icrâ ne olurmuş bir iki gün dahi terk eyleyip ol resm-i cefâyı donadıp
bezm-i safâya oturup meclise begler gibi sen nûş-ı şarâb eylesen 'uşşâk terâne
ile dil ü sînesine nây u rebâb eylese kim men ede hâşâ...</i><br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjILz1S3Yv_sxo_r6hdi078yHmb7CvLQLeFJLyI48QgEJI7iBMkNp118AN_8NSGGA6myPvfa68Hr2CuLJZOfasZ-iuJx5u2Aq4zv-gPQOKWfTE6ZXRH4-059KOitzjL5oiXV_O47vWP_pIy/s1600/Bahr-%C4%B1+Tahvil+-+M%C4%B1sra-%C4%B1+Sani+-+%C4%B0kinci+Dize+-+Logistanbul.png" imageanchor="1" rel="lightbox" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" title="Ser-te-ser milk-i cihân berg-i benefşeyle..."><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjILz1S3Yv_sxo_r6hdi078yHmb7CvLQLeFJLyI48QgEJI7iBMkNp118AN_8NSGGA6myPvfa68Hr2CuLJZOfasZ-iuJx5u2Aq4zv-gPQOKWfTE6ZXRH4-059KOitzjL5oiXV_O47vWP_pIy/s1600/Bahr-%C4%B1+Tahvil+-+M%C4%B1sra-%C4%B1+Sani+-+%C4%B0kinci+Dize+-+Logistanbul.png" width="300" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: x-small;"><b>Mısra-ı Sani | İkinci Dize</b><i><b><br /></b></i></span></td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<i><b><span style="color: magenta;">Ser-te-ser milk-i cihân berg-i benefşeyle gül ü gonca vü lâleyle dolup gülşen-i firdevs ile hem-reng olup elvân-ı şükûfe ile müzeyyen oluyor</span></b> sen dah<b>i</b> envâ-ı küşâyişler ile nâdire cünbişler ile gelsen elin boynuma salsan beni alsan da berâberce açılsak çemene bakışuban hande-i nâz ile biraz serve biraz dahi gülüşsek semene yohsa olmuş mu degül memleket-i nâzda bu lutf u nevâziş bu inâyet güzelim belki budur tavr-ı pesendîde-i hûbân ki alup
âşıkı tenhâca fakat bir iki mutrible gehî kendisi sâkî vü gehî mutribi sâkî ederek gül gibi handân olarak açılarak haste-i hicrânını ihsân-ı firâvânla ihyâ ede tekrâr dirildip yine öldürmek için tâzece cân-bahşına îmâ ede yanî ki biraz lutf u biraz cevr ise de cânib-i insâfa gide etmeye yek-bâre sitem resmini icrâ…</i><br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvz-nWohLiG8koRpaQBA4CjLaHLac8v7cUnXzUUlnao95R9hcBztegaVxn6bgx-3xY8t-g_D9aUFtiGnl6Otboe25mUfoBB0-p2wcszvWEVkMM6qL5WIySuXCyk9jo-OQBgzNQlwTUCupB/s1600/Bahr-%C4%B1+Tahvil+-+M%C4%B1sra-%C4%B1+Salis+-+%C3%9C%C3%A7%C3%BCnc%C3%BC+Dize+-+Logistanbul.png" imageanchor="1" rel="lightbox" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" title="Gel ey mâh-ı siyeh-perçem ü gül-fem..."><img border="0" height="258" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvz-nWohLiG8koRpaQBA4CjLaHLac8v7cUnXzUUlnao95R9hcBztegaVxn6bgx-3xY8t-g_D9aUFtiGnl6Otboe25mUfoBB0-p2wcszvWEVkMM6qL5WIySuXCyk9jo-OQBgzNQlwTUCupB/s1600/Bahr-%C4%B1+Tahvil+-+M%C4%B1sra-%C4%B1+Salis+-+%C3%9C%C3%A7%C3%BCnc%C3%BC+Dize+-+Logistanbul.png" width="300" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><b>Mısra-ı Salis <span style="font-size: x-small;">| Üçüncü Dize</span></b></td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<i><b><span style="color: magenta;">Gele ey mâh-ı siyeh-perçem ü gül-fem bu gece seyr ü temâşâya çıkup cilve-i meh-tâb ile deryâda biraz âlem-i âb eylesek olmaz mı</span></b> ki envâr-ı ziyâsıyla kamer mevclerin her birini sîm servler gibi tezyîn edip aksiyle nücûmın dahi kandîl-i dırahşân ile ir bezm-i çerâgân-ı bezm-i dîgergûn görünmiş ki şebistân-ı cihân böyle münevver geceyi böyle safâ bahri ki ru'yâda bile gördügü yokdur ki ser-â-ser çemen üşküfeleri gelmiş o deryâda habâb olmuş o gird-âbların her biri bir havz-ı pür-âb olmuş aceb tarz-ı pesendîdesi var sûret-i nâ-dîdesi var gûyâ sana kâse-i billûr-ı sipihrin içi şîr ile leb-â-leb de egilmiş de zemîn üzre dökülmüş tagılup lü'lü'-i şehvârları târ-ı şuâ ile nücûmun yine tekrâr dizilmiş nazar erbâbına olmuş heme yağma…</i><br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6Gmta_wFEDe7o5zNyLpzW7969g9yw_zeBxHRz7NiLbC6P3ahEoDGbVsuumi1FUAQR34cKr0at15esbJYAxUtvILMT-INHdmPM8_bAgOPx82hER1wdlutAB8giJ83qKwJSWFxgkIN9Eh0b/s1600/Bahr-%C4%B1+Tahvil+-+M%C4%B1sra-%C4%B1+Rabi+-+D%C3%B6rd%C3%BCnc%C3%BC+Dize+-+Logistanbul.png" imageanchor="1" rel="lightbox" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" title="Güzelim âşıka cevr etme cefâ meşrebine gitme amân haste-i hicrânını incitme..."><img border="0" height="269" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6Gmta_wFEDe7o5zNyLpzW7969g9yw_zeBxHRz7NiLbC6P3ahEoDGbVsuumi1FUAQR34cKr0at15esbJYAxUtvILMT-INHdmPM8_bAgOPx82hER1wdlutAB8giJ83qKwJSWFxgkIN9Eh0b/s1600/Bahr-%C4%B1+Tahvil+-+M%C4%B1sra-%C4%B1+Rabi+-+D%C3%B6rd%C3%BCnc%C3%BC+Dize+-+Logistanbul.png" width="300" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><b>Mısra-ı Rabi | Dördüncü Dize</b></td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<i><span style="color: magenta;"><b>Güzelim âşıka cevr etme cefâ meşrebine gitme amân haste-i hicrânını incitme</b></span> ki bir gün ola sen dahi düşüp aşkına senden beterin zülfüne ber-dâr olasın mihnet ü endûha haber-dâr olasın âh u figânıyla yanıp yakılasın gül-ruhunun şulesine âlemi şeydâ kılasın sonra nedâmetlerini kimseye izhâr edemezsin ki sen uşşâkına rahm etmedigin lutf u vefâ meslegine gitmedigindir ki gelip yoluna bu dâme tutuldun deyü envâ-ı melâmetler edip birbirine halk işâretler edip âşıka rahm etmeyenin hâli budur zübde-i âmâli budur öyle gerekdir deyip ol hüsnüne dil bagladıgın kâfiri tahrîk ederek bir bir ederler sana tevbîh o zamân sen diyesin kim bu sözleri hep söyledi dîvâne kıyâs eyledi kim Gâlib-i şeydâ…</i><br />
<br />
<div br="br" style="line-height: 12px; padding: 0pt;">
</div>
</div>
<div style="line-height: 10px; padding: 0pt; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: x-small;"><span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;">[</span></span></span><span style="color: orange;"><span style="font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: x-small;"><span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;">Açıklama:</span></span></span></span><span style="font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: x-small;"><span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"> Birkaç kez okunduğunda, çok zengin bir düş gücü ve aşırı incelikli bir anlatımı var bu dizelerin. Dilinin günümüz Türkçesinden epey uzak olması ve içerdiği Arapça ve Farsça ağdalı tamlamalar bir yana, şiirsever ya da şiir yazar herkesi epeyce düşündürecektir sanıyorum bu dizeler.
Değişik imge ve söyleyişlerle divan şiirine yeni bir hava getirmiş olan, Osmanlı divan şairi Şeyh Galib'in (1758-1799) dört uzun dizeden oluşan bu düzyazı şiir türünün adı Bahr-ı Tahvîl'dir. Bu türe, belki "Nehir Dize/Şiir" diyebiliriz. Okurların bileceği gibi, mesnevi türündeki 2041 beyitten oluşan <i>Hüsn ü Aşk</i> da Galib'indir.<br /><span style="color: orange;">Şunu da anımsatmak</span><span style="font-size: x-small;"><span style="color: orange;">ta yarar var:</span> Fotoğraflar üzerine "tık"ladığınızda, onları daha gösterişli biçimiyle izleyebilirsiniz.</span>] </span></span></span></b><br />
<b><span style="font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: x-small;"><span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"></span></span></span></b></div>
Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-68977153081070804762012-10-28T20:46:00.001+02:002012-12-29T05:45:24.627+02:00aN & Nokta<br />
<div style="text-align: center;">
<b><span style="color: magenta;">bir</span> <span style="font-family: Times,"Times New Roman",serif;"><span style="color: red;"><span style="font-size: large;"><span style="font-size: large;">AN</span></span></span></span> <span style="color: magenta;">gelmeli</span></b></div>
<div style="text-align: center;">
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgX2i2UflRbPGdqRD9LNHGaz9nsh-L1t0zyJo09XY2qSUnAfKOETcQfLCv2z3XFzW8jA3NQYtgwbvf07gLXDWcmFVx_S9i_T7KUGv_uUAHjVgIfy2be4jZ9UImuKGEK80x1kklXT9Rr9sS/s1600/An+ve+Nokta+-+1.png" rel="lightbox[an]" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;" title="an&nokta"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgX2i2UflRbPGdqRD9LNHGaz9nsh-L1t0zyJo09XY2qSUnAfKOETcQfLCv2z3XFzW8jA3NQYtgwbvf07gLXDWcmFVx_S9i_T7KUGv_uUAHjVgIfy2be4jZ9UImuKGEK80x1kklXT9Rr9sS/s1600/An+ve+Nokta+-+1.png" width="300" /></a></div>
<br />
<span style="color: magenta;"><b>titremeli yüreğim</b></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: magenta;"><b>// sesini //</b></span><br />
<span style="color: magenta;"><b>duyduğu zaman</b></span></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: magenta;">♥ ☼ ♥<span style="color: black; font-size: small;"><br /></span><span style="color: black;"><br /></span></span></div>
<div style="text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: center;">
öyle yarım // düşler // düşünceler</div>
<div style="text-align: center;">
yalan // seni //<br />
düşünmeden edememler</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
öyle mahçup // eski // sevdalar<br />
yeniyetme // yarım //<br />
yalanların</div>
<div style="text-align: center;">
gölgesinde<br />
<br />
öyle hüzünlü</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
<div style="text-align: center;">
<span style="color: magenta;">♥ ☼ ♥<span style="color: black;"><br /></span></span></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifgemVR5vHAfR_g0rpV9R0zsUz0ZNgAtIJbRcos09PaNQllbDobPHhnq-bO5HGVmYgg9Xm-Gym73caej-t50K33kyESAZLTx1PiMClIDQZ0FBO4HPTBt2q3O-6Z0vyKpqF7UUPkPoOMDBQ/s1600/An+ve+Nokta+-+2.png" rel="lightbox[an]" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;" title="an&nokta"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifgemVR5vHAfR_g0rpV9R0zsUz0ZNgAtIJbRcos09PaNQllbDobPHhnq-bO5HGVmYgg9Xm-Gym73caej-t50K33kyESAZLTx1PiMClIDQZ0FBO4HPTBt2q3O-6Z0vyKpqF7UUPkPoOMDBQ/s1600/An+ve+Nokta+-+2.png" width="300" /></a></div>
<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
hangi vakit düşünsem </div>
</div>
<div style="text-align: center;">
// seni //</div>
<div style="text-align: center;">
düşümde seviyorum</div>
<div style="text-align: center;">
<br />
yıllara şahit olamadık<br />
// beraber //</div>
<div style="text-align: center;">
<br />
yaşıyorsun ya<br />
şükrediyorum</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: magenta;">♥ ☼ ♥<span style="color: black;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span></span></div>
<br />
<br />
<b><span style="font-family: Times,"Times New Roman",serif;"><span style="color: red;"><span style="font-size: large;">N</span></span></span></b><span style="color: red;"><span style="font-size: large;"><b><span style="font-family: Times,"Times New Roman",serif;"><span style="font-size: large;"><span style="font-size: small;"><span style="color: red;">●</span></span>KT</span>A</span></b> </span></span><span style="color: magenta;"><span style="color: black;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2_WUZDW0puTkI8DfO0K7_Bjd5ez3r8UUIrO-lcyV6D2jONNbPOAaJEw-5C5EIv1mwvlf6_7hjuVHJApBJpk2N4_69KSnbH06JMAS5JJGX6fpNgoAE6d1nWQEh00BLI6cDyAC2denEsJEJ/s1600/An+ve+Nokta+-+3.png" rel="lightbox[an]" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;" title="an&nokta"><img border="0" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2_WUZDW0puTkI8DfO0K7_Bjd5ez3r8UUIrO-lcyV6D2jONNbPOAaJEw-5C5EIv1mwvlf6_7hjuVHJApBJpk2N4_69KSnbH06JMAS5JJGX6fpNgoAE6d1nWQEh00BLI6cDyAC2denEsJEJ/s1600/An+ve+Nokta+-+3.png" width="300" /></a></div>
<div style="text-align: left;">
<br />
<div style="text-align: center;">
karanlık</div>
</div>
<div style="text-align: center;">
küçücük</div>
<div style="text-align: center;">
sessiz<span style="font-size: small;"> </span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: small;">bir</span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: small;"><span style="color: red;">●</span></span></div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div>
<br /></div>
<div>
bitti mi şimdi</div>
<div>
cümle<span style="font-size: large;"> <i><span style="font-size: small;">?</span></i></span></div>
<div>
oysa biz seninle</div>
<div>
<br /></div>
<div>
daha neler</div>
<div>
yaşayacaktık</div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
karanlık<br />
donuk<br />
soğuk </div>
<div style="text-align: center;">
bir<br />
<span style="color: red;">●</span></div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
bitti mi şimdi</div>
<div style="text-align: center;">
diyeceklerin<span style="font-size: small;"><span style="font-size: small;"><b> </b></span><i>?</i></span></div>
<div style="text-align: center;">
oysa biz seninle</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
daha neler</div>
<div style="text-align: center;">
konuşacaktık</div>
<span style="color: red;"><br />●</span><span style="color: red;"> ●</span><span style="color: red;"><span style="color: red;"><br />●</span><span style="color: red;"><br /></span> </span></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<b><span style="font-size: x-small;">"An" ve "Nokta" | SekizinciRengim | 28 Ekim 2012 | 14:59</span></b></div>
Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-83250448452051859532012-08-18T15:00:00.008+03:002014-10-11T08:46:32.789+03:00Doğum Günümüz: 60 + 1<div align="center">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqFWArdRy1p8piBmnTe3trzjaZZdIkZXPp7H0mLdTG95pVH0C72DHyH4hDOsMmMY0sZubaz81BfCyr6K0qdy8Zkrr36bJ5NYu-T6aX7I_THItUNf3hn4yMXxG-3S0Ci3cEkG-ZkFwysu_q/s1600/B%25C4%25B1d%25C4%25B1k-Birinde.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqFWArdRy1p8piBmnTe3trzjaZZdIkZXPp7H0mLdTG95pVH0C72DHyH4hDOsMmMY0sZubaz81BfCyr6K0qdy8Zkrr36bJ5NYu-T6aX7I_THItUNf3hn4yMXxG-3S0Ci3cEkG-ZkFwysu_q/s400/B%25C4%25B1d%25C4%25B1k-Birinde.png" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5778353523406750530" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 240px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 320px;" /></a><b><span style="font-size: 85%;">bugün: ben tam 1'imdeyim, o tam 60'ında...</span></b></div>
<br />
<div align="center">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbna9qekQK80KbU6C5PXJ_df4jLcOIMRFXLh37L4SNnJmy4-Gku48a5hZxbiyGLlF0qYkjnSZCEe0JPAM8vcAAcu121EmRy5eTR3v5oO2qRvZtOK93dl1iEZzHKKZgeLw40WS8q_RPAilx/s1600/%25C3%2596mer-Altm%25C4%25B1%25C5%259F%25C4%25B1nda.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbna9qekQK80KbU6C5PXJ_df4jLcOIMRFXLh37L4SNnJmy4-Gku48a5hZxbiyGLlF0qYkjnSZCEe0JPAM8vcAAcu121EmRy5eTR3v5oO2qRvZtOK93dl1iEZzHKKZgeLw40WS8q_RPAilx/s400/%25C3%2596mer-Altm%25C4%25B1%25C5%259F%25C4%25B1nda.png" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5778353533530702770" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 240px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 320px;" /></a><b><span style="font-size: 85%;">[ben tam 60'ımdayım, o tam 1'inde..]</span></b></div>
<br />
<div align="center">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKetNUlJ3gK9QCYUCBW9sFCsYUZbELr9zsf0kXrEAfTFM4E3K3Ccfh4fB1ywAELEf0eqwQ006g9AINu9oDM3vUx6bLFdojsxHD0YiFxlpM5wwjomOo_2lk9dDssJ-iOLVD6xLlmsDWAqDe/s1600/%25C3%2596mer+-+Leibniz+Kitab%25C4%25B1.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKetNUlJ3gK9QCYUCBW9sFCsYUZbELr9zsf0kXrEAfTFM4E3K3Ccfh4fB1ywAELEf0eqwQ006g9AINu9oDM3vUx6bLFdojsxHD0YiFxlpM5wwjomOo_2lk9dDssJ-iOLVD6xLlmsDWAqDe/s400/%25C3%2596mer+-+Leibniz+Kitab%25C4%25B1.png" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5778353559762242866" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 240px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 320px;" /></a><b><span style="font-size: 85%;">elindeki Leibniz Kitabının"son okuma"sıyla uğraştığı günlerdi..</span></b><span style="font-size: 85%;"><b>.</b></span></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDFlD_VDPZf5My4RFyLmRiLwZVS840Wq4k88MiG72O8PgasdScaiSauRipbtFGQ-b5Gw5F1NbEjJL0Zi1kHTTHV-gMMKMxiNRdJGON22YEiT7gwdfEfKl9C1YcWgxQjXiK9xgyq8nDAFbj/s1600/B%25C4%25B1d%25C4%25B1k+-+Gel+Dedi.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDFlD_VDPZf5My4RFyLmRiLwZVS840Wq4k88MiG72O8PgasdScaiSauRipbtFGQ-b5Gw5F1NbEjJL0Zi1kHTTHV-gMMKMxiNRdJGON22YEiT7gwdfEfKl9C1YcWgxQjXiK9xgyq8nDAFbj/s400/B%25C4%25B1d%25C4%25B1k+-+Gel+Dedi.png" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5778353546646236402" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 240px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 320px;" /></a><br />
<div align="center">
<b>gel, dedi, birlikte taşıyalım, dedi.<br />taşıyabildiğim kadarını, dedim.<br />taşıyabildiğin kadarını dedim, dedi.</b><br />
<a name='more'></a><b><br />gidiyorsun, gitme, burada ol dedim, dedi.<br />uzağa gitme dedim dedi, diyor.<br />gitmiyorum, kalıyorum, dedim.<br /><br />uyku dinlendirir dedi, dedim.<br />uyku siler diyor dedi, dedim.<br />sonuna kadar dinlerim, dedim dedi diyor.<br /><br />açıyor dedim, kapıyı dedim,<br />bana dedim, doğru dedim,<br />oradan dedim, gözüküyor dedim, gelen dedim.<br /><br />kapıyor diyor bana, dedi.<br />ben açacağım, sen üzülme dedim, dedi.<br /><br />adalet Romeo!</b></div>
<div align="center">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNYinEnaa_Ep13PCoHE1w64r2-JJRH0-pDH9DQW98RoFzJBbnGNNgMrZbusY7RSwMXFdnfOmK2IVe6Yg9F-buB6zOAtMhTdt4Fai6lv4Ox0klLtSp_PiQfrkE5guVdB9uwiKZQU7TTRShs/s1600/B%25C4%25B1d%25C4%25B1k-+Gidiyorsun+-+Gitme+Dedi.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNYinEnaa_Ep13PCoHE1w64r2-JJRH0-pDH9DQW98RoFzJBbnGNNgMrZbusY7RSwMXFdnfOmK2IVe6Yg9F-buB6zOAtMhTdt4Fai6lv4Ox0klLtSp_PiQfrkE5guVdB9uwiKZQU7TTRShs/s400/B%25C4%25B1d%25C4%25B1k-+Gidiyorsun+-+Gitme+Dedi.png" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5778353857318660370" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 240px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 320px;" /></a></div>
<div align="center">
<b>adalet, Romeo'm!</b></div>
<div align="center">
</div>
<div align="center">
<b><span style="font-size: 78%;">{Şiir: "Uyanma Saati",<i></i> Ahmet Güntan, <i>Romeo ve Romeo</i>, s. 22, YKY-Nisan 1995}</span></b><br />
<b><span style="font-size: 78%;"><br /></span></b>
<br />
<div align="center">
<b><span style="color: red; font-size: 100%;">Üç Özel Teşekkür...</span></b><br />
<br />
<b><span style="font-size: 78%;">Güntan'a ve YKY'ye, ikimizden sonsuz teşekkürler.</span></b><br />
<b><span style="font-size: 78%;">Bu Doğum Günümüzü, bir gün öncesinden gelip, 17 Ağustos'ta başlatan (beni besleyip büyütüp bugüne getiren) sahibime ve (gülücükler atarak bizi ve evimizi şenlendiren) bebeciğine, yine ikimizden, binlerce teşekkür. <i> </i></span></b></div>
</div>
<div align="center">
<span style="font-size: 85%;"><span style="font-size: 78%;"><b>Telefonla yine bir gün öncesinden arayıp, doğum günümüzü kutlayan İnci Hanım'a çok çok teşekkürler...</b></span></span></div>
Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-73025415043337851612012-07-20T06:17:00.096+03:002012-11-12T20:47:04.653+02:00Aşk Olsun! | "Aşk" ve Felsefe<div align="center">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLusYxDkOQ7f3Waq7O4b2QwqkZRpr1TJMRM_fhILocKvd3wZghTqrEoiI-lr6dfHHyEwjo6Rg-t_AxvzuKdeud9H1LN3QandZpc6sLsPMBM3z_37_sGje5nQZYSrmZoDijNly4RCP94Pis/s1600/A%25C5%259Fk+ve+Felsefe.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5767088469667589890" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLusYxDkOQ7f3Waq7O4b2QwqkZRpr1TJMRM_fhILocKvd3wZghTqrEoiI-lr6dfHHyEwjo6Rg-t_AxvzuKdeud9H1LN3QandZpc6sLsPMBM3z_37_sGje5nQZYSrmZoDijNly4RCP94Pis/s1600/A%25C5%259Fk+ve+Felsefe.png" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 240px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 320px;" /></a><i><b>açtık mıydı hele bir | son vitesi,</b></i></div>
<div align="center">
<b><i>adedi devir... | motorun sesi...<br /><br />uuuuuuuy! çocuklar kim bilir<br />ne harikuladedir | 160 kilometre giderken öpüşmesi...</i></b><span style="font-size: 78%;"><br />[Nâzım Hikmet | "Nikbinlik" | 1930]</span></div>
<div align="justify">
<br />
<b>Anlam Adacıkları...</b> Bundan önceki <a href="http://logistanbul.blogspot.com/2012/07/felsefe-ve-ask.html">"Felsefe ve 'Aşk'"</a> başlıklı yazımda, günü ve saati yaklaşan "Felsefe Akşamları İstanbul'da Bir Başkadır" adlı etkinlikten ve bu etkinliğin konuşmacısı Dr. Ufuk Yaltıraklı'dan söz etmiştim. O yazımla, bir bakıma bu etkinliğe "son çağrı" çizgisinde öznel bir katkı sağlamaya çalışmıştım.<br />
<br />
Konuşmacı Yaltıraklı'nın yakın geçmişte, kendisiyle yapılan bir söyleşiye eriştim internet'te. "Önceki Yüzyıllarda Herkesin Hedefi Vardı. Bugün İnsanlarda Hedef Kalmadı" başlıklı bu söyleşide şöyle diyordu Yaltıraklı: "<i>Felsefe yanıt vermez, soru sorar. Biz de öyle yapıyoruz.</i>"<br />
Bu söyleşide kullandığı "anlam adacıkları" kavramı özellikle dikkatimi çekti benim.<br />
"<i>Az da olsa, mutlu olmaları için insanlar, o 'anlam adacıkları'nı yakalamaya çalışmalı. Öznel dünyalarını geliştirmek isteyenler çok okumalı, yazmalıdırlar. ... Düşünmek de lazım: kendimizi düşünmekle başlayabiliriz söz gelimi.</i>"<br />
<br />
<div align="center">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIaDg16TmETBu0byrT4ERRVn9LNeW8ggXCP9EO3w3g7tWvA01QjF3F0TB1WrEnXqTOxOrTSqxe-2mw0fsUqjmOuO5m6EH4A9MhnBsnaYv8BHTqMb-Ia56w2t2hsS3GpSLWpDeaYTCoEWRd/s1600/%25C4%25B0stanbul+Felsefe+Ak%25C5%259Famlar%25C4%25B1+-+Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+3+-+14+Temmuz+2012.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5767404918033731282" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIaDg16TmETBu0byrT4ERRVn9LNeW8ggXCP9EO3w3g7tWvA01QjF3F0TB1WrEnXqTOxOrTSqxe-2mw0fsUqjmOuO5m6EH4A9MhnBsnaYv8BHTqMb-Ia56w2t2hsS3GpSLWpDeaYTCoEWRd/s1600/%25C4%25B0stanbul+Felsefe+Ak%25C5%259Famlar%25C4%25B1+-+Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+3+-+14+Temmuz+2012.png" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 240px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 320px;" /></a></div>
<div align="center">
<span style="font-size: 85%;">"Felsefe ve Aşk" | Konuşmacı: Dr. Ufuk Yaltıraklı | 14 Temmuz 2012 | Dragos Sahil Sitesi - Havuzbaşı </span></div>
<br />
<a href="http://logistanbul.blogspot.com/"><i><b>Logİstanbul</b></i></a> okurları iyi bilirler: Bu blogun amacı, "İstanbullu olma sorumluluğu"nun yerine getirilip, İstanbul'da yaşarken edinilen her tür kazancın "yazı yoluyla geridönüşümü"nün gerçekleştirilmesi. Yaltıraklı'nın yukarıdaki sözüne kulak verirsek, bu da bir tür "anlam adacığı" sayılabilir. Yarım yüzyıllık bir İstanbullu olarak, nerdeyse her şeyimi burada kazandım; yine nerdeyse yalnızca kazancımın çoğunu değil, çoğu sevdiğimi de bu kentte yitirdim. Sevdim, sevildim; terk ettim, terk edildim...<br />
<br />
<a name='more'></a><br /><br />
Sevmenin yanı sıra "âşık" da olabildim mi; olduysam, "iyi bir âşık"olabildim mi, bundan emin değilim. Şair Nazım Hikmet'in aşk yolculuklarını "izlek" edinerek ya da "eksen" alarak, kendi "âşıklığım"ı ya da "aşk davranışım"ı kurcalayıp irdelemek istemişimdir hep. Bugün bunu deneyeceğim...<br />
İsterseniz sizler de, bu eksende, kendi "aşk davranışlarınız"ı irdeleyip kurcalayabilirsiniz.<br />
Bu kurcalama sırasında, elbette sağlıklı bir "anlam çerçevemiz" olması gerekiyor. Bu çerçeveyi gelin, "Felsefe ve Aşk" konulu konuşmasını dinlediğimiz Dr. Yaltıraklı'dan alalım:<br />
- "Aşkın istediklerini sevgi, sevginin istediklerini aşk istemez..."<br />
- "Aşk risk ister, sevgi risk istemez..."<br />
- "Aşk bağlılık istemez, sevgi bağlılık ister..."<br />
- "Aşk tehlike ister, sevgi tehlike istemez..."<br />
- "Aşk için zaman yoktur; sevgi için zaman çoktur...<br />
- "Nerdeyse aşkın hiç istemediklerini, sevgi fazlasıyla ister... "<br />
<br />
Bu arada, daha önce Logistanbul'da "<a href="http://logistanbul.blogspot.com/2010/09/ask-ne-renktir-nasl-kokar.html">Aşk Ne Rentir, Nasıl Kokar?</a>" başlıklı, "Güvez" imzasıyla yayımlanan yazıyı okumanızda da yarar var. Yazar Güvez'in aşk üzerine değerlendirmelerinin Dr. Yaltıraklı'nın tanımlamalarıyla ne kadar "benzeştiğini" görecek ve belki de çok şaşıracaksınız. Sözünü ettiğim yazıya Güvez'in eklediği "Ayrılıklar Sevdaya Dahil" adlı Attilâ İlhan şiirini de, bence birkaç kez okuyun. O şiirdeki aşka ve âşıklara ilişkin saptamaları da okuduğunuzda, gerçekten şaşıracaksınız.<br />
"Bir daha mı asla!" deyip, yüz kez yüz çevirdiğiniz aşka, yeniden göz kırpacaksınız belki.<br />
Belki de hemen, yine "Bir daha mı asla!" diyeceksiniz ve bunu der demez, omzunuzda "yepyeni, bamb/aşka bir aşk eli"nin dokunuşunu ya da sıcaklığını duyumsayacaksınız...<br />
<br />
<b><i>Şölen</i>'deki Şölen...</b> Bu arada, Azra Erhat'la, çok sevdiği dostu, arkadaşı Sabahattin Eyuboğlu'nun birlikte çevirdikleri <i>Şölen</i> adlı kitaptan alıntılar yapan Yaltıraklı, eski Yunan'da Sokrates, Platon vb düşünürlerin yaşadığı dönemde erkekler arası aşkın çok yaygın olduğunu ve o dönemde ne zaman ve nerede "aşk"tan söz edilse, bundan bu tür "aşk"ın anlaşılması gerektiğini vurguladığını hiç unutmayalım.<br />
Şu da, bu vurgunun vurgusu sayılsa gerektir: Yıllar önce, bir kitabın dipnotunda okumuştum. Diyordu ki bir Yunan düşünür ya da bilge: "Onlar (kadınlar), biliyorlar mı acaba, güzellik ve aşk merdivenindeki yerlerini? Yalnızca onlar mı, bazı erkekler de bilmiyorlar o merdivende kendi yerlerini..." Böyle söylüyordu bu düşünür ve aşkın haz merdiveninin son (en üst) basamağında, erkekler arası aşkın yer aldığını belirtiyordu. Yeter mi bu vurgu? Yetmez diyenler için şunu da söylemeli: Avrupalı bir ruhbilimci, bir tür insan öldürme sanatı olan "savaş"ı, "erkekler arası aşk" olarak tanımlamıştı. N'oldu sonra? Bu ruhbilimcinin düşüncelerini "zararlı" bulan dünya sistemi, onun tüm yazılarını, kitaplarını "hasıraltı" etti.<br />
Yeniden sözünü ettiğimiz konuşmaya döneyim. İlginçtir: Yaltıraklı'nın konuşması bitip, konukların sorularına sıra geldiğinde, konuklardan biri "erkekler arası" ya da "eşcinsel" aşkın "ahlaka mugayir/aykırı" olduğuna, en azından günümüzde böyle görüldüğüne ilişkin bir saptama yapıp, çok önemli bir soru yöneltti: "O dönemde ve sonraki dönemlerdeki birçok dâhinin eşcinsel aşklar yaşamış olmaları şaşırtıyor beni. Şart mıdır, bir dâhi için eşcinsel aşk yaşamak?"<br />
<br />
Dr. Yaltıraklı sorulan soruyu, soranın bakış açısıyla da özdeşleştirerek şöyle dedi: "O döneme, bugünün ya da bu dönemin yargılarıyla ya da anlayışlarıyla yaklaşmayınız. Öyle yaparsanız, bu davranışınız, bugünü bile anlayamadığınızı yansıtır ki, bu aynı zamanda ilerde bugünkü aşkların nasıl değerlendirileceğini bugünden bildiğiniz anlamına gelir: bu da, dönemler, koşullar, anlayışlar ne olursa olsun, sizin kendinizi "tek" bir anlayışa mahkûm etmiş olduğunuzu gösterir."<br />
<br />
Soru yönelten konuk Türkçe konuşuyordu. Bu, askerliğini yapmamış bir gence "kız"ların verilmediği bir ülkede yaşamak anlamına geliyordu. Buradaysa aşk değirmeni, "At, avrat, silah!" atasözü ya da öz sözüyle dönüyordu. "Eş" anlamı taşıyan "avrat" sözcüğü, biri "at" öbürü silah" olmak üzere iki kavga/savaş aracı arasına "hapsedilmişti". Sonra, "gelenekler, görenekler" vardı. Öyle ya, bunlar bir çırpıda nasıl yok sayılırdı? Ayrıca, bunlar yok sayılırsa, "kıyamet alameti" sayılmaz mıydı bu tür yok sayışlar?<br />
Hem yeni kuşaklar "bilinçlendirilmiyor" muydu?. "Ağacı sev, yeşili koru," parolasıyla yalnızca "orman" mı kurtarılmış oluyordu; bu arada "baltalar" da lanetlenmiş olmuyor muydu?<br />
Geleceğin büyükleri olan küçüklerimiz, artık eskisi gibi yalnızca "yakartop", "istop" oynamıyor; "laptop" da oynuyordu: pardon, en ileri araçlarla "eğitim öğretim" görüyordu.<br />
"Yeşilde geç! Kırmızıda dur!"ları, "Sarıda in, muhtıra!"ları ezberlemeyen biri var mıydı içlerinde, yoktu. Burası Ortadoğu'ydu: göbeğiydi dünyanın. Burası en cici bebeğiydi özgür dünyanın.<br />
Ekonomimiz "tıkırındalık"tan gökyüzüne fırlamış, tavan yapmamış mıydı? Refah birikiminin bütün tabana yayılmasına şunun şurasında "bit" kadar bir zaman kalmamış mıydı?<br />
Hem zaten iş çokluğundan, aş bolluğundan, "aşk meşk"e zaman mı kalıyordu ki, şimdi tutup bir de "aşkın felsefesi"ni yapalım? Değil mi ama???<br />
<br />
Bu noktada benim dikkatimi çeken şu olmuştu: nicedir İstanbul'da ulu orta bazı kadınlar öldürülüyordu öz kocaları tarafından. "Acaba," diye düşündüm, "biraz önce sözünü ettiğim ruhbilimcinin sözünü ettiği 'savaş ya da insanı öldürme, erkekler arası aşktır' tanımı, kimsecikler duymadan bizim toplumumuzda 'savaş ya da insanı yok etme, karı koca ya da eşler arası aşk'a mı evrilmişti?"<br />
Yasaların susturamadığı "Aman da gelenek, canım da görenek..." şarkılarına mı evrilmişti acaba, çocukluğumuzun "Lay lay lom"lu, "Her şeyi, insanları, dünyayı sev"li şarkıları?<br />
<br />
Ancak, ister eski dönemlerde, ister yeni dönemde olsun, "savaş ve aşk" ya da"aşk ve ölüm" bu dünyada kol kola geziyordu: bu kesindi. Yoksa, bizim gençlik dönemimizin o yüce -yaratıcı- sloganı "Savaşma, seviş!" parolası da mı benzer yanılsamaların ürünüydü?<br />
Çünkü önce "Hadi sevişip durma, savaş!" deniyor, savaşılıyor; sonra da "Hadi savaşıp durma, seviş!" deniyordu. Yorgun savaşçılar, dinlence yerlerine mi dağıtılıyordu. Olguların zamanı iyice gerildiğinde, nedenlerle sonuçlar birbirine karışıyor, kimin kimden yana, kimin kime karşı olduğu belirsizleş(tiril)iyordu.<br />
<br />
O halde ya biz aşkı bilmiyorduk, tanımıyorduk ya da "aşk" bizim evin önünden hiç mi hiç geçmiyor, geçmek istemiyordu. Bunca karmaşa içinden, aşkı nasıl çekip alabilirdik: onun dili, onun düşü düşünüşü, onun felsefesiyle. Deneyelim, aşk denilen şey nasıl bir şeymiş görelim o zaman...<br />
<br />
<b>Philosophia/Felsefe:</b> Felsefe üzerine şimdiye dek edindiğimiz ve şu an aklımızdan geçen ön bilgilerimizle <i><a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Felsefe">WikiPedia</a>'</i>dan edineceklerimizi birleştirelim. Görelim bakalım ne çıkıyor ortaya.<br />
Yunancada "seviyorum, peşinden koşuyorum, arıyorum" gibi anlamlara gelen <i>phileo</i> ve "bilgi, bilgelik" anlamlarına gelen <i>sophia</i> sözcüklerinden türetilmiş olan felsefe sözcüğü, düşünsel (entelektüel) bağlamda hem bir etkinlik, hem de bir disiplindir.<br />
Temelinde "bilme sevgisi" olan, düşünsel, disiplinli bir etkinliğin, "aşk"a yaklaşımı acaba nasıl olur? Aşka yaklaşım söz konusu olduğunda, felsefe bu temelinden dolayı, bir bakıma kendisini anlatıyor da olacaktır. Aşkı<b>, </b>genellikle "sevgi" kavramı içinde almaya alışkındır çoğumuz. "Sevelim, sevilelim; bu dünya kimseye kalmaz," diyen Yunus Emre'yi anımsayalım. Onun döneminde, bütün insani kavramlar altüst durumdaydı; hiç kimse birbirini dinlemez olmuştu; insanlar üzerinde "kin, nefret" fırtınaları egemendi. Emre, "sevgi"yi ve "sevginin kapsamı"nı yeniden tanımladı. Bir bakıma "yeryüzü"nde tutunamayan "sevgi"yi, engin ve derin sözler ederek "gökyüzüne" -belki de sonsuzluğa- ışınladı. Bedensel sevgi, zihinsel/ruhsal sevgiye dönüştürüldü. Elle tutulan somut sevgi, zihne saklanan soyut/gizemli sevgi oluverdi çıktı.<br />
Bazen "iman" gücüyle, bazen de bu zihinsel dönüşümü "tersinden okumalar"la, sevginin yolculuğu, yeryüzünden gökyüzüne yöneldi... Öyle ya, O'ndan gelen her şey O'na giderdi ve gitmeliydi.<br />
Bunca sayısız nesneyi ve canlı varlığı üzerinde ve içinde barındıran yeryüzüne -bu dünyaya- niçin sığdırılamıyordu sevgi? Yoksa, insan aklı ya da insan zihni, kendi kazdığı kuyuya mı düşmüştü? Öyleydi, evet. Yeryüzündeki her şeyi "sevgiye boğan", aslında "sevgiyle boyayan" insan gerçek "aşk"ın varlığını -onun "kan rengini"- unutmuştu... "Öteki"nden gelenin, mutlaka yine "öteki"ne gitmediği gerçeğini yaşadıkça, belki bir anlamda "kudurmuştu".<br />
"Sev seni seveni, 'hâk ile yeksan' (yer ile bir, yıkılmış) olsa; sevme seni sevmeyeni Mısır'a sultan olsa," biçimindeki atasal özsöz, "torunsallaşıp" çoğumuzun günlük yaşam biçimine dönüştü. İnsan aklı, daha etkin bir "bireysel"liğe doğru mu evriliyordu yoksa, bazılarımız duymadan?<br />
<br />
<b>İyilikte ve Kötülükte Eşitlik...</b> Bu durumda modern akıl ya da zihin, görünmez silgisini eline alıp, şıp diye siliverdi "sevgi" kavramının "aşk"tan yana içeriğini ve iki ölçü tutturuverdi insanın eline: biri "karşılıklılık", öbürü "eşitlik". Öyle bir "yasa"ydı ki ortaya koyduğu, Musa'nın "asa"sı ne oranda etkinse, o da o oranda etkindi. Nuh'un "gemi"si, ne oranda kurtarıcıysa, o da o oranda kurtarıcıydı. Ne bu yeryüzü çölünde yitip gitmek vardı artık, ne de su yüzünde bir başına boğulmak.<br />
İyilikler de, kötülükler de "karşılıklı" olacaktı artık. Yoksa, uluslar/akıllar birleşir ve "uluslarüstü/akıllarüstü akıl" gelir, "eşitlerdi" her şeyi. Öyle olsun, varsın eşitlesindi!<br />
Hepimiz, hep bir ağızdan böyle deyip duruyorduk ki, ansızın bir felsefeci-terapist çıkageldi Berlin'den İstanbul'a: ezberlerimizin tümü bozuldu...<br />
<br />
<b>Bir Anlam Adacığı...</b> 1946'lardı. Afla dışarı çıkacağı söylenen Şair Nâzım'a gelen bir armağan bohçasının içinden bir mektup çıktı. Mektup, gençlik arkadaşı Vâ-Nû'dan'dı: "<i>Münevver harikulade bir hanım. Nasıl temiz, nasıl evcimen, nasıl da güzel... Öylesine sana bağlı, senin kavganın idrakinde. Adını anarken ağzından bir çifte Nâzım çıkıyor ki sorma... Sen de kıymetini takdir etmişsindir Münevver'in. Etmedinse et, e mi?</i>"<br />
<br />
<b>1948'in Ekim aylarıydı...</b> Şair Nâzım, yakın dostu Rasih Güran'ı Bursa'ya çağırarak ona Piraye'den ayrılmak istediğini bildirdi. Durumu açıklayan bir mektup yazarak Piraye'ye vermesini istedi. Piraye'yi çok seven Güran, Şair Nâzım'ın "çıldırmış" olabileceğini düşündü. Hiç beklemediği bu mektup karşısında Piraye çok şaşırdı. Kimseyle konuşmayarak odasına çekilip günlerce yattı. Kalktığında Şair Nâzım'a bir mektup yazdı.<br />
Şair Nâzım'a ilişkin af söylentileri sona erince, "Harikulade Münevver" Hanım hapishane ziyaretlerini kesip, yeniden eşine dönüverdi. Bu kez Şair Nâzım yeniden Piraye ile barışmanın yollarını aradı.<br />
<br />
"<b>İki vakıa (olay)," var</b> diyordu Şair Nâzım yazdığı mektupta, ilkini şöyle tanımlıyordu: "<i>Sana ve biraz da kendime yaptığım kötülük". Senin bana dehşetli kırgın oluşun, bu yüzden de belki de, evet belki de insanlara ve dünyaya güveninin kalmayışı. Kendi kabuğuna çekilişin.</i>"<br />
Vakıaların ikincisiniyse şöyle tanımlıyordu: "<i>İlk vakıaya rağmen, sen de ben de yaşıyoruz. İkimiz de varız. Ben belki bir iki seneye kadar, hatta belki bu sene yokum. ... Yakında, belki bir sene, belki bir buçuk sene sonra ben kulunuz ölmüş bulunacağım.</i>"<br />
Bu "iki vakıa" yetmemiş olacak ki, Şair Nâzım bu "tespit"lerinin (saptama) ardından üçüncü bir "vakıa"yı daha sergiliyor: "<i>Her şeye rağmen ve her zaman, bundan on sene, on beş sene önce de, bundan üç ay, dört ay önce de, bir daha tekrar edeyim, her şeye rağmen ve bütün zaman ve mekânlarda, hiçbir insan bana senden daha yakın olmadı ve yine hiçbir insan sana benden yakın değildi.</i>"<br />
"İki vakıa"yı üçe çıkarmakla da yetinmiyor, dördüncü bir "vakıa"yı sergiliyordu şimdi Şair Nâzım: "<i>Olan oldu ve geçti. ... Değer mi? Vallahi değmez. ... Yavrum, kızım, karım, sevgilim, annem, her şeyim. Silkin, gözlerini koca koca aç, sana uzattığım -günahkâr- eli gülerek tut ve geri kalan bir iki senelik ömrümü elim elinde olarak geçireyim. Piraye'm, kızıl saçlı bacım benim!"</i>Vakıalar tespitleri, tespitler vakıaları kovalar olmuştu mektupta: <i>"Şimdi bir kere daha, belki de son defa, tekrar edeyim, seni tanıdıktan sonra yalnız sana âşık oldum. Seni boşamaya kalktığım zaman dahi sana âşıktım. Hâlâ da âşığım ve âşık olarak gebereceğim. İster inan, ister yalan söylüyor de. İster, bu mesele umrunda olmasın. ... Senin için bir ölüyüm, biliyorum. Senin için bir ölü olduktan sonra da, insanlık için değil elbette, fakat başka fertler için diri olmak da benim umurumda değil.</i>"<br />
<br />
<b>Derken 1949 Mart'ı yaklaştı...</b> Şair Nâzım'ın gözüne, ne yaparsa yapsın "uyku" girmez olmuştu. Annesi Celile Hanım kendisi de hastayken, Bursa'da bir ev tutup ona daha yakın olmak istedi. Görme yeteneğini yitirmeye başlamış olan Celile anne böylece oğlunu her gün görebilecekti.<b><br /><br />İşte tam o günlerdi...</b> Şair Nâzım yatmakta olduğu hapishane revirinde, iki tüp dolusu "uyku" hapı yutarak kendini öldürmeye kalkıştı. Not bırakacaktı. Kâğıt kalem arıyordu: ansızın büyük bir gürültüyle yere yuvarlandı... (Bundan sonrasını, bu yazımın sonunda anlatayım isterseniz.)<br />
...<br />
<b>Evet. Gelelim sözünü ettiğimiz konuşmaya...</b> Dr. Yaltıraklı'nın "aşkın felsefesi" de diyeceğimiz konuşması, katılan her konuğu etkilemişti. Yaşamımızın can damarı "aşk" üzerine bir konuşmanın, hepimizi aynı oranda etkilemiş olacağını söylemek, her insanın kendine özgülüğünü yok saymak olur. O yüzden hepimiz o konuşmadan payımıza düşeni alırken, bir yandan da kendi "aşk ve âşık çap(lar)ımız"a göre, yaşadığımız aşklara "değerler" biçtik...<br />
<br />
Konuşma sonrası, ertesi gün bu konuşmayla ilgili olarak, özü teşekkür niteliğinde aşağıdaki "Aşk Olsun!" başlıklı yazıyı kaleme alıp <a href="http://www.facebook.com/events/377956422271526/"><i>Facebook</i></a>'ta yayımladım. <a href="http://logistanbul.blogspot.com/"><i>Logİstanbul</i></a> okurlarıyla da paylaşayım diye, onu da bu yazıya ekledim...<br />
<br />
<i><b>Aşk Olsun!</b> 14 06 2012 Cumartesi günü, güzel bir İstanbul akşamı, serin bir Havuzbaşı yöresinde, "aşkın felsefesi"ni dinledik Sayın Dr. Ufuk Yaltıraklı'dan.</i><br />
<br />
<div align="center">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUtpY70Mgd1wjLibDz81FyjcmooY5P5ZOLtrr_0Pw0xDsx8dvj84EYjiKxQnsywus3Lf6Cx8byZDd3aGb3094K4tjmTRJj1GCi8CZ71ckXlVft_QlAtkwc7Hf_YB6XYAVmgWm-GGba4G4T/s1600/%25C4%25B0stanbul+Felsefe+Ak%25C5%259Famlar%25C4%25B1+-+Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+2+-+14+Temmuz+2012.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5767403846602270226" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUtpY70Mgd1wjLibDz81FyjcmooY5P5ZOLtrr_0Pw0xDsx8dvj84EYjiKxQnsywus3Lf6Cx8byZDd3aGb3094K4tjmTRJj1GCi8CZ71ckXlVft_QlAtkwc7Hf_YB6XYAVmgWm-GGba4G4T/s1600/%25C4%25B0stanbul+Felsefe+Ak%25C5%259Famlar%25C4%25B1+-+Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+2+-+14+Temmuz+2012.png" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 240px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 320px;" /></a></div>
<div align="center">
<span style="font-size: 85%;">Dr. Ufuk Yaltıraklı | 14 Temmuz 2012 </span></div>
<br />
<i>"Karşılıklı sevgi"yle "karşılıksız aşk"ı birbirinden ayırmayı öğrendik. Meğer, ben </i><span class="text_exposed_show"><i>hiç "sevmemişim" ya da hiç "aşk yaşamamışım" diye mırıldananlar oldu aramızda...</i></span><br />
<span class="text_exposed_show"><i>Kendi payıma, 60'ında biri olarak, hep, "güvenli sevgi"yle "güvensiz aşk" arasında nice kez "bocalamış" olduğumu, giderek Eros'un kaçış "bohçası"nın (bavul da denebilir) değişmeyen demirbaşı (eşyası da denebilir) oluverdiğimi daha yeni fark ettim...</i></span><br />
<br />
<div align="center">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAgWjguHl349L3jWhoeqSzimqqp_SX0j1jv-CACon68amVFBFCb3BdbMRP8mnMINGH8TB9_kCW6qc2qxdhWWqHyhBylWHxO4LO-Z_yzrbBuodJQ_TGjinWQBujo65HaH6TdrWGxOJAcCEn/s1600/Felsefe+Ak%25C5%259Famlar%25C4%25B1+%25C4%25B0stanbul%2527da+Bir+Ba%25C5%259Fkad%25C4%25B1r+-+Felsefe+ve+A%25C5%259Fk+-+Dr+Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1.jpg" rel="lightbox"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5767403810154848546" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAgWjguHl349L3jWhoeqSzimqqp_SX0j1jv-CACon68amVFBFCb3BdbMRP8mnMINGH8TB9_kCW6qc2qxdhWWqHyhBylWHxO4LO-Z_yzrbBuodJQ_TGjinWQBujo65HaH6TdrWGxOJAcCEn/s1600/Felsefe+Ak%25C5%259Famlar%25C4%25B1+%25C4%25B0stanbul%2527da+Bir+Ba%25C5%259Fkad%25C4%25B1r+-+Felsefe+ve+A%25C5%259Fk+-+Dr+Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1.jpg" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 168px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 300px;" /></a></div>
<div align="center">
<span style="font-size: 85%;">"Felsefe ve Aşk" Konukları </span><span style="font-size: 85%;">ve Dr. Ufuk Yaltıraklı | 14 Temmuz 2012 </span></div>
<br />
<span class="text_exposed_show"><i>Sayın Yaltıraklı, konuşması sırasında, bizler için çok önemli bir konuda daha "vurgu" yaptı: karşılaştırmalarımız ya da yargılamalarımız sırasında, bugünü düne ya da dünü bugüne "kaydırmadan", başka deyişle "anakronizm"e düşmeden akıl yürütmemiz gerektiğini belirtti...</i></span><br />
<br />
<div align="center">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHMe4jb10TTj-Yi-S6f6557El-gWFsN2B5aSPQ8gNOEjgVmHQbMEUZfTLw8xwkgpCoF1WBqhSMPWe6RWnFvWuflnP85cjU6-eHSQ2V7r_dSKnF4L-liiFeooc74VW8q_3EGNIcDbNuMWWQ/s1600/%25C4%25B0stanbul+Felsefe+Ak%25C5%259Famlar%25C4%25B1+-+Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+-+14+Temmuz+2012.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5767404927264182882" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHMe4jb10TTj-Yi-S6f6557El-gWFsN2B5aSPQ8gNOEjgVmHQbMEUZfTLw8xwkgpCoF1WBqhSMPWe6RWnFvWuflnP85cjU6-eHSQ2V7r_dSKnF4L-liiFeooc74VW8q_3EGNIcDbNuMWWQ/s1600/%25C4%25B0stanbul+Felsefe+Ak%25C5%259Famlar%25C4%25B1+-+Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+-+14+Temmuz+2012.png" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 240px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 320px;" /></a></div>
<div align="center">
<span style="font-size: 85%;">Dr. Ufuk Yaltıraklı | 14 Temmuz 2012 </span></div>
<br />
<span class="text_exposed_show"><i>Sayın Yaltıraklı'ınn konusuna vakıflığını, anlatım dilini, terminolojisini, başvurduğu kaynak kişi-yer-dönemleri, seçip sunduğu örnekleri "mükemmel" buldum. Bu yalnızca benim görüşüm değildir; konuklar arasında yer alan Filiz ve Gökhan arkadaşlar da aynı görüşte olduklarını belirttiler...</i></span><br />
<br />
<div align="center">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpfPutnJ5hV1RgCHX3pyD65v9Bv-xtjI5Y3hsCLB9XRyUAx4ExR66ORT0uojvgUC1iyoJz2JX5RXO5uIBuov_G5zKoG1jGQr1nppQFvnHWMiYMXgxOk-Jth7hfzyj_zpOdjQuNUEeGYUMd/s1600/%25C4%25B0stanbul+Felsefe+Ak%25C5%259Famlar%25C4%25B1+-+Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+ve+Konuklar+-+14+Temmuz+2012.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5767405677803290418" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpfPutnJ5hV1RgCHX3pyD65v9Bv-xtjI5Y3hsCLB9XRyUAx4ExR66ORT0uojvgUC1iyoJz2JX5RXO5uIBuov_G5zKoG1jGQr1nppQFvnHWMiYMXgxOk-Jth7hfzyj_zpOdjQuNUEeGYUMd/s1600/%25C4%25B0stanbul+Felsefe+Ak%25C5%259Famlar%25C4%25B1+-+Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+ve+Konuklar+-+14+Temmuz+2012.png" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 240px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 320px;" /></a></div>
<div align="center">
<span style="font-size: 85%;">Dr. Ufuk Yaltıraklı ve "Felsefe ve Aşk"ın Konukları | 14 Temmuz 2012 </span></div>
<br />
<div align="center">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhF0PRSAKCMO0onh4LB2H7Ela2Dqd7YeFxq-i3d_RrI9hyCn53BhDo4b1je5JgVV3V13mQb3ThyLt-kC2B-oN0mUmcLzmRAAoHnpXpejp1QivROQbD4b0G1uV6qzTGUMWt1Z7hHlVfEWzN6/s1600/%25C4%25B0stanbul+Felsefe+Ak%25C5%259Famlar%25C4%25B1+-+Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+-+Co%25C5%259Fkun+Ba%25C5%259F+-+G%25C3%25B6khan+Yelman+-+Filiz+Han%25C4%25B1m+-14+Temmuz+2012.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5767404955012694610" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhF0PRSAKCMO0onh4LB2H7Ela2Dqd7YeFxq-i3d_RrI9hyCn53BhDo4b1je5JgVV3V13mQb3ThyLt-kC2B-oN0mUmcLzmRAAoHnpXpejp1QivROQbD4b0G1uV6qzTGUMWt1Z7hHlVfEWzN6/s1600/%25C4%25B0stanbul+Felsefe+Ak%25C5%259Famlar%25C4%25B1+-+Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+-+Co%25C5%259Fkun+Ba%25C5%259F+-+G%25C3%25B6khan+Yelman+-+Filiz+Han%25C4%25B1m+-14+Temmuz+2012.png" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 240px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 320px;" /></a></div>
<div align="center">
<span style="font-size: 85%;">Havuzbaşı'nda keman ve gitar dinletisi başlamak üzere...</span><span style="font-size: 85%;">Ufuk Yaltıraklı, Coşkun Baş, Filiz Hanım ve Gökhan Yelman </span></div>
<br />
<div align="center">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrcj3a1-HiXJuAQdtaMBInCS-PzTwvs6p8m7qPfOXUCQvmuz9V4C7MiVblHzdPQpWez0qwrxwil1v3tO9mUS-7_mHGIJhvJLzp7d93A41LTIb4cTGB7nr5D4JsdQCeWc5q60LO7f4dvpyf/s1600/Orpheusun+K%25C4%25B1z%25C4%25B1.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5767435674130090834" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrcj3a1-HiXJuAQdtaMBInCS-PzTwvs6p8m7qPfOXUCQvmuz9V4C7MiVblHzdPQpWez0qwrxwil1v3tO9mUS-7_mHGIJhvJLzp7d93A41LTIb4cTGB7nr5D4JsdQCeWc5q60LO7f4dvpyf/s1600/Orpheusun+K%25C4%25B1z%25C4%25B1.png" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 240px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 320px;" /></a></div>
<div align="center">
<span class="text_exposed_show"><span style="font-size: 85%;">Orpheus'un Kız Torunu Kemanıyla Büyülü Ezgilerini Çalıyor</span></span></div>
<span class="text_exposed_show"><i><br />Konuşmanın bitiminde, havuz başına geçmemiz istendi; burada, Orpheus'un iki torunu diyebileceğim, biri kız biri erkek; biri kemanı, biri de gitarıyla bize büyülü ezgiler dinlettiler. Bir ara, havuzun yüzeyine ip ip düşen gümüş ay ışığı arasında Orpheus'un eşi Eurydike'nin ruhunu görür gibi oldum. O eski Trakya ya da İstanbul'un öte yaka mitinin, bu akşam, bu kez İstanbul'un bu yakasında yer alan DragosTepesi'ndeki bir taşa yeniden kazınmakta olduğu izlenimine kapıldım.</i></span><br />
<br />
<div align="center">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhDKJl1T6RfvmJssS7xiWs82tNdreHtu_aUOClEYa_CYYd_0m8lrE4iwtgd0kiRQkxMcl_pgVGTDDNArV-f8CiGBws9YMK49wVw5fd2idMOyULYJISLF-9aYHJ6ln-JG_tzHaiOKfZqMW9M/s1600/%25C4%25B0stanbul+Felsefe+Ak%25C5%259Famlar%25C4%25B1+-+Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+ve+%25C4%25B0ki+Konuk+-14+Temmuz+2012.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5767404946833608786" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhDKJl1T6RfvmJssS7xiWs82tNdreHtu_aUOClEYa_CYYd_0m8lrE4iwtgd0kiRQkxMcl_pgVGTDDNArV-f8CiGBws9YMK49wVw5fd2idMOyULYJISLF-9aYHJ6ln-JG_tzHaiOKfZqMW9M/s1600/%25C4%25B0stanbul+Felsefe+Ak%25C5%259Famlar%25C4%25B1+-+Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+ve+%25C4%25B0ki+Konuk+-14+Temmuz+2012.png" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 240px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 320px;" /></a></div>
<div align="center">
<span class="text_exposed_show"><span style="font-size: 85%;">Yaltıraklı, konuşma bitiminde bir konuğuyla selamlaşıyor...</span></span></div>
<span class="text_exposed_show"><i><br />Orpheus'un trajedisini ben de yaşamayayım diye, eve "dönüş" sırasında, hiç "ardıma bakmadım".</i></span><br />
<br />
<span class="text_exposed_show"><i>Gerçekten, Felsefe Akşamlarının İstanbul'da "bir b/aşka" olduğu Havuzbaşı yöresinde yaşadığımız güzelliklerle doğrulandığı gibi, bu arada, eski dostluklar da yenilendi; yeni dostluklara da yelken açıldı.</i></span><br />
<br />
<div align="center">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpblFo5gHpKiYQl5KZxRq8AWvZNTcbFlElHc5Rw5T_ZYw0jKtilsMUt6EfS7PAup_IAI5offijis11MhONUs8mna7cveGjupodnkesX7m4GcrafbmZkErRAkQx-6IJwwsgoxT5trFVUTmO/s1600/%25C4%25B0stanbul+Felsefe+Ak%25C5%259Famlar%25C4%25B1+-+%25C3%2596mer+%25C3%2587endeo%25C4%259Flu+-+Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+-+Co%25C5%259Fkun+Ba%25C5%259F+-+14+Temmuz+2012.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5767403831227252018" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpblFo5gHpKiYQl5KZxRq8AWvZNTcbFlElHc5Rw5T_ZYw0jKtilsMUt6EfS7PAup_IAI5offijis11MhONUs8mna7cveGjupodnkesX7m4GcrafbmZkErRAkQx-6IJwwsgoxT5trFVUTmO/s1600/%25C4%25B0stanbul+Felsefe+Ak%25C5%259Famlar%25C4%25B1+-+%25C3%2596mer+%25C3%2587endeo%25C4%259Flu+-+Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+-+Co%25C5%259Fkun+Ba%25C5%259F+-+14+Temmuz+2012.png" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 240px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 320px;" /></a></div>
<div align="center">
<span style="font-size: 85%;">Ömer Çendeoğlu (ben), Ufuk Yaltıraklı ve Coşkun Baş (yıllar öncesinden ortak dostumuz)</span></div>
<br />
<div align="center">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBNT-yqVJZLhL9_DUil6JSGEZnscE1tLi98jGWFq-mGdZhDEL3r5egpVQzdL63QuIm3IbYB35SGN_RcwrVvBQnY73aiN1JPTjlUHhOcC9_k1u-2bg_kSlMdmxA608boyp6IXo_QQn976dZ/s1600/%25C4%25B0stanbul+Felsefe+Ak%25C5%259Famlar%25C4%25B1+-+G%25C3%25B6khan+Yelman+-+Filiz+Han%25C4%25B1m%25C4%25B1+-+Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+-Co%25C5%259Fkun+Ba%25C5%259F+-+14+Temmuz+2012.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5767403816034765234" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBNT-yqVJZLhL9_DUil6JSGEZnscE1tLi98jGWFq-mGdZhDEL3r5egpVQzdL63QuIm3IbYB35SGN_RcwrVvBQnY73aiN1JPTjlUHhOcC9_k1u-2bg_kSlMdmxA608boyp6IXo_QQn976dZ/s1600/%25C4%25B0stanbul+Felsefe+Ak%25C5%259Famlar%25C4%25B1+-+G%25C3%25B6khan+Yelman+-+Filiz+Han%25C4%25B1m%25C4%25B1+-+Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+-Co%25C5%259Fkun+Ba%25C5%259F+-+14+Temmuz+2012.png" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 240px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 320px;" /></a></div>
<div align="center">
<span style="font-size: 85%;">Filiz Hanım, Gökhan Yelman, Coşkun Baş ve Ufuk Yaltıraklı</span></div>
<br />
<div align="center">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieu1uyzaV0vlIWfzMW5oXUZtmEo5rxAii9YkUwrlK4DgzEM9IxGNkvKLpNmN-sn2SniDpqYO7NYiJE6gxUY1YR38RCe0LXwulhkA9XM0d-sq3_lkfaL1t2Ap_D2p3rlTJSRJP8luwtjHzy/s1600/%25C4%25B0stanbul+Felsefe+Ak%25C5%259Famlar%25C4%25B1+-+%25C3%2596mer+%25C3%2587endeo%25C4%259Flu+-+Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+-+Co%25C5%259Fkun+Ba%25C5%259F+2+-+14+Temmuz+2012.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5767403822234894914" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieu1uyzaV0vlIWfzMW5oXUZtmEo5rxAii9YkUwrlK4DgzEM9IxGNkvKLpNmN-sn2SniDpqYO7NYiJE6gxUY1YR38RCe0LXwulhkA9XM0d-sq3_lkfaL1t2Ap_D2p3rlTJSRJP8luwtjHzy/s1600/%25C4%25B0stanbul+Felsefe+Ak%25C5%259Famlar%25C4%25B1+-+%25C3%2596mer+%25C3%2587endeo%25C4%259Flu+-+Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+-+Co%25C5%259Fkun+Ba%25C5%259F+2+-+14+Temmuz+2012.png" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 240px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 320px;" /></a></div>
<div align="center">
<span class="text_exposed_show"><span style="font-size: 85%;">Ömer Çendeoğlu (ben), Ufuk Yaltıraklı ve Coşkun Baş</span></span></div>
<span class="text_exposed_show"><i><b><br />Teşekkür:</b> "Felsefe ve Aşk" konulu konuşmasıyla, kendi felsefi ve psikososyal bakış açılarını zihin açıcı örneklemelerle bize sunarak, bizleri "iyi yaşam"a yönlendiren Sayın Dr. Ufuk Yaltıraklı'ya; bu etkinliği en güzel biçimde yürüten ve yöneten Sayın M. Yalçın Genç'e; çevre düzenine güler yüzlü ilgisi nedeniyle de, Havuzbaşı yöresindeki işletmenin sorumlusu o kibar hanıma çok teşekkür ediyorum.</i></span><br />
<br />
<span class="text_exposed_show"><i>Ömer Çendeoğlu | Pazar, 14 06 2012 | 20:35</i></span><br />
<span class="text_exposed_show">...</span><br />
<span class="text_exposed_show"><b>Şair Nâzım'ın aşkı ekseninde öyküleyip örmeye çalıştığım,</b> kendime ilişkin aşk sorgusunun sonunu merak edenler için düşeceğim notu unutur muyum hiç. Unutmadım, hayır:</span><br />
<br />
Hayır, kendini öldürmek istedi ama öldüremedi Şair N<span class="text_exposed_show">â</span>zım Hikmet. Revirde düşerken çıkardığı gürültüyü duyan görevliler gelip onu oradan aldılar, midesini yıkayıp kendisini kurtardılar.<br />
Ertesi sabah kendine geldiğinde görevlilere şöyle söyledi Şair N<span class="text_exposed_show">â</span>zım Hikmet: "<i>Ne olur, bu çocukluğumu kimseye söylemeyin!</i>"<br />
"Peki," diyeceksiniz şimdi "ya Piraye ne yaptı?"<br />
N<span class="text_exposed_show">â</span>zım, kendisini görmeye gelen dostlarına yine intihar edeceğini söylemeye başlamıştı. N<span class="text_exposed_show">â</span>zım'ın dostlarının baskısıyla Piraye, çocuklarını da alıp Bursa'ya onu görmeye gitti: görüştüler.<br />
Hapishane çıkışında Piraye, yanındakilere "<i>Artık N<span class="text_exposed_show">â</span>zım'ı sevmiyorum,</i>" dedi. N<span class="text_exposed_show">âzım'ın ayrılmayı istediği mektubunda yazdığı gibi iki yakın dost olarak kalacaklardı. N</span><span class="text_exposed_show">â</span><span class="text_exposed_show">zım'a mektup yazacak, dostluk gösterecek ama artık onun "eş"i olmayacaktı.<br /><br /><span style="font-size: 85%;">[Şair Nâzım Hikmet'in aşk yolculuğunu derlerken Turgay Fişekçi'nin Dünya Kitapları - Yaşamöyküsü Dizisi arasında çıkan <i>Sevdalara Doyulamadı</i> (Eylül 2004) adlı kitabından yararlandım. Sayın Fişekçi'ye kendim, bütün aşklarım ve aşklar adına teşekkür ediyorum.]</span><br /><br /><b>Ekleyeyim ki, hepimizin bildiği gibi Şair Nâzım Hikmet'in "aşk yolculuğu" burada bitmez.</b> Ayrıca o da gerçek bir İstanbul âşığıydı. Moda yöresinde, daha gençken ay ışığı altında yeşil çimenlere uzanarak başlayan bu aşk yolculuğuna, Münevver ve Piraye hanımların ardından 1955'te tanıştığı, "<i>Saçları saman sarısı, kirpikleri mavi</i>" dediği 1932 doğumlu Vera Tulyakova da katıldı: o tarihte N</span><span class="text_exposed_show" style="font-size: 100%;">â</span><span style="font-size: 100%;">zım 53'ünde, Vera'ysa 23'ündeydi.<br /><br /><b>Biliyorum, "Ya Piraye?" diyeceksiniz şimdi.</b> N</span><span class="text_exposed_show" style="font-size: 100%;">â</span><span style="font-size: 100%;">zım'ın ailesinin komşusu ve kız kardeşinin arkadaşıydı Piraye. Kadıköyde oturduğu baba evine gidip gelirdi: 24'ünde, iki çocukluyken serüven düşkünü kocası tarafından terk edilmiş, son derece olgun kişilikli bir kadındı. Hayır, yalnızca bu değildi Piraye: Şair N</span><span class="text_exposed_show" style="font-size: 100%;">â</span><span style="font-size: 100%;">zım'ın "Saat 21-22 Şiirleri"ydi bir de.</span><br />
<span class="text_exposed_show"> </span></div>
<br />
<div align="center">
<b><span style="font-size: 85%;">Dr. Ufuk Yaltıraklı'nın<br />Felsefe Akşamları İstanbul'da Bir Başkadır - "Felsefe ve Aşk"<br />Konulu Konuşması'ndan Canlı, Kısa Üç Kesit:</span></b></div>
<center>
<br /><iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.blogger.com/video.g?token=AD6v5dzRKZiEiS1LVZXyhESTCL_uOunqN7NW-6uI1qlLkg_ZHoukCXv_mEfEeN-494sImZv5xrq1nB-1PePkIWetcg' class='b-hbp-video b-uploaded' frameborder='0'></iframe><br /><span style="font-size: 85%;">Sokrates devamla... | "Felsefe ve Aşk"</span><br /><br /><iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.blogger.com/video.g?token=AD6v5dyaMMb--YaFUWYo8T7an_9fvmA4RjWVSulM5KinMLTrrdVu1KPgxv2lUpJ-oAo0gtLXhnAfXLjJ7SsA0XHmgg' class='b-hbp-video b-uploaded' frameborder='0'></iframe><br /><span style="font-size: 85%;">Osmanlının aşkları... | "Felsefe ve Aşk"</span><br /><iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.blogger.com/video.g?token=AD6v5dyfDY2OWJh1pbKh1aMfEM7e7AdoQG29GNrggUGrdIMJbM_M2k1IXjeveU5QZpafoYtF93pVx1EIvBUyaOEMQA' class='b-hbp-video b-uploaded' frameborder='0'></iframe><br /><span style="font-size: 85%;">Bakın burası çok önemli: sevgi mezara kadar, ya aşk? | "Felsefe ve Aşk"</span><br /></center>
Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-20106026036333074802012-07-14T17:18:00.019+03:002012-11-12T20:48:40.525+02:00Felsefe ve "Aşk"<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: 100%;"><span style="font-weight: bold;">"</span></span><span style="font-size: 100%; font-weight: bold;"><span style="font-style: italic;">seversin, kavuşamazsın aşk olur...</span></span><span style="font-size: 85%;"><span style="font-weight: bold;"><span style="font-size: 100%;">"</span><span style="font-size: 78%;"> (âşık veysel şatıroğlu & orpheus)</span></span></span></div>
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSPG8Awxz8w2Q_pj8PJLKYwv7vKsFKSuHqK4DsZXAmJ0GwOhyBMERNP57q8s9SF-1RKPM7V2K2FrmTQnYCduDGiab3wH6h4NFK1_LdcImxalycRM1Lqm9sIW2x1voaxAuNam80Yt7-9Khe/s1600/Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+-+Felsefe+ve+A%25C5%259Fk+-+%25C4%25B0stanbul+Felsefe+Ak%25C5%259Famlar%25C4%25B1.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5765032241055912498" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSPG8Awxz8w2Q_pj8PJLKYwv7vKsFKSuHqK4DsZXAmJ0GwOhyBMERNP57q8s9SF-1RKPM7V2K2FrmTQnYCduDGiab3wH6h4NFK1_LdcImxalycRM1Lqm9sIW2x1voaxAuNam80Yt7-9Khe/s1600/Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+-+Felsefe+ve+A%25C5%259Fk+-+%25C4%25B0stanbul+Felsefe+Ak%25C5%259Famlar%25C4%25B1.png" style="cursor: hand; cursor: pointer; float: left; height: 286px; margin: 0 10px 10px 0; width: 200px;" /></a><span style="font-weight: bold;">Felsefe Akşamları İstanbul'da Bir B/aşkadır... </span><br />
O akşam, İstanbul âşığı, felsefe tutkunu ve aşk düşkünü İstanbulluların yaşadığı bir akşamsa, daha bir b/aşkadır...<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">Felsefe ve "Aşk":</span> "Bilgi/bilge sevgisi/aşkı" felsefe, hepimizin can damarına dokunacak bu akşam. Bir türlü içine giremediğimiz ya da içinden hiç çıkamadığımız "aşk" olgusunu dile getirecek sevgili Dr. Ufuk Yaltıraklı dostumuz.<br />
<br />
Bir de Yaltıraklı'nın güzel yüzü, güzel gözleriyle bakacağız aşka bu akşam; yine, onun güzel felsefi diliyle konuşacağız aşkla bu akşam... Niye saklanıyor sanıyorsunuz, "aşk"ın üç harfi tek bir AKŞamda?<br />
Öyleyse gelin, bırakalım kendimizi bu İstanbul Akşamı'na: gersin çift yanlı yayı "S"yi ve salsın yüreğindeki "İ" okunu izleyenlerin gönül evine şu İstanbul. Vurulur da düşersek İstanbul'un "U" kuyusuna, elbet bir "Yakup" çıkar da bulur bizi o kUyUda. Ya da bulamazsa en azından, bir ağlayanımız olur: "Yusuf'um! Yusuf'um!" deyu...<br />
O da olmazsa, o kuyuda ya Kerem-Mecnun-Tahir olarak yatar, yatar ağlarız Aslı-Leyla-Zühre'lerimize. Öyle ya, ne demişti büyük şairimiz Nâzım Hikmet: "Ayıp değil, Tahir ile Zühre olmak; ölmek de ayıp değil bir aşk yüzünden..." Anlayacağınız, Yaltıraklı'yla bu akşam Havuzbaşı yöresindeki "aşk bahçesi"nin patikalarında yürüyeceğiz hep birlikte.<br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2JXOxGIoXZ9TqJVmKDdG90bJbLe74Tr7UGMQ2R0kZuvK8u4S4K9QgEYtr2MpPz8c9CLOxDiEnp4oexgpdaNryG0D2sSxMmA2vP-4oaiOyIU1siP3dt7VZLV8egHThyphenhyphenCzVJXHhRB-ssxKE/s1600/Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+-+%25C3%2596mer+%25C3%2587endeo%25C4%259Flu+-+Kad%25C4%25B1k%25C3%25B6y+-+25072010-2.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5765031760857818466" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2JXOxGIoXZ9TqJVmKDdG90bJbLe74Tr7UGMQ2R0kZuvK8u4S4K9QgEYtr2MpPz8c9CLOxDiEnp4oexgpdaNryG0D2sSxMmA2vP-4oaiOyIU1siP3dt7VZLV8egHThyphenhyphenCzVJXHhRB-ssxKE/s1600/Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+-+%25C3%2596mer+%25C3%2587endeo%25C4%259Flu+-+Kad%25C4%25B1k%25C3%25B6y+-+25072010-2.png" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 240px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 320px;" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: 85%; font-weight: bold;">Ufuk Yaltıraklı ve Ömer Çendeoğlu | Kadıköy | 25.07.2010</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
Bakarsınız Aristotales, Sokrates, Platon, Herakleitus da çıkagelir karşı yakadan ve katılırlar aramıza. Lyr'ini (kısa saplı bağlamasını) kapıp ozan Orpheus da çıkagelir bakarsınız: "Benim sadık yârim kara topraktır," deyişiyle "ölmeden ölmeyi" öneriverir bizlere. O eski Trakya miti, bu kez İstanbul'un bu yakasında Dragos Tepe'sinde yeniden "örülür" Apollon'un bu oğlu aracılığıyla. Orpheus'un Eurydike'sinde bulup yitirdiği, bizlerin hepimizin her yerde dört gözle aradığı o "en sadık yâr"in ne/kim olduğu sorusunun yanıtı, bu tepenin taşına da bir kez olsun kazınır bakarsınız: kim bilir!<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiN4DVWB8sZ-5fmKyTBY1mxLTjRHyH8ontO-C0hraAuYPdjvDWZHOvThhI1E26qfP3qBYQkvZxeS6d8XZ_DJkDh7sudVjgH7orsDqUXC_NopJHBxK8l19ndPzq31CCV9jsETgLN8qG51H6Y/s1600/Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+-+Abdurrahman+Alt%25C4%25B1lar+-+Kad%25C4%25B1k%25C3%25B6y+-+25072010-1.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5765031738509346786" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiN4DVWB8sZ-5fmKyTBY1mxLTjRHyH8ontO-C0hraAuYPdjvDWZHOvThhI1E26qfP3qBYQkvZxeS6d8XZ_DJkDh7sudVjgH7orsDqUXC_NopJHBxK8l19ndPzq31CCV9jsETgLN8qG51H6Y/s1600/Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+-+Abdurrahman+Alt%25C4%25B1lar+-+Kad%25C4%25B1k%25C3%25B6y+-+25072010-1.png" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 240px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 320px;" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: 85%; font-weight: bold;">Ufuk Yaltıraklı ve Abdurrahman Altılar | Kadıköy | 25.07.2010</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
Bu akşamki "aşka ilişkin söyleşi"nin ardından Havuzbaşı yöresindeki patika üzerinden yürüyüp, "geri dönerken, ardınıza hiç bir zaman bakmamanız"da büyük yarar var. Niçin mi? Orpheus'un trajedisini yaşamamanız için...<br />
<br />
Şimdi gelelim konuşmacımız Ufuk Yaltıraklı'ya... Kim midir?<br />
<br />
1950 İstanbul doğumlu olan Ufuk Yaltıraklı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü bitirdi. Yine bu fakültede "Hegel'in Fenomenolojisinin Bilgi Kuramsal Temelleri" adlı teziyle "Felsefe Doktoru" unvanını aldı (23.02.1986). Almanya'nın Berlin kentinde yaşayan Yaltıraklı, Nürnberg Erlangen Friedrich Alexander Üniversitesi'nde beş yıl kadar görev yaptıktan sonra, yine Berlin'de üç yıl süreli psikoterapi eğitimi aldı. Şu sıra Berlin'de biri Katholische Fachhochschule, öbürü Evangelische Hochschule olmak üzere iki yüksek okulda dersler veren Yaltıraklı, bir çatı örgütü ve sivil toplum kuruluşunda psikososyal danışman ve psikoterapist olarak çalışıyor.<br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXL6rinAk90OD_M6YttyWVa7CFNjzPxIlMjt-4VYR4Ztj-VxTwDdWWn-_zNBky9mXH8rEtng9-yDwWKcTMzv9cAmpe8Sc9jHH0bCJ61UIm6YRXGL4gwM9ObaERtNM918x55tDm9llZRjrF/s1600/Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+-+%25C3%2596mer+%25C3%2587endeo%25C4%259Flu+-+Kad%25C4%25B1k%25C3%25B6y+-+25072010-1.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5765049428255610210" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXL6rinAk90OD_M6YttyWVa7CFNjzPxIlMjt-4VYR4Ztj-VxTwDdWWn-_zNBky9mXH8rEtng9-yDwWKcTMzv9cAmpe8Sc9jHH0bCJ61UIm6YRXGL4gwM9ObaERtNM918x55tDm9llZRjrF/s1600/Ufuk+Yalt%25C4%25B1rakl%25C4%25B1+-+%25C3%2596mer+%25C3%2587endeo%25C4%259Flu+-+Kad%25C4%25B1k%25C3%25B6y+-+25072010-1.png" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 240px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 320px;" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: 85%; font-weight: bold;">Ufuk Yaltıraklı ve Ömer Çendeoğlu | Kadıköy | 25.07.2010</span></div>
<span style="font-size: 85%; font-weight: bold;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
"Berlin Felsefe Akşamları" adıyla tanınan etkinlikler dizisini dört yıldır sürdürmekte olan Yaltıraklı, felsefeden sağlıklı bir ruh yapısı için gerekli olan ‘iyi yaşam’ anlayışını kazanmayı hedefleyen bu seminerlerde felsefeyi yaşama aktarma bağlamında yaptığı konuşmalarıyla Berlin’de büyük bir ilgiyle izlenmektedir. Katılan izleyicilerin oluşturduğu etkileşim sonucu, zaman zaman bir "grup terapisine" dönüşen söz konusu etkinlikler, ilgili medya ve yayın organlarından olumlu eleştiriler almaktadır.<br />
<br />
Yaltıraklı bu kez İstanbul'da: Kartal Dragos Sahil Sitesi Havuzbaşı yöresinde Cumartesi (bugün) saat 20:40'ta başlayacak "Felfese ve Aşk" konulu konuşması öncesinde, izleyicilere güzel bir keman ve flüt resitali de sunulacak.<br />
<br />
<span style="font-size: 85%;">("İstanbul'da Felsefe Akşamları Bir Başkadır - Felsefe ve Aşk" adlı bu etkinliği <span style="font-style: italic;">Facebook</span> aracılığıyla yürüten ve izleyicileri etkinlik ve konuşmacı üzerine bilgilendiren Sayın M. Yalçın Genç'e teşekkürler.)<br /></span></div>
Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-68883120450792152542012-05-12T17:54:00.025+03:002014-10-03T02:36:26.699+03:00Zahide | nirvAnne<div style="text-align: center;">
<span style="font-weight: bold;">{</span><span style="font-style: italic; font-weight: bold;"> akar altın oluğundan / zaman dur!</span><br />
<span style="font-style: italic; font-weight: bold;">durmasın durduğunda / zor olur</span><span style="font-weight: bold;"> }</span></div>
<br />
<div style="text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0GrrxMXVylRPb9yArzW8frB2hyphenhyphen_5kpw_V_7WxpZOTFm1tipBxD8c0OEEjRup8gZUrSKVFGuBJMl91L6KsY1BI8-xqaQMS2c6Z5y7WzKX6amqdA3PV1-FgHxgpNHVhTp7cP7D-Muqbmbv_/s1600/zahide+%25C3%25A7endeo%25C4%259Flu+-+yu%25C5%259Fa-2.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0GrrxMXVylRPb9yArzW8frB2hyphenhyphen_5kpw_V_7WxpZOTFm1tipBxD8c0OEEjRup8gZUrSKVFGuBJMl91L6KsY1BI8-xqaQMS2c6Z5y7WzKX6amqdA3PV1-FgHxgpNHVhTp7cP7D-Muqbmbv_/s1600/zahide+%25C3%25A7endeo%25C4%259Flu+-+yu%25C5%259Fa-2.png" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5741662890999988930" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 400px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 300px;" /></a><span style="font-weight: bold;">yerinde rahat uyu</span><br />
ötesini düşünme<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<b>sessizliği bir evin</b> / telefon, kapı<br />
açan yoksa / bir şeyler olmuştur<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">ya gittiler uzaklara / ki bu kurtuluştur</span><br />
ya yalnızlık adına<br />
bir savaşa girdiler<br />
bundan korkulur<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">ya uzak bir çağrıya / kulak uydurulmuştur</span><br />
duyulmaz başka sesler / er geç duyulur</div>
<br />
<div style="text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyHM8hhbrgJYePJ3LI7ARnz7iapfNuplvc98Dj55psoCbzQD7GGaMG95u7aU6I4oqQ_uCFWC314fE2MtJ8-rNsJ2US0NmMEbXHgj7bHRpeLkraQP0ybIZRN2Cu3ppIecwkFCE7eogJt4fk/s1600/zahide+%25C3%25A7endeo%25C4%259Flu+-+yu%25C5%259Fa-1.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyHM8hhbrgJYePJ3LI7ARnz7iapfNuplvc98Dj55psoCbzQD7GGaMG95u7aU6I4oqQ_uCFWC314fE2MtJ8-rNsJ2US0NmMEbXHgj7bHRpeLkraQP0ybIZRN2Cu3ppIecwkFCE7eogJt4fk/s1600/zahide+%25C3%25A7endeo%25C4%259Flu+-+yu%25C5%259Fa-1.png" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5741662878789740418" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 400px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 349px;" /></a><b>diye birden çekilir</b></div>
<div style="text-align: center;">
bizden yana bir perde<br />
<br />
<b>birden anımsarsın</b> / o da seni<br />
-- birden bazan<br />
<div style="text-align: center;">
nerde ne yapar şimdi</div>
<br /></div>
<br />
<div style="text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNJg_JnXl0d1f2liaZj5ei6F2HBOGstbSe9xnJ824KLFiFugC4CnUvQYFObXzKc5sAbsIPI7OA3EEg7cfV9Tdu1Ze19Xbn6shglqtzZTtZbRLIvw6kzoD2cK2wwmdMYQmOk5feKdT8eoIg/s1600/zahide-annekap%25C4%25B1s%25C4%25B1.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNJg_JnXl0d1f2liaZj5ei6F2HBOGstbSe9xnJ824KLFiFugC4CnUvQYFObXzKc5sAbsIPI7OA3EEg7cfV9Tdu1Ze19Xbn6shglqtzZTtZbRLIvw6kzoD2cK2wwmdMYQmOk5feKdT8eoIg/s1600/zahide-annekap%25C4%25B1s%25C4%25B1.png" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5741676386019100898" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 300px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 400px;" /></a><span style="font-weight: bold;">sen bahçede olunca</span><br />
gelirdi o : gelince<br />
hayır orada değil<br />
şu köşede dururdu<br />
<br />
dur şimdi sen / eski yerinde<br />
<span style="font-weight: bold;">necatigil dizesi gibi</span><br />
<br />
sözcüklerinin kiminin üstü<br />
kiminin altı çizili<br />
söylen dur / kendi kendine<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">öyle : bekle : belki</span><br />
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
parlar bir özlem / anılar arasından</div>
<br />
<div style="text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5nMp37_h3O6cX1JIaucReLj4hkSaLwlorLQyaegi4Vq9pbD4z-Y-EMNYYoVE7glyxS4-54YqVcNG8iOaqYkAYOP5557jc-nEuy8Mb4NWsC7_Y6u0EFN951DvfHql1YDV30-KPQhA0VoL-/s1600/%25C3%25B6mer-annebah%25C3%25A7esi.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5nMp37_h3O6cX1JIaucReLj4hkSaLwlorLQyaegi4Vq9pbD4z-Y-EMNYYoVE7glyxS4-54YqVcNG8iOaqYkAYOP5557jc-nEuy8Mb4NWsC7_Y6u0EFN951DvfHql1YDV30-KPQhA0VoL-/s1600/%25C3%25B6mer-annebah%25C3%25A7esi.png" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5741675455176643282" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 400px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 300px;" /></a><b>söner yangın birazdan</b> / yatışır özlem</div>
<div style="text-align: center;">
bir gün karşılaşırız / bir gün<br />
bir yarım akşam<br />
... ... ...<br />
<br />
<div style="text-align: left;">
<span style="font-weight: bold;">anneler günü</span>ydü yarın dünyada. fotoğraf çekmek için sokağa çıktı adam. günlüğünün yarınki sayfasına ekleyecekti çektiklerini. yakalayabiliyordu her istediğinde uygun bir şey.<br />
bugün de bulabilir miydi acaba birkaç görüntü, istanbulluların çocuklu, anneli yaşamlarından?</div>
<br />
<div style="text-align: left;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZmJOxXJICebGBUV9PbyEqhy7FBfKr1dKLOKK__ASO9xn2qZFX_lwu4Y_hbbIrszTaDNv6hvjGxFpZyL_ZVdbD89S0hsvOMNphV5Jatx2JO-zONyuCtaCShMpXePePAkD9W6YsTUsH6Hlu/s1600/bulut-2.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZmJOxXJICebGBUV9PbyEqhy7FBfKr1dKLOKK__ASO9xn2qZFX_lwu4Y_hbbIrszTaDNv6hvjGxFpZyL_ZVdbD89S0hsvOMNphV5Jatx2JO-zONyuCtaCShMpXePePAkD9W6YsTUsH6Hlu/s400/bulut-2.png" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5741703612140274098" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 300px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 400px;" /></a></div>
<b>yakıştır ki:</b> hem acı güzelleşir<br />
hem katlanma kolaylığı<br />
<div style="text-align: left;">
<br />
<span style="font-weight: bold;">hayır olmadı.</span> ne kadar dolandı durduysa, bulamadı aradığını. yoruldu dolanmaktan adam. geldi çattı istanbul'un mavi bir akşamüstü: hüzün diz boyu...<br />
<span style="font-weight: bold;">döndü evine...</span> bir fincan acı kahve pişirdi kendine.<br />
zihnini açacağını umuyordu, içeceği kahvenin...<br />
<br />
<span style="font-style: italic;">- kılı kırk yara yara yürüttüğünüz kırk yıllık şairliğinizde, bize bir birey olarak başımızdan geçecekleri anımsatıp durdunuz.</span><span style="font-style: italic;"> istanbullusunuz siz de değil mi?</span><br />
- istanbulluydum!<br />
<span style="font-style: italic;">- nisan'da bir bahar günü doğdunuz. 63 yıl yaşadınız. aralık'ta bir kış günü aramızdan ayrıldınız.</span><br />
- ayrıldım ayrılmasına. ama sizden pek ayrılamamış gibiyim nedense...<br />
<span style="font-style: italic;">- evet. ev, aile, yakın çevre üçgeniyle dolu tüm dizeleriniz. o yüzden olmalı.</span><br />
- gerçek mi sanıyorsunuz siz o dizeleri, hayal mi?<br />
<span style="font-style: italic;">- hem gerçek, hem hayal...</span><span style="font-style: italic;"> doğumdan ölüme?</span><br />
- ölümden doğuma! <span style="font-style: italic;"><br />- sizden bir dileğim var benim. öğüt istiyorum sizden</span><br />
- nasıl bir öğüt?<br />
<span style="font-style: italic;">- yarın dünya anneler günü. üç yıl oldu annem öleli. düşünüp duruyorum: günlüğüme o gün için yazacaklarımı nasıl bir düzenle yazsam diye. ne dersiniz?</span><br />
<span style="font-style: italic;">- ...</span><br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">olmamıştı işte.</span> açılacağına kapanıvermişti zihni adamın. uzanmıştı yatacığına. düşünmeye başlamıştı: derken... o güzel uyku: küçük ölüm!<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">bir düşe düşmüştü ki adam: tuhaf mı tuhaf.</span><br />
çok sevdiği o şairle birlikte geziniyordu kendi bahçesinde adam. adamdan bir söyleşi istemişti, editörü olduğu, zaman zaman yazılarının da yayımlandığı dergi...<br />
<br />
"<span style="font-style: italic;"><span style="font-weight: bold;">kılı kırk yara yara yürüttüğünüz kırk yıllık şairliğinizde</span>, bize bir birey olarak başımızdan geçecekleri anımsatıp durdunuz,</span>" diye söze başlamıştı adam... çeviri şiirlerini derlediği kitabına <span style="font-style: italic; font-weight: bold;">Yalnızlık Bir Yağmura Benzer</span> adını koyan şairden aldığı öğüt ne miydi?<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
<span style="font-weight: bold;">geçmiş zaman masalları</span><br />
ki dolu hayalle<br />
sen de yaşantılarını<br />
süsle böyle!<br />
<br />
yakıştır<br />
geçmemiş konuşmalar<br />
olmamış olayları<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhicJ54JhemO_OlpZ0VhrnKKOkzINv_EpX8nHIHj6QOUSdw9cWY6qIoTPAia3FFjeykEP8fh6lk2_QTSnsuMPvOLBIWzAM1Y__QzWBbhLTCqZCt-9L98Y1W33Douo4u7XRmyfs1SuhGAY9F/s1600/ayva+s%25C3%25BCrg%25C3%25BCn%25C3%25BC+-1.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhicJ54JhemO_OlpZ0VhrnKKOkzINv_EpX8nHIHj6QOUSdw9cWY6qIoTPAia3FFjeykEP8fh6lk2_QTSnsuMPvOLBIWzAM1Y__QzWBbhLTCqZCt-9L98Y1W33Douo4u7XRmyfs1SuhGAY9F/s400/ayva+s%25C3%25BCrg%25C3%25BCn%25C3%25BC+-1.png" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5741705861528212834" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 300px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 400px;" /></a><b>hem acı güzelleşir</b><br />
hem katlanma kolaylığı<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">açarsın</span> ağart<br />
arkada karanlığı<br />
...</div>
</div>
<br />
<span style="font-size: 85%;">[Şiirler: Behçet Necatigil ("Gündönümü", "Duyuru", "Akşam Şiirleri", "Kanı").<br />Video: YouTube.Com (Tac Mahal: Eski Bir Hint Müziği) ]</span></div>
Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-1006097131754401242012-03-14T16:52:00.044+02:002012-10-05T10:42:09.351+03:00Gidersen<div style="font-weight: bold; margin-right: 90px;">
<span style="font-size: 100%;"><br /></span>
<div style="text-align: right;">
<span style="font-size: 100%;">Küsmüş gibisin günışığına</span><br />
<span style="font-size: 100%;">Haksızlıklardan yılmış gibi.</span><br />
<span style="font-size: 100%;">Bildiklerini saklayacak gibisin</span><br />
<span style="font-size: 100%;">Öğle uykusuna yatıp hiç kalkmayacak gibi. </span></div>
</div>
<br />
<div style="text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbSHDGpLb7L-6KvRSJSZYDySkkud4mxFPTAM9vLVwZe5V4J770rfxIGuvERM_Y9m2oHhStGnbMn2NvjsR43hzuukNmluO1Hsq5J0dIsEp3JoaGqnMEB_agyZxIMYwSuaa9QPhAZ_BoHvms/s1600/k%25C3%25BCsm%25C3%25BC%25C5%259F+gibisin.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5719766419038164306" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbSHDGpLb7L-6KvRSJSZYDySkkud4mxFPTAM9vLVwZe5V4J770rfxIGuvERM_Y9m2oHhStGnbMn2NvjsR43hzuukNmluO1Hsq5J0dIsEp3JoaGqnMEB_agyZxIMYwSuaa9QPhAZ_BoHvms/s320/k%25C3%25BCsm%25C3%25BC%25C5%259F+gibisin.png" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 240px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 320px;" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #c0c0ff; font-size: 78%; font-weight: bold;">gibisin | güvez © 2012</span><br />
<br /></div>
<div style="color: #6aaa9a; font-weight: bold; margin-left: 40px;">
<span style="font-size: 100%;">Demli çay kokusunda seni hatırlarım gidersen,<br />Ihlamur kokusunda, zeytinyağlı sarmada, kitaplara dokunduğumda.<br />Uçup gitmek ister göğüs kafesimden özgürlüğüne yüreğim...<br />O hep "dar zamanların sohbetleri" gibiydi, derim.</span></div>
<br />
<a name='more'></a><br /><br />
<div style="font-weight: bold; margin-right: 90px;">
<span style="font-size: 100%;"></span><br />
<div style="text-align: right;">
<span style="font-size: 100%;">Denizin ışıltısı gözümü aldığında,</span><br />
<span style="font-size: 100%;">Ellerim birbirinden ayrı kaldığında,</span><br />
<span style="font-size: 100%;">Ne vakit düşersen aklıma</span><br />
<span style="font-size: 100%;">Uğramaz bil ki kederim zamanın hışmına... </span></div>
</div>
<br />
<div style="text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDv8f1cVW663i6K-OBek4hpVmwlVfahiJLy9d2b6KvxsX9qs7EEHemUP4RFC4iosW4vMVLvHV8h8CPhi6zpu-2Vf04-wjRvLhptcHgcsaU0gHAKnud3BrnpFRL5pT6YNc8CwW5N_ehwcfN/s1600/gidersen.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5719766407152226706" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDv8f1cVW663i6K-OBek4hpVmwlVfahiJLy9d2b6KvxsX9qs7EEHemUP4RFC4iosW4vMVLvHV8h8CPhi6zpu-2Vf04-wjRvLhptcHgcsaU0gHAKnud3BrnpFRL5pT6YNc8CwW5N_ehwcfN/s320/gidersen.png" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 240px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 320px;" /></a></div>
<div style="font-weight: bold; text-align: center;">
<span style="font-size: 78%;"><span style="color: #c0c0ff;">gidersen | güvez © 2012</span><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #cc33cc; font-size: 85%;"><span style="font-weight: bold;">GİDERSEN</span></span></div>
<div class="sayfalar">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVtJmob2fva7zMuj4k2FMEi9z7er7c8fck92DE7SvbAJ6MJuEYVXtsLVJcj29tcUIY1hbC67KSWbpHGsJ_sqQYelw47K_OsjGmJ-vu8CXanO8xmrnTcvMzA79kpNBwtoWNMXjCARWeDdLL/s1600/-g%C3%BCvez.png" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5513876811041086562" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVtJmob2fva7zMuj4k2FMEi9z7er7c8fck92DE7SvbAJ6MJuEYVXtsLVJcj29tcUIY1hbC67KSWbpHGsJ_sqQYelw47K_OsjGmJ-vu8CXanO8xmrnTcvMzA79kpNBwtoWNMXjCARWeDdLL/s1600/-g%C3%BCvez.png" style="cursor: pointer; display: block; height: 100px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 100px;" /></a></div>
Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-12892488526616223962012-03-07T18:48:00.015+02:002012-10-05T10:53:26.986+03:008 Mart | March<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhenF0N69HBHmPOVSaalgIs9tz19zhGaVWadicAvgH1tg2-tN6zKgbzje8Xc_kM7vTao8Mp5UqzmTIgbiAP_wV_TmtNGED4SLzyC-IbqR71PKOGW9Hrw7D3pT52GZx5wAlMPbWhl7iqJO3E/s1600/D%25C3%25BCnya+Kad%25C4%25B1nlar+G%25C3%25BCn%25C3%25BC.png" rel="lightbox"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5717199801009240098" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhenF0N69HBHmPOVSaalgIs9tz19zhGaVWadicAvgH1tg2-tN6zKgbzje8Xc_kM7vTao8Mp5UqzmTIgbiAP_wV_TmtNGED4SLzyC-IbqR71PKOGW9Hrw7D3pT52GZx5wAlMPbWhl7iqJO3E/s320/D%25C3%25BCnya+Kad%25C4%25B1nlar+G%25C3%25BCn%25C3%25BC.png" style="cursor: hand; cursor: pointer; display: block; height: 240px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 320px;" /></a><br />
<div style="text-align: center;">
<span style="font-weight: bold;">Dünya Kadınlar Günü | World Women's Day<br /><br />... kutlu olsun ...<br /></span><br />
<div style="text-align: center;">
"akşam olmak üzereyken, bir adam,<br />
tıpkı şimdiki gibi,<br />
eğiliyor yazı masasının üstüne.<br />
ağır ağır kaldırıyor başını...<br />
bir kadın beliriyor kucağında güllerle.<br />
<br />
<span style="font-style: italic;">akşam olmak üzereyken, bir kadın,</span><br />
<span style="font-style: italic;">tıpkı şimdiki gibi,</span><br />
<span style="font-style: italic;">eğiliyor yazı masasının üstüne.</span><br />
<span style="font-style: italic;">ağır ağır kaldırıyor başını...</span><br />
<span style="font-style: italic;">bir adam beliriyor kucağında güllerle.</span><br />
<br />
<a name='more'></a><br /><br />
<br />
sen bugün hangisinde yer aldın<br />
bu iki fotoğrafın?<br />
bilinmedik nen kaldı?<br />
söyle: o da bilinsin..."<br />
<br />
<span style="font-size: 85%; font-weight: bold;">Louise Glück + <span style="font-style: italic;">Ben</span> ...</span><br />
<br />
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="240" src="http://www.youtube.com/embed/kngDHb0s6_w?rel=0" width="320"></iframe><br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">Ecobella Home'dan Kadınlara...</span></div>
</div>
Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-2113217176330355517.post-87279901409667424132011-12-17T04:07:00.002+02:002012-07-08T00:18:29.939+03:00PusulaŞiir | "Oradaydım"<div style="text-align: center;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-style: italic; font-weight: bold;">örsler çekici / uzaklara çekti<br />öldüm / çiz dar dairemi!</span></span> <span style="font-size:78%;">(1)</span></div><br /><span style="font-weight: bold;">sonraki akşamüstü:</span> yeni bir "pusula" buldu, posta kutusunda adam. yine bir düğüm oluştu boğazında, okur okumaz bu yeni pusulayı.<br />"olacak olan" yine olmuştu evet. zaman isa'dan sonra 2011'di ve yer: hayır, istanbul değildi.<br />önceki pusulayı yazan aynı "yazı yareni", bu kez çıkarmıştı baklayı ağzından:<br /><br /><span> <div style="float: left; width: 305px; height: 238px;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNxeHK8wnc_cNgo_qTUJ6FEoiJy4u3PuGCmoztXLsC2mNMClCPCfPtVj6ZJqxKw_RdKqYdRKmxDGRnMeohB_KCPndO9ObVMzb5WsksYuepg7UhLEE0T0Flj8f9UO7YJlij1a_XUE-UoJW-/s1600/Pusula%25C5%259Eiir-2+Logistanbul.png" rel="lightbox"><img style="float:left; margin:0px 0px 10px 0px;cursor:pointer; cursor:hand;width: 270px; height: 203px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNxeHK8wnc_cNgo_qTUJ6FEoiJy4u3PuGCmoztXLsC2mNMClCPCfPtVj6ZJqxKw_RdKqYdRKmxDGRnMeohB_KCPndO9ObVMzb5WsksYuepg7UhLEE0T0Flj8f9UO7YJlij1a_XUE-UoJW-/s320/Pusula%25C5%259Eiir-2+Logistanbul.png" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5683358141741243282" border="0" /></a><br /><br /><p style="margin: 0px 55px; font:italic normal 10px/1.1em sans-serif; text-align: center; text-indent:0;">© <a href="http://www.vankedisi.net/">vankedisi.net</a></p></div></span>"<span style="font-style: italic; font-weight: bold; color: rgb(255, 153, 0);">yalnızca bir paylaşımdı o şiir: an ve an yaşamaktı o soğukluğu.<br />oradaydım: ölümün 6'ncı katında...</span><span style="font-style: italic; font-weight: bold; color: rgb(255, 153, 0);"> </span><span style="font-style: italic; font-weight: bold; color: rgb(255, 153, 0);"><br />hayır: yıkılmadı, içinde bulunduğum bina. ve </span><span style="font-style: italic; font-weight: bold; color: rgb(255, 153, 0);">yıkılıp gelmedi üzerime yan binalardan: hiçbir kolon, hiçbir sütun ve başka yıkıntılar.</span><br /><span style="font-style: italic; font-weight: bold; color: rgb(255, 153, 0);">evet ama, bir "kıyamet"ti yine de yaşadığım. </span> <span style="font-style: italic; font-weight: bold; color: rgb(255, 153, 0);">hayır, hayır, korkmayın: yıkılmadım...<br /><br /></span><span style="font-style: italic; font-weight: bold; color: rgb(255, 153, 0);">oradaydım evet: van'da... taa van'da.</span>" <span style="font-size:78%;">(2)</span><br /><br />adamın boğazında oluşan düğüm, büyüdükçe büyüdü...<br /><br />yarı şaşkın yarı ürkek durup düşünürken bu haberi nasıl yorumlayacağını: aklına, küçücük çocukken ninesinden öğrendiği -ninesinin de dedesinden öğrendiği- güzel ezberi geliverdi. Evrene ve dünyaya ilişkin birçok soruyu yanıtıyla birlikte içeriyordu bu "ezber":<br /><br />"<span style="font-style: italic;"><span style="font-weight: bold;">âşık sana bir sözüm var</span>, bu arş neyin üstündedir?</span> <span style="font-style: italic;">hikmetine akıl ermez, bu arş kürsün üstündedir</span>"<br /><br />nasıl bir yerdi "insan katı"? nasıl bir yerdi "tanrı katı"?<br />uzun bir düş müydü, bütün bu yaşam?<br />soruluyordu: âşığa, kâmile, dervişe...<br />... <span class="fullpost"><br /><br />niçin art arda geliyor, niçin üst üste çakışıyordu bunca yaşam, bunca olay... niçin?<br /><br /><span style="font-style: italic;">eski mektuplarınızda bana sözünü ettiğiniz yere, erciş'e gidip, orada yaşadıklarımı anlatayım dedim bugün size.</span> <span style="font-style: italic;">akşamüstüydü erciş'e vardığımda. görünüverince gölün ardında yükselen, ufuktaki o süphan dağı... tam karşımda, ama uzaklarda bir yangın yeri misali o dağ yananda, ne mi yaptım?</span> <span style="font-style: italic;">yıllar önce, dostlarınızla mekân tuttuğunuz, sıladan uzak, yardan yarenden uzakta: türkülü, şarkılı, şiirli söyleşip, gurbetin hüznünü alt ettiğiniz yerlerden birine koştum: o eski iskelede kurulu olan kıyı restoranına...</span> <span style="font-style: italic;">başım gözüm üstüne! başım gözüm üstüne!!</span> <span style="font-style: italic;">bu karşılıklı sözlerle selamlaştığım şefe basit yollu, atıştırmalık bir iki siparişimi söyledikten sonra restorandan çıkıp, eski tahta iskelede yürüdüm biraz: uzaklara baktım durdum: baktım, baktım durdum...</span> <span style="font-style: italic;">sıra sıra duran upuzun kavak ağaçlarının ardında, ama oldukça uzaklarda kızıllığa ve turuncuya boyalı süphan dağı'nı selamladım: <span style="font-weight: bold;">başım gözüm üstüne! başım gözüm üstüne!!</span></span> <span style="font-style: italic;">dalmışım öylece, bir ara: uçarcasına üç küçük balık fırladı gölün içinden art arda... derken, yanımdan az uzakta, sığlıktaki kayaların arasına düştü üçü birden...</span><br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgb-XHnjr1tB24kmV96RF5_tu6gByPLAYN1pZBf3bafaU-kFd1VYLAb22uxZ6juqO-l6HbG44fI_4PX1lTqdqXH_rWTdRLptaQ1IFfQ9AmoQQB60QMc6SdwuqclXhh2qVSVnSwSt-TjMxVv/s1600/Pusula%25C5%259Eiir-1+Logistanbul.png" rel="lightbox"><img style="float:right; margin:0px 0px 10px 0px;cursor:pointer; cursor:hand;width: 270px; height: 203px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgb-XHnjr1tB24kmV96RF5_tu6gByPLAYN1pZBf3bafaU-kFd1VYLAb22uxZ6juqO-l6HbG44fI_4PX1lTqdqXH_rWTdRLptaQ1IFfQ9AmoQQB60QMc6SdwuqclXhh2qVSVnSwSt-TjMxVv/s320/Pusula%25C5%259Eiir-1+Logistanbul.png" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5683397455006143874" border="0" /></a><span style="font-style: italic;">vardım gittim yanlarına: başlarını çıkarıp durdular sudan birkaç kez, art arda... sığ su karıştı. bulandı. derken, onlar durulunca, su da duruldu.</span> <span style="font-style: italic;">sonra, birer baloncuk çıkarıverdi balıklar ağızlarından...</span><br /><br /><span style="font-style: italic;">meğer bu baloncuklar: istanbul'a götürmemi istedikleri selamlarıymış. size ve iki çok yakın dostunuza.</span> <span style="font-style: italic;">nerden bildiniz, nasıl anladınız diyeceksiniz...</span> <span style="font-style: italic;">erciş fotoğrafçısı çölçınar'a rastladım, eski tahta iskeleden ayrılıp, birkaç adım sonra restorana döndüğümde: o yorumladı bana, bu "selam işi"ni.</span> <span style="font-style: italic;">ayrıca: "başım gözüm üstüne!" demeliydin o balıklara diye ekledi, "buraların selamlaşmasıdır bu".</span> <span style="font-style: italic;">hayır: bir haber alamadım yaşar kemal'in ernis'teki yakını reşit kemal'den. uzun süre olmuş, o yöreye gitmeyeli erciş fotoğrafçısı çölçınar...</span> <span style="font-style: italic;">erciş fotoğrafçısı çölçınar birinden söz etti, söyleşi arasında: adı, "bağdagül"müymüş neymiş... bilmem anımsadınız mı?</span> <span style="font-style: italic;">sizler ona "hakime hanım" dermişsiniz...</span> <span style="font-style: italic;">"eee!" dedim erciş fotoğrafçısı çölçınar'a: "bağdagül'den konuşuyorduk".</span> <span style="font-style: italic;">"sorma..." dedi, erciş fotoğrafçısı çölçınar "sorma gerisini".</span> <span style="font-style: italic;">sormadım gerisini...</span> <span style="font-style: italic;">birinden daha söz ettik... "bilmem anımsıyorlar mı," dedi erciş fotoğrafçısı çölçınar: sizin erciş'teki tek baklavacınızmış. taze, sıcak "havuçlu baklava"sını çok sever, çok yermişsiniz. cumartesilerinizin öğle saatleri orada geçermiş...</span> <span style="font-style: italic;">"eee!" dedim erciş fotoğrafçısı çölçınar'a: "sorma..." dedi, erciş fotoğrafçısı çölçınar "sorma gerisini".</span> <span style="font-style: italic;">sormadım gerisini...</span> <span style="font-style: italic;">sizin "birlik" binası mı?</span> <span style="font-style: italic;">orası birkaç yıl önce üniversiteye dönüştürülmüş...</span> <span style="font-style: italic;">"orduevi"niz mi?</span> <span style="font-style: italic;">onu neye dönüştürmüşler bilmiyorum.</span> <span style="font-style: italic;">ben, birkaç gün daha buradayım.<br /><br /></span> <div style="float: left; width: 305px; height: 238px;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivmJwilhCY88K3quQrY60JgRXisTvt95grsmo7vZGe2hTQkf7y-_jYsQoWhhMBXTrEKS5t2HgN7TR9s58G3FAFfC_2yZdYbqiFJue8CpvvJl7K5kF-T1qHA9Q4A7dp-Huy_Ib0ixpGfTQd/s1600/PusulaSiir-6+Logistanbul.png" rel="lightbox"><img style="float:left; margin:0px 0px 10px 0px;cursor:pointer; cursor:hand;width: 270px; height: 203px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivmJwilhCY88K3quQrY60JgRXisTvt95grsmo7vZGe2hTQkf7y-_jYsQoWhhMBXTrEKS5t2HgN7TR9s58G3FAFfC_2yZdYbqiFJue8CpvvJl7K5kF-T1qHA9Q4A7dp-Huy_Ib0ixpGfTQd/s320/PusulaSiir-6+Logistanbul.png" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5683397474620915218" border="0" /></a></div><span style="font-style: italic;"><span style="font-weight: bold;">yarın akşam, bana eski mektuplarınızda sözünü ettiğiniz</span>, iki muğlalının işlettiği o küçücük, üç masalık meyhanenin bulunduğu yöreye gideceğim... gündüz vaktini, mektuplarınızda uzun uzun anlattığınız "ışıklar" köyüne ayırdım. orayı da gördükten sonra, büyük olasılıkla, size yazacak epey haber olacak elimde.</span> <span style="font-style: italic;">"kötü haber tez yayılır," derler. ama, söyleşirken ya da sizin deyiminizle "sözleşirken" doğru bu yalnızca: "yazarken" değil.</span> <span style="font-style: italic;">daha başka haberler istiyorsanız buradan, yeni mektubumu bekleyin...</span> <span style="font-style: italic;">umarım iyi haberler olur da, "tez yazarım".</span> <span style="font-style: italic;">az önce, orta ölçekli bir sarsıntı daha yaşadık. erciş fotoğrafçısı çölçınar'ın ve karşı masadakilerin telefonları çaldı. o ve daha birkaç kişi aceleyle, "taksi maksi çağırsaydık," dememe aldırmadan, kalkıp erciş meydanına doğru koşmaya başladılar.</span> <span style="font-style: italic;"><br />...</span><br /><span style="font-style: italic;">geri gelir diye düşündüydüm erciş fotoğrafçısı çölçınar'ı. gelseydi, hani sizin zaman zaman, yazdığınız mektuplara türkülerinden alıntılar yazdığınız, vanlıdır dediğiniz ruhi su vardı ya: bilgi alacaktım onun hakkında...<br />onun çocukluğunu yaşadığı yöreyi görmek istiyorum.</span> <span style="font-style: italic;">birbaşımayım şimdi masamda...</span><br /><span style="font-style: italic;">defterimin arasına koymuştum son uzun mektubunuzu.</span> <span style="font-style: italic;">ona bir daha bakıp, okumak geçiyor içimden...</span><br />...<br />"<span style="font-weight: bold;">gün gelir: ya sizi ya tarihinizi, ansızın siliverir gizli bir el...</span><br />derken, eksilir dilinizin altındaki söz...<br />ne zaman bir yazıya başlasanız, birleşmez harfler, sözcükler: uzaklaşırlar birbirlerinden...<br />"anlamsızlığın anlamı"nı aramaya başlarsınız artık. belki çizersiniz birkaç şiirşey kâğıdın ortasına: onlarla olsun, bir anlam ararsınız...<br />bir eğriyi, bir kırığı, bir kesiği bağlarsınız öbürüne: ama n'apsanız olmaz.<br />kopuvermiştir bir kez, sözün yazıyla, kalemin kâğıtla bağı...<br /><br />derken, kurur elinizdeki kalemin dili: ne yapsanız ıslatamazsınız.<br />kilitlenir önünüzdeki kâğıtların ağzı: hangisine sarılsanız, açamazsınız ağzını...<br /><br /><span style="font-weight: bold;">gerçekte "yüzyüzeliği" sever her söz... </span><div style="float: right; width: 305px; height: 238px; font-weight: bold;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4tmUMh3uocnx206yKsR4GJxDR30KKcH6X1cjx3zUnR7efkFJnZUFiAIVDljRlysncfpZ4kmullWZ19Sr-vZRwow5NZZ8OeiIRV5Sj_F8Ukd3pq6TrWmRMGOBuCuFTahISB52mB3RrK8dp/s1600/PusulaSiir-11+Logistanbul.png" rel="lightbox"><img style="float:right; margin:10px 0 10px 10px;cursor:pointer; cursorhttp://www.blogger.com/img/blank.gif:hand;width: 270px; height: 203px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4tmUMh3uocnx206yKsR4GJxDR30KKcH6X1cjx3zUnR7efkFJnZUFiAIVDljRlysncfpZ4kmullWZ19Sr-vZRwow5NZZ8OeiIRV5Sj_F8Ukd3pq6TrWmRMGOBuCuFTahISB52mB3RrK8dp/s320/PusulaSiir-11+Logistanbul.png" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5691594408853554274" border="0" /></a><br /><br /><p style="margin: 0px 55px; font:italic normal 10px/1.1em sans-serif; text-align: center; text-indent:0;">© <a href="http://www.vankedisi.net/">vankedisi.net</a></p></div><br />ama kolay mı "yüzyüzelik"? belki de o "zorluk" yüzünden doğuyordur bunca yazı, bunca çizi, bunca "şiirşey".<br /><br />yoksa "yüz her şeydir," diyen şair, bu sözün ardından, kalkıp niye desin ki: "uzak, güzeldir"?<br /><br />tanışmaya görsün karakaleminiz, yaşam defterinizin ak sayfalarıyla. dökmeyegörün içini kalemlerinizin. birleşir gibi görünür harfler önce ama, sözcüklere dönüştüklerinde aralanırlar birbirlerinden: uzaklaşırlar... zaten nedir ki "virgül" dediğiniz, nokta dediğiniz?<br />ya o "üç nokta"lar?<br /><br />"demek ki," dersiniz, "uzaklar" içinmiş her şey, her "şiirşey".<br /><br /><span style="font-weight: bold;">şunu da bilmeli ama</span>: sildiğinde, yaşanan bir şeyleri o gizli el...<br />ve örttükçe yolunuzu pus ile kar... ve görünmez olunca uzaklar...<br />"hiçbir şey kâr etmez," dememelisiniz, "bu siste, bu pusta".<br /><br />almalısınız elinize boş bir pusula, yazıvermelisiniz küçük bir "pusulaşiir".<br />küçüktür, kısadır, pusuladır: ama, sizin diliniz, sizin sözünüzdür...<br /><br />bilesiniz ki, ister sizde dursun, ister gönderdiğiniz yerde...<br />er geç, katlanıp konacaktır bir kitabın arasına, o pusulaşiir.<br />...<br />"sonuncu şiir rafına bir kitaplığın, kim niye baksın?"<br />hayır, öyle demeyin! hem "pusulaşiir" deyip de geçmeyin!<br /><br />yolu düşer insanın zaman zaman, yaşam içinde, akıl almaz, t/uzaklara. ve yitip gidebilir insan yaşamın önü, ardı, sonu belirsiz, kapkaranlık ara sokaklarında...<br />n'apacaksınız o zaman?<br />açıp o pusulaşiiri, bakıp bakıp kuzeyine, güneyine, doğusuna, batısına, ondan yepyeni bir "yol haritası" çıkaracaksınız...<br /><br /><span style="font-weight: bold;">elinizdeki bu harita, küçücüktür</span>: ama, onun üzerine, geçmişte çizdiğiniz tek "dörtyol", sizin dörtyolunuz ya da bilip güvendiğiniz birinin çizdiği "dörtyol"dur.<br />artık, bütün o sapakların hangisini seçerseniz seçin, sizi götüreceği yer: sizin için en güvenilir yerdir.<br />...<br />araştırıp bakın isterseniz: uzun-uzakyolşairlerinin yaşamöykülerine...<br />iyi bakar ve iyi okursanız, yitik yaşayışların tozlarıyla sararmış, solgun ve nemli nice harita parçalarına rastlayacaksınız.<br />...<br /><div style="float: left; width: 305px; height: 238px;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRj6abFG165Dqy3rF-CFrYuPQARSd4b8oiTniGGbFqoft8Y_9EE6ayI1z8fS67M9Mbxtkx2aRvWByrfs_us6iDhdHNOcSC6aN02dUAVqONEa4-c9R2eT6K1fao-y0yUYDbDdz9VPxiVE7U/s1600/PusulaSiir-13+Logistanbul.png" rel="lightbox"><img style="float:left; margin:0px 0px 5px 0px;cursor:pointer; cursor:hand;width: 270px; height: 203px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRj6abFG165Dqy3rF-CFrYuPQARSd4b8oiTniGGbFqoft8Y_9EE6ayI1z8fS67M9Mbxtkx2aRvWByrfs_us6iDhdHNOcSC6aN02dUAVqONEa4-c9R2eT6K1fao-y0yUYDbDdz9VPxiVE7U/s400/PusulaSiir-13+Logistanbul.png" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5691497699608674402" border="0" /></a></div>hiç tanık olmadınız mı, aradığınız bir şeyin bazen tam karşınızda durduğuna?<br />uzun bir yolda dalgın dalgın yürürken, niye takılıverir aklına insanın kimi adlar, kimi sözcükler?<br />"kimbilir şimdi nerde, ne yapıyordur," dediğiniz biri, usulca yanınızdan geçip, süzüle süzüle yürüyüp gittiğinde... hiç mi şaşkınlığa uğramadınız?<br /><br />öyleyse: "yitik yaşayışların tozlarıyla sararmış solgun bir harita parçasını kim ne yapsın?" dememelisiniz!<br />şimdilik söyleyeceklerim bunlar...<br /><br />sevgiler.... '<span style="font-style: italic;">buldumcuk</span>'".<br /><br />"<span style="font-style: italic;">sizin gerçekten 'tuhaf</span><span style="font-style: italic;">'</span><span style="font-style: italic;"> denebilecek şu yaşam anlayışınızı, sizin insana </span><span style="font-style: italic;">'</span><span style="font-style: italic;">olamaz</span><span style="font-style: italic;">'</span><span style="font-style: italic;"> dedirten tutkularınızı anlayabilmek hiç de kolay değil.</span> <span style="font-style: italic;">anlamak isterdim oysa biraz olsun. yazık ki, bu konuda size hangi soruları yöneltip de -doğru demeyeyim-, anlaşılabilir yanıtlar alabileceğimi bilmiyorum.</span> <span style="font-style: italic;">ama şunu biliyorum: siz yaşadığımız çağın adamı değilsiniz. öyleyse, hangi çağın adamısınız?</span> <span style="font-style: italic;">evet, buldum galiba soracağım soruyu...</span> <span style="font-style: italic;">gerçekten, hangi çağın adamısınız siz?</span> <span style="font-style: italic;">'</span><span style="font-style: italic;">hiçbir çağın,</span><span style="font-style: italic;">'</span><span style="font-style: italic;"> diye yanıtlamazsınız bu sorumu umarım.</span> <span style="font-style: italic;"><br />...</span><br /><span style="font-style: italic;">"</span><span style="font-style: italic;">'</span><span><span style="font-weight: bold;">beni kolayca bulasınız</span> diye, basit ve küçük şeylerin arkasına saklanıyorum,</span><span style="font-style: italic;">'</span><span style="font-style: italic;"> derdiniz eskiden.</span> <span style="font-style: italic;">şimdi de </span><span style="font-style: italic;">'</span><span style="font-style: italic;">pusulaşiir</span><span style="font-style: italic;">'</span><span style="font-style: italic;">... anlaşılan durumunuz bugün de pek farklı değil.</span><br /><span style="font-style: italic;">bunca yıllık yazışmaların ardından elbette, </span><span style="font-style: italic;">'</span><span style="font-style: italic;">niye hep böyle saklanıyorsunuz siz?</span><span style="font-style: italic;">'</span><span style="font-style: italic;"> deme hakkım yok: biliyorum.</span><br /><span style="font-style: italic;">yalnız bir şey var ki, duramadım sormadan. bu son mektubunuzdaki imza: </span><span style="font-style: italic;">'</span><span>buldumcuk</span><span style="font-style: italic;">'</span><span style="font-style: italic;">. belli ki, oralarda bir </span><span style="font-style: italic;">'</span><span style="font-style: italic;">şeyler</span><span style="font-style: italic;">'</span><span style="font-style: italic;"> olmuş, sizi şaşırtan. bilmek isterdim o </span><span style="font-style: italic;">'</span><span style="font-style: italic;">şeyler</span><span style="font-style: italic;">'</span><span style="font-style: italic;">i: bildirir misiniz, bilmem...</span> <span style="font-style: italic;">sevgiler... '</span><span>herdemtaze</span><span style="font-style: italic;">'</span>"<br />...<br />yeni bir şey farketmişti anlaşılan, adamın "yazı yareni"...<br />okuyunca bu mektubu: "yalnızca bir merak değildir herhalde bu sorunun nedeni," diye mırıldanmaya başladı adam.<br />düşündü... aynı soruyu bir de kendi kendine sormayı denedi: "ben, hangi çağın adamıyım?"<br />sorunun ucu çok açıktı: ya "hiçbir çağın" denebilirdi kısaca. ya da "yazının bulunduğu çağ"a kadar uzanan çağlardan "birinin adı" söylenebilirdi...<br /><br />yine de belliydi adamın ne diyeceği, ne söyleyeceği.<br />sordu yine kendi kendine: "bırakın beni, ninemin; bırakın ninemi, onun dedesinin; bırakın onun dedesini... şu 'âşık sana bir sözüm var,' diyenin çağı hangi çağdı ve bu çağ, nasıl bir çağdı?<br /><br />[<span style="font-weight: bold;">işte tam da bu can alıcı soruya yanıt ararken adam</span>, ceptelefonu çalıverdi: "tvitt! tvitt! tvittt!<br />arayan kim olabilirdi? son zamanlarda, pek de önemsemiyor, açmıyordu çalan telefonları...<br />açmasa mıydı yoksa bu kez de? açtı... çünkü, yazı yarenlerinden birinin göndereceği son yazı epey gecikmişti. yıl sonu da yaklaşmıştı. nice iş güç arasında, vakit bulamamıştı belki de. hiç değilse bir "hal hatır sorayım..." demiş olabilirdi...<br />zaten, ne derdi o yaren: "iş güç dediğin yitirilse de her zaman bir yenisi bulunur. ama dostluklar öyle değil: kristal vazoya benzer dostluk dediğin... düşünce yere, tuz buz olur ve bir daha onarılmaz..."<br />ama, hayır! o değildi arayan.<br /><br />her telefonda bir "şiirşey"okumayı, dinlemeyi çok seven yareniydi...<br />"hadi," dedi, "oku bana, son günlerde okuyup çok sevdiğin şiirlerden birini..."<br />çekip aldı adam, louise glück kitabını, kitaplığının "şiirlik rafı"ndan. başladı okumaya:<br /><br />"<span style="font-style: italic;"><span style="font-weight: bold;">son bir kez</span> gece / son bir kez ellerin / yarın güz başlayacak. </span><br /><span style="font-style: italic;">oturacağız balkonda birlikte / bakacağız kuru yaprakların sürüklenişine</span><br /><span style="font-style: italic;">yakacağımız mektuplar benzeri birer birer / ayrı evlerimizde</span> <span style="font-style: italic;"><br /><br />güz başlayacak sabahleyin / birlikte dolaşacağız küçük bahçede / ve çalılar</span> <span style="font-style: italic;">hâlâ örtülü olacak sisle / uzun süre içlerinde yaşanmayan odalar gibi<br /></span> <span style="font-style: italic;">bak nasıl da uçuşup sürükleniyor kuru yapraklar / karanlıkta</span> <span style="font-style: italic;">yaktığımız mektuplar gibi / üzerlerinde ne varsa...</span>" <span style="font-size:78%;">(3)</span><br /><br />teşekkür etti yareni. ama, yetinmedi "mektuplar" başlıklı bu glück şiiriyle: "vardır, kolayında bir yerde senin," dedi, "bir de, türkçe yazılmış şiir okusan?"<br />...<br /><span style="font-weight: bold;">{</span>çağdaş amerikan şiirinde -hem de Silvia Plath gibi büyüklüğü tartışılmaz bir adın ezici gölgesinde- daha ilk şiirleirnden başlayarak yerini bulan ve bu yerini gittikçe sağlamlaştıran bir 'kadın şair' olarak anılıyordu glück...<br />arka kapağına baktı kitabın. orda bulduğu küçük glück şiirciğini okudu ve eklediği bir "benzeti"yle sonlandırıp, bu yazıya aktarıverdi adam:<br /><br />"<span style="font-style: italic;">kızkardeşimle ben, amazonlar gibiyiz: geleceği olmayan bir kabile / </span><span style="font-style: italic;">resim yapışlarına bakıyorum: benim oğlumla, kardeşimin kızının</span><br />biz niye kuru pastel kullanmışız bilmem / daha yaşarken biz / dökülüyor<br />yitip gidiyor bütün izlerimiz..."<span style="font-weight: bold;">}</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">kimdi peki, bu glück </span><span>(22 nisan 1943, new york)</span><span style="font-weight: bold;">? <div style="float: left; width: 224px; height: 275px;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiezxs4iFX_gFiM-5gk-T_b2eNbcMqqCtLhRJSTEP5uF6rv1KfOUe_v4M8uPIdJel9d41wCxNyJRWBABmPpsBNc4uDKVk-IECjg6_t5s4h27msNJl9zlQ3QFCAMi67m8B4-YY0uNGyaamZi/s1600/PusulaSiir-15+Logistanbul+-Louise+Gl%25C3%25BCck.png" rel="lightbox"><img style="float:left; margin:10px 0px 10px 0px;cursor:pointer; cursor:hand;width: 189px; height: 230px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiezxs4iFX_gFiM-5gk-T_b2eNbcMqqCtLhRJSTEP5uF6rv1KfOUe_v4M8uPIdJel9d41wCxNyJRWBABmPpsBNc4uDKVk-IECjg6_t5s4h27msNJl9zlQ3QFCAMi67m8B4-YY0uNGyaamZi/s400/PusulaSiir-15+Logistanbul+-Louise+Gl%25C3%25BCck.png" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5691488097678871570" border="0" /></a><br /><p style="margin: 0px 55px; font:italic normal 10px/1.1em sans-serif; text-align: center; text-indent:0;"><a href="http://www.blogger.com/post-edit.g?blogID=2113217176330355517&postID=8727990140966742413">Louise Glück</a></p></div> </span><br />bir adı da elisabeth olan louise glück'ün sözlerini, dizelerini, şiirlerini, tüm "şiirşey"lerini -en çok da "japonica"lısını çok severdi adam. ne zaman, nerede yeni, küçücük bir "şiirşey"e rastlasa, gelir alırdı glück kitabını: başlardı, evire çevire, orasından burasından okumaya...<br />hiç alamadığı da olurdu kendini glück'ten. bazen aşağıdan yukarıya okur, bazen de tersinden yönüne okurdu glück şiirlerini... doymazdı yine de.<br />n'asıl doysundu?<br />"karanlık dünyaların şiiri"ni yazan glück, 60'ların şairiydi. şiiri üniversitede öğrenmiş, üniversitelerde öğretmiş; ama, asla bir "akademisyenlik" taslamamıştı. döneminin amerikan şiiri, biraz da "kadınların şiiri"ydi. bu şiir türünün "amerikalı anne"si anne bradstreet, ilk şairiydi de üstelik amerikanın...<br />eski dostu ve çalışma arkadaşı, glück çevirmeni g. turan'dan dinlemişti adam, glück'ün ve şiirsel metinlerinin öyküsünü. biraz da kendi düşüne olan şaşırtıcı güveniyle çalakalem başladı anlatmaya/yazmaya:<br /><br />"<span style="font-style: italic;">ilkdoğan</span>'ında öfkeli ve serttir glück. <span style="font-style: italic;">bataklıktaki ev</span>'indeyse: hüzünlü ve içe kapanık...<br />anneler ve babaların ilgisiz olduğu <span style="font-style: italic;">ilkdoğan</span>'da, acılarla dolu bir aşk ve evlilik varken; <span style="font-style: italic;">bataklıktaki ev</span>'de tek bir izleği vardır glück'ün: "yitirmek".<br />ilkyazdı, günışığıydı, çiçeklerdi derken; tomurcuklarla yüklü ağaçlar, geleneksel ayışığı ve karla doludur <span style="font-style: italic;">bataklıktaki ev</span>. "ölüm"ü de imler bütün bunlar, "dirim"i imledikleri kadar...<br /><br />söz konusu bu iki kitabın ardından gelen <span style="font-style: italic;">inen figür</span>'ün yüküyse: "ölüm"dür. mutluluklardan sıradanlıklara dönüşen evlilik de, bir "inme", bir "ölüm"dür.<br /><br />üç kitabın ardından gelen <span style="font-style: italic;">akhilleus'un zaferi</span>'inde, "ölüm"le "hüznü" buluşturan glück, nerdeyse evrene ve yaratılışa eksiksiz bir "insancıllık" ekseni çizer ve beş yıl bekler...<br /><br />bu bekleyişin ardından yayımladığı <span style="font-style: italic;">ararat</span>'ında, baba, anne, koca, iki kızkardeş, çocuklar ve çocukları ölmüş teyzeden oluşan bir aile yaşamını işler: eksen üzerinde bu kez, insanla ölüm arası ilişkinin değişik durakları yer alır. özünde çarpıcı olan ölümü süslemek gerekmez püslemek de. kendi lirizmi, ölümü yeterince çarpıcılaştırmaktadır zaten...<br />gerçekliktir ölüm. gerçeklik de: "yalın" bir şeydir <span style="font-weight: bold;">{</span>"yapyalın" olansa, adamın sıkça kullandığı o "şiirşey"dir<span style="font-weight: bold;">}</span>.<br /><br />türkçedeki sonuncu kitabı <span style="font-style: italic;">yaban süseni</span>'nde glück, mitik ve sembolik bir eksenin üzerine dizer dizelerini. çiçekler, bir ayin içindeymişçesine "konuşma"ya, "söyleşme"ye başlar...<br />yitirilen gençliğe yaslar tutulur. tutkular, belki de son kez dillenir. sabah akşam dualar edilip yakarılan tanrı bile doğrudan "konuşturulur".<br /><span style="font-weight: bold;">havva'yı da yaratan tanrı</span>, adem'i yanına çağırır. bütün canlılar, bir bir geçerlerken adem'le havva'sının önünden, der ki tanrı: "işte bütün bunlar, ikinizindir."<br />ve çekilince tanrı, kendi katına... havva'nın sağında bir ağaç beliriverir.<br />gövdesine sarılı, sarkıp duran bir sarı yılan... dalındaysa, olgun bir kırmızı elma...<br />derken: o "ilk günah!"<br /><span style="font-weight: bold;">ve o ilk kovulma</span>: "cennet bahçesi"nden "insan katı"na, ilk "yolculuk".<br />ve adem... ve havva... ve glück... ve bizler.<br />...<br />oysa daha <span style="font-style: italic;">ararat</span>'taki "ağıt"ında, işin bu noktaya varacağını, bir başka gizemi çözerken görmüş, belirtmiştir glück:<br /><br />"<span style="font-style: italic;"><span style="font-weight: bold;">ölüydün sen</span> / güneş inanılmaz parlaklıkta / ikindi üstündeyken hem de / eylülken</span> <span style="font-style: italic;"><br /><br />-yaşayan dostların kucaklaşıyorlar birbirleriyle / durup kaldırımda biraz dedikodu yapıyorlar</span> <span style="font-style: italic;">güneş batmaktayken ve akşam yeli / kıpırdatıyorken kadınların şallarını-</span> <span style="font-style: italic;"><br /><br />bu işte anlamı / 'şanslı bir yaşam"ın / yani şu: bugün varolabilmek</span>"<br />...<br />mırıldandı adam: zaten, hep "ilk karlar", hep "ilkyazlar"da yağmaz mıydı glück şiirlerinde.<br />ve bu mırıltıyla kapattı adam -biraz "yerli", biraz da yersiz bu "glück konusu"nu...<br /><br /><span style="font-weight: bold;">telefonda bekleyen yarene ikinci şiir:</span> niye olmasın dedi adam, uzandı "şiirlik rafı"na. "ne dersin," dedi, "bir gülten akın şiiri var elimde?"<br />"akın'ı severim," deyince yareni, başladı adam okumaya:<br /><br />"<span style="font-style: italic;"><span style="font-weight: bold;">oysa bir yerlerde hep sıcak odalar olmuştur</span> / sıcak odalarda eski adamlar olmuştur</span> <span style="font-style: italic;"><br />sessiz adamlar olmuştur / dedeleri mucizeler gösteren / yatırlar, evliyalar olmuştur</span> <span style="font-style: italic;"><br />mumlar da yanmıştır mezar başlarında / kuşlar da dönmüştür omuz başlarında</span> <span style="font-style: italic;"><br />beyaz kuşlar / beyaz kuşlar / beyaz kuşlar...</span><br /><span style="font-style: italic;">bu eskimiş odalara gelinmiştir sonra </span><span style="font-style: italic;">/ yüz yıl / iki yüz yıl / bin iki yüz yıl<br />bu beyaz kuşlarla</span> <span style="font-style: italic;">yollar yürüne yürüne / bu eskimiş odalara...</span>" <span style="font-size:78%;">(4)</span><br /><br />yareninden bir teşekkür daha alan adamın yüreciğine hoş bir "sıcaklık" yayılıverdi. bu sıcaklık, her zamankinden "farklı"ydı...<br />bu yazının başlangıcını oluşturan <a href="http://logistanbul.blogspot.com/2011/12/pusulasiir-olum-ensemde.html">PusulaŞiir "Ölüm Ensemde</a>"yi yayımlamamış olsaydı, ona birkaç glück sözü ekler, öyle yayımlardı:<br /><br />"<span style="font-style: italic;"><span style="font-weight: bold;">sus</span> sevgilim sus / umurumda değil / kaç yaz daha geçeceği / sen dönene kadar</span> <span style="font-style: italic;"><br />belki bu kış ben / göçerim sonsuzluğuna akzambaklar ülkesinin </span> <span style="font-style: italic;"><br />duyumsuyorum şimdiden / ellerinin güzelliğini: sen gömerken beni</span>"]<br />...<br /><span style="font-weight: bold;">peki, kim miydi bu gülten akın </span><span>(1933, yozgat)</span><span style="font-weight: bold;">?</span> <div style="float: left; width: 274px; height: 275px;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhugNsGeaTL9I6OxxCpYwUmODh_hXgOgUNAq8oM9_NnPtQP9P_2kifDJnfgKmO_gSHYwcmOr7hmn9APhDSoek4LJTxDnc06HJ0iUi02d83_gzJvaKH7ArSl0QQTmBQ7z4zkKrctiC_ewRui/s1600/PusulaSiir-16+Logistanbul+-+G%25C3%25BClten+Ak%25C4%25B1n.png" rel="lightbox"><img style="float:left; margin:10px 0px 10px 0px;cursor:pointer; cursor:hand;width: 239px; height: 230px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhugNsGeaTL9I6OxxCpYwUmODh_hXgOgUNAq8oM9_NnPtQP9P_2kifDJnfgKmO_gSHYwcmOr7hmn9APhDSoek4LJTxDnc06HJ0iUi02d83_gzJvaKH7ArSl0QQTmBQ7z4zkKrctiC_ewRui/s400/PusulaSiir-16+Logistanbul+-+G%25C3%25BClten+Ak%25C4%25B1n.png" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5691488109364357874" border="0" /></a><p style="margin: 0px 55px; font:italic normal 10px/1.1em sans-serif; text-align: center; text-indent:0;"><a href="http://www.blogger.com/post-edit.g?blogID=2113217176330355517&postID=8727990140966742413">Gülten Akın</a></p></div> kısaca bir: <span style="font-style: italic;">gül+ten+ak+</span>(k)<span style="font-style: italic;">ın</span>'dı...<br /><span style="font-style: italic;">sonra işte yaşlandım</span>'ıyla "şiiri düzde kuşatmış" biriydi...<br />"ben insanı 'tam' gösteren aynalardanım..." diyebilen bir "kadın"dı.<br /><br />"kötüler saklanarak / iyiler söylenerek" yaşardı akın'ın "şiirşey"lerinde.<br />"susmak" nedir bilmeyen biriydi akın...<br /><br />oysa herkes susuyordu bembeyaz / bazen de kargalar konuşuyordu kapkara.<br />paris, newyork ya da londra terbiyeli heykellerin nerdeyse tümü susuyordu.<br />tartışmasın deniyordu üstelik kimse. kuzular mı? onları damlara... kadınlar mı? onları sütlere sürün gitsin deniyordu...<br /><br />oysa gülten akın öyle demiyor. sorular soruyordu: n'olmuştu bunca yıllar, yüz yıllar, bin yıllar sonra? "beyaz kuşlar" mı başlarını alıp gitmişti? mumlar mı sönmüştü mezar taşlarında? dolaplarda, odalarda yatan ölü atalar: dirilip dirilip, bir daha ve bir daha mı ölmüşlerdi?<br /><br />olsundu... çileler sürüp gitsindi. herkes, nasılsa bir gün ölecekti...<br />hiç değilse şimdilik, şu ocaklar yanadursundu bir...<br />yandıkça ocaklar, odalarda evlerde elbet birileri olacaktı: başlar eğilecek, hep iç çekilecekti...<br /><br />ve varsın yıkılsındı tümüyle dünya...<br />batısı, ortabatısı, uzakbatısı: varsın hepsi batıversindi...<br />doğusu, ortadoğusu, uzakdoğusu: varsın hepsi yanıversindi...<br /><br />oysa gülten akın, sürüp giden "vurdumduymazlıklar"a karşı duruyor "ağıtlanıyor"du: "sular da yanar / vangölü yandı ... / dağıldı gitti süphandağı'nın bulutu / süsen vakti değil nergis vakti değil / karanfil vakti" diyordu.<br /><br />"<span style="font-weight: bold;">bir kurdele bir pabuç yüzünden</span> / unutacak mısın yüreğim?<br />dünya uçurtmayla balonken / kırmızı ve mavi tayfın bütün renklerini<br />sana zehir edenleri / unutacak mısın yüreğim?" <span style="font-size:78%;">(5)</span><br /><br />bitmiyordu soruları akın'ın: "susup birikiriz / bu bir umut değilse de" diyor: susmayı bile konuşturuyordu...<br /><br />zaman zaman alıyordu "en ince eleği"ni eline. alıyordu garip'i, alıyordu karac'oğlan'ı yanına... daha ne çok âşığın, tutuyordu ellerinden... kimini demirden geçiriyor, kimini oksijene, kimini hidrojene batırıyor: lorcalarla, brechtlerle birleştiriyordu.<br />...<br /><span style="font-weight: bold;">galiba sonunda bulmuştu adam, sorunun yanıtı olacak ipucunu:</span> birazını ninesinden duyduğu, tamamına gençlik yıllarında sular hası "ruhi su"yla erip, günde en az üç kez dinlediği o "ilahiler"in içinde gizli olmasındı sakın aradığı ipucu?<br />...<br />giriverdi internete. yazdı <span style="font-style: italic;">google</span> kutucuğuna <span style="font-style: italic;">youtube</span> adresini. sonra, aradığı albümü yazdı gelen ekrandaki arama/sorgulama kutusuna: "ruhi su, âşık sana bir sözüm var".<br />seçti gelen iki yanıttan birisini...<br /><br /><span style="font-weight: bold;">{</span>işgüzarlığına saydı adam yanıtın başlığındaki "full albüm" sözünü, bu kopyayı sağlayanın...<br />insanlığın uzaklara (güzel uzaklara mı, bilinmez!) yolladığı uzay aygıtlarının yakıt depolarının doluluğundan söz ederken, "full dolu" (bu nasıl trt-türkçesiyse?) denildiği bu çağda, böylesi dil sürçmelerini sineye çekmek yine de mümkündü: ama, bu işte "özel bir çaba" yoksa.<span style="font-weight: bold;">}</span><br /><br />yazısına eklemeden önce, doya doya dinledi bütün albümü adam: derin birkaç "ah!" çekti, anarak o gençlik yıllarını... bir "tek yol" vardı "yürünecek" o yıllarda...<br /><br />ne var ki "yürüdükçe," umulan şeylerin yanı sıra, umulmadık şeyler de olmuştu...<br /><br />çok az da olsa yürüyenlerin sayısı, ilerdeki her "dörtyol"da oluşacak yeni karşılaşmalar, yeni buluşmalar, yeni katılımlarla "bin"leri, derken "milyon"ları aşacaktı. "şanı"ndan değildi elbette bu beklentiler yürünen yolun: "doğruluğuna inanıldığından"dı...<br /><br />daha ilk birkaç "dörtyol"da, sapaklardan beklenen yeni katılımlar yerine, o sapaklara doğru, "içeriden sapma"lar oldu...<br /><br />öyle oldu, böyle oldu: ama, bırakalım bugünü, o günkülerden bile başka, bambaşka, yepyeni yaşam biçimleri doğdu...<br /><br /><span style="font-weight: bold;">güzel şey olmalıydı yaşamak</span>: aşkla, sevdayla, seviyle dopdolu...<br />ve alabildiğine "insanca" olmalıydı -değilse, öyle olmalıydı.<br />o günkü yaşantılar, "nâzımların hikmetleri"yle serpile serpile geliştiydi.<br />o günler... yalnızca ahmet arif'in mi, hayır!<br />bütün ahmetlerin, bütün ariflerin, bütün ayşelerin, bütün fatmaların...<br />daha güzel günlerin "hasretiyle prangalar eskittiği" günlerdi.<br /><br />"paylaşma ve dayanışma"ydı parola...<br />işareti: savaşsız, "yanyana yaşamak"tı barış içinde.<br />...<br /><span style="font-weight: bold;">"<span style="font-style: italic;">bir yunus emre çağıydı bu</span>"</span>, diye değiştirdi adam, bir kitaptan yaptığı alıntının başlangıcını ve ekledi:<br />"<span style="font-style: italic;">onların, dünya kavramı, onların evren kavramı, onların ahlak kavramı, bizim bugünkü ahlak kavramımız değildi.</span>.. <span style="font-style: italic;"><br /><br />iklimleri bizim iklimlerimiz değildi. hatta sebzeleri bile bizim sebzelerimiz değildi. her şey başkaydı. hava bile, yazın sıcağının, kışın soğuğunun bambaşka olduğuna bile inanabiliriz...</span><br /><span style="font-style: italic;">gün batışları daha kızıl ve daha yoğundu. şafaklar daha beyaz ve daha şafağımsıydı...<br /><br />yağmur ya şiddetle yağar ya da hiç yağmazdı. güneş ya pırıl pırıl parlar ya da karanlık olurdu...</span> çünkü gün kısaydı ve o kısa günden başka bir şey yoktu. <span style="font-size:78%;">(6)</span> <span style="font-style: italic;"><br />...<br /></span>her nasılsa, yunus emre çağında olduğu gibi, giderek, "şiddet" ve "inkâr" her şeye egemen oldu...<br />nice çiçekler, açtı açtı: soldu. nice âşıklar, sevdi sevişti: ayrıldı...<br />gidenlerle birlikte, "gidesi gelenler" de gitti...<br />"gitmeyi bilmeyenler" de gitti: onlar da, "gitmeyi öğrenmek adına," diyerek gitti...<br />üstelik gitmelerin bazıları, "gitmek" bile değildi...<br /><br /><span style="font-weight: bold;">gidenler</span>: kâh coşkulu, kâh hüzünlü sesleri, "sesşeyler"i yadigâr bıraktılar geride kalanlara...<br />onca örselenmeye, onca kıyıma karşın, yaşamayı sürdürebilenlere...<br />... ve bugün: evet bugün, yine o başlangıca dönebilir mi geride kalıp yaşamayı sürdürebilenler: bilinmez...<br /><br /><span style="font-weight: bold;">{</span>öyle ya da böyle: ne demişti glück "görünmeyen sınırların türküsü"nde:<br />"dün gece düşümde venedik'teydik;<br />bugün: venedikteyiz..."<br /><br />ve daha ne demişti glück "bir düşlem"inde: "birkaç söz söylemek bazen / açılmaya yüz tutmuş mezarların üstüne / bir avuç toprak atmak..."<br /><br /><span style="font-weight: bold;">{</span>ya gül+ten+ak(k)ın ne demişti, "uzun süren bir yağmurdan sonra"?<br /><br />"<span style="font-weight: bold;">... ıslanan yapraklar gibi yüzün ışır</span> / ışırsa beni unutma<br />... her şeye rağmen ellerin üşür / üşürse beni unutma<br />... kahredersin başın önüne düşer / düşerse beni unutma..."<span style="font-weight: bold;">}</span> <span style="font-size:78%;">(7)</span><br />...<br />her şeyin ölçüsü değil miydi bu dünyada "unut/ma/mak".<br />bitirdi yazısını adam: "unuttu" tüm yazdıklarını...<br /><span style="font-weight: bold;"><br />{</span>dememiş miydi gül+ten+ak(k)ın: "bu şiir olmayacak şeyler içindi / bu şiir buz üstüne yazıldı / bir kere söylenip unutulacak..."<span style="font-weight: bold;">}<br /><br /></span>tıkladı "ileri tuşu"nu adam ve haydi bakalım dedi: "yeni dostlar, yeni rüzgârlar adına..."<br />başlatıverdi aparı, dupduru bir "su sesi"ni: ruhi "su sesi"ni...<br /><br /><span style="font-weight: bold;">ek 1 </span><span style="font-weight: bold;">(13 ocak 2012):</span> bu yazının yazıldığı tarihten (16 aralık 2011) bir süre sonra, binbir uğraşla derlenen ruhi su'nun "yunus emre" albümü youtube'dan kaldırıldı. :(<br />bu durumda yapılacak tek şey vardı: aynı dönemin "hüzünlü sesi" joan baez'in bir şarkısını yazıya eklemek...<br />birçok şarkının adresinin yer aldığı ve dinlenilebildiği bu video'daki ilk şarkısında <span style="font-weight: bold;">joan baez</span> <span style="font-style: italic; font-weight: bold;">"bütün çiçeklerin ve bütün gençlerin gittiği yer</span>"i sorguluyor...<br /><center><br /><object height="315" width="420"><param name="movie" value="http://www.youtube-nocookie.com/v/ub28gbj8aDw?version=3&hl=en_US"><param name="allowFullScreen" value="true"><param name="allowscriptaccess" value="always"><embed src="http://www.youtube-nocookie.com/v/ub28gbj8aDw?version=3&hl=en_US" type="application/x-shockwave-flash" allowscriptaccess="always" allowfullscreen="true" height="315" width="420"></embed></object><br /><span style="font-size:85%;"><span style="font-weight: bold;"><br />"where have all the flowers gone..." </span></span><span style="font-size:85%;"><span>|</span></span><span style="font-size:85%;"><span style="font-weight: bold;"> joan baez</span></span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">ek 2 (14 ocak 2012)</span><br /><br /><object height="315" width="420"><param name="movie" value="http://www.youtube-nocookie.com/v/9xB_X9BOAOU?version=3&hl=en_US&rel=0"><param name="allowFullScreen" value="true"><param name="allowscriptaccess" value="always"><embed src="http://www.youtube-nocookie.com/v/9xB_X9BOAOU?version=3&hl=en_US&rel=0" type="application/x-shockwave-flash" allowscriptaccess="always" allowfullscreen="true" height="315" width="420"></embed></object><br /><br /><span style="font-weight: bold;font-size:85%;" >"raag khamaj" | ravi shankar ve kızı anoushka shankar | londra (BBC)</span><br /><br /><div style="text-align: left;">baez'in "bütün gençlere ve bütün çiçekler"e ilişkin sorgulamasına bir yanıt olabilir mi bilmem, ravi shankar'ın bu duruşu...<br /><br />dünyanın iki ucundan da "haberdar"dı o günün genç insanları. günümüzde batı, batı'yla; doğu'ysa, doğu'yla selamlaşıp buluşma çabasında. dünya düşüncesinde ve dünyanın bütün coğrafyalarında "küresesellik" üzerine bolca söylevler duyuyoruz; ama, iş eyleme gelince: "<span style="font-style: italic;">tınnn!</span>" üstelik, batılının bütün doğu'dan kendi cımbızıyla seçtiği birkaç "doğu"; doğulunun da, batı'dan kendi cımbızıyla seçtiği birkaç "batı" var! <span style="font-style: italic;">think global, be/do local</span>: küresel düşün, yerel davran! özü de, özeti de bu bugünün...<br />oysa sözünü ettiğim bizim dönemin genç insanları, bir yandan kızılderili (indian/hintli!) joan baez'i dinlerken, öbür yandan da gerçek hintli, sitar ustası ravi shankar'ı dinleyebiliyorlardı. lise yıllarımda bizler "the beatles" hayranıydık da. genellikle dünya gençliği "savaşma, seviş!" sloganı ya da parolasıyla yaşamaktan yanaydılar. vietnam'daki savaş, yıllarca sürmüş ve savaşın kötücül anlamı bütün dünya gençliğinin zihnine kazınmıştı.<br />ilginçtir: ravi shankar'ın ülkesine gidip onunla müzik çalışmaları yapmıştı "bizim bitli" (the beatles) george harrison...<br /><!-- şimdi "niçin ravi shankar?" diye sorulabilir: evet, <span style="font-weight: bold;">baez'in ardından, niçin bir de shankar?</span><br /><br />bugün eski yazı yarenlerimden birinden haber geldi... uzunca bir "sessizlik" sonrası, 4 mayıs 2011'de "iz"imi facebook'ta ("yüzler kitabı"!) bulup, bir "merhaba" göndermiş ve "nasılsın?" diye sormuş.<br />o tarihten bugüne (14 ocak 2012), aramızda şu yazışmalar geçmiş:<br />- ben (4 mayıs 2011): <span style="font-style: italic;">merhaba. iyiyim, siz nasılsınız?</span><br />- yaren (4 mayıs 2011): <span style="font-style: italic;">teşekkür ederim efendim. ben de iyiyim. zat-ı âliniz beni tanımadı sanırım... neyse.</span><br />- ben (10 mayıs 2011): <span style="font-style: italic;">demek ki tanışıyoruz... bir ipucu lütfen!</span><br />- yaren: <span style="font-style: italic;">...</span> (!?)<br />- ben (10 mayıs 2011): <span style="font-style: italic;">"bir ipucu..." diye yazmıştım... ikinci iletinizi, ikinci kez okuyunca "za</span><span style="font-style: italic;">t-ı â</span><span style="font-style: italic;">liniz.." sözcüğü sanki bir "ipucu" verir gibi geldi bana...</span><br style="font-style: italic;"><span style="font-style: italic;">facebook'taki bu sayfanızda özdemir asaf'ı beğendiğiniz yazılı. asaf'ın da başına benzer bir şey gelmiş olmalı ki, şu dizeleri karalamış kara kalemiyle, beyaz bir kâğıt üzerine (anlaşıldığına göre, biri ondan "ipucu" istemiş!):</span><br />"2=1 / kim o, deme boşuna... / benim, ben.<br />öyle bir ben ki gelen kapına / baştan başa sen<span style="font-style: italic;">.</span>"<br />- yaren (sekiz ay sonra / 14 ocak 2012): <span style="font-style: italic;">merhaba. mesajını yeni gördüm meğer mesajlarda açılan "diğerleri" ne ola diye düşünürken bir sürü "okunmamış mesaj" arasında senin mesajını da gördüm. ben, cevap yazmadığını düşünmüştüm: sen yaparsın ya hani...</span><br style="font-style: italic;"><span style="font-style: italic;">"nasıl beni tanımaz?" gibisinden, hakkında ileri geri konuşmuş olabilirim... bu hoş bir şey değildi tabii. daha önce görseydim, kesin cevaplardım. az çok beni tanıman lazım: "bekletilme"yi ve "bekletme"yi sevmem. özdemir asaf'a gelince kısa ve öz şiirleriyle, tıpkı benim gibi: neyse kusura bakma gecikme için...</span><br /><br />bir "istanbul günlüğü" olarak tasarladığım "logistanbul" adlı bu blogda, uzun yıllar yaşadığım istanbul'da rastladığım bazı insanlarla "sevgi+saygı" ve "uzak/yakın dostluk" çizgisinde selamlaşmalarım oldu. onlardan bazılarıyla, zamanla aramızda başlayıp gelişen "yazı yarenlikleri"nden bende kalan "iz"leri, tortu"ları bu blogda, bazen "kurcalayıcı", bazen de "kurgulayıcı" eksenler güderek "sorgulama"ya çalıştım, çalışıyorum.<br /><br />bugün kendisinden yeniden haber aldığım bu yarenin, eski bir yazım ya da notum üzerindeki "titizliği" karşısındaki "şaşkınlığım"ı ve bu arayış soruştan duyduğum onuru, ne yalan söyleyeyim: gizleyemedim...<br /><br />dünya "unut/ma/mak" üzerine kuruluydu...<br />dedim ki kendime: "adı içinde 'bul' sözcüğünü gizleyen istanbul'un kendisinde bir 'giz' olmalı...<br />öyleyse: bu kentte yitirilip "bul"unanlar, ne kalemden gizlenebilirdi, ne de kâğıttan.<br /><br />"<span style="font-weight: bold;">2 eşit 1</span>": evet böyle diyordu asaf. demek ki, aşklar, sevdalar da dahil, bütün "dostluklar"ın toplamı, "1"e, başka deyişle, insanın "kendisi"ne eşittir... --><br /><br />{<span style="font-weight: bold;">oysa ben bugün</span> yatağımdan kalkıp, perdemi açtığımda günün ilk şaşkınlığını yaşamıştım: dışarıda "elif elif" (annem, "efil efil" derdi) "kar" yağıyordu. sokak kar altındaydı. bahçem kar altındaydı... sarıldım fotoğraf makineciğime, çıkıverdim sokağa. kardan adam yapıp, çevresinde kartopu oynayan çocukları aradım: bulamadım...<br />bulsaydım, yeni bir yazıya başlayacaktım... başlığı çoktan hazırdı yazımın: "Ravi shanKAR!".}<br /></div><br /><br /><div style="text-align: left;"><span style="font-size:85%;"><span style="font-weight: bold;">[Başlangıç yazısı: "<a href="http://logistanbul.blogspot.com/2011/12/pusulasiir-olum-ensemde.html">PusulaŞiir | 'Ölüm Ensemde</a>'"]<br /><br /></span></span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-size:85%;">(1) "Pergel", Behçet Necatigil.<br /></span><span style="font-size:85%;">(2) "Oradaydım", SekizinciRengim.<br /></span><span style="font-size:85%;">(3) "Mektuplar", Louise Glück.<br /></span><span style="font-size:85%;">(4) Gülten Akın.<br /></span><span style="font-size:85%;">(5)</span> <span style="font-size:85%;">Gülten Akın.</span><br /><span style="font-size:85%;">(6)</span><span style="font-size:85%;"> <span style="font-style: italic;">Virginia Wolf</span>, Mina Urgan, s. 138, YKY, İstanbul, 1995.</span><br /><span style="font-size:78%;"><span style="font-size:85%;">(7)</span> <span style="font-size:85%;">Gülten </span><span style="font-size:85%;">Akın.</span><br /><br /><br /></div></center></span></span>Ömer Çendeoğluhttp://www.blogger.com/profile/17116717856252448023noreply@blogger.com0